|
|
Kötü başlangıç
Üç büyükler lige kötü başladı. En iyi ve en hazır diye bilinen Galatasaray bile Denizli'de rakibinin yaptığı kişisel hatalar sonucu galibiyete ulaştı; o üç gol kimseyi tatmin etmedi. Fatih Terim bunu açık-açık söylüyor: Milli Takımla Dünya Kupası'na katılmış futbolcuların o havadan sıyrılıp lige dönebilmelerinde, transfer stresinden çıkmalarında zorluk yaşandığını; kadroya yeni girenlerin uyum sağlamalarında; hele ki bu yeni kadro ile sistemde yapılan yeniliklerin tam mânası ile oturmasında aksaklık var diyor. Zaman istiyor. Lorant, Trabzon beraberliği ve Feyenoord yenilgisinden sonra çalınan tamtamların uğultusu altında bunaldı. Neyseki başkan Aziz Yıldırım çıkıp açık ve net konuştu; takıma, hocaya, futbolculara büyük destek verdi. Başkanın kesin (ve hatta biraz sert tutumu) dalgalı denizi yumuşattı. Herkes "Ankaragücü maçını bekleyelim bakalım" diyordu. Bu maçta görüldü ki Fenerbahçe kadrosunun zenginliği, muhteşem seyircisinin hiç dinmeyen tezahüratı altında bile öyle ahım-şahım bir futbol oynamadı. Washington'un kaçırdığı goller eski hanesine yazıldı (Bu gol kaçırma gösterisi bir iki kez daha tekrarlanırsa; zaten ağır ve gösterişsiz bir futbolcu olan Washington kızağa çekilecek). Buna mukabil Ortega, klasını ortaya koydu, maçın yıldızı oldu ve seyirciyi coşturdu. Onun dahi öteki yıldızlar (Revivo, Rapaiç v.b) ile barışık oynamasında yarar var; zaman içinde birbirlerinin ışığını parlatma yerine söndürme cihetine giderlerse bu tutum Fener'in kandilinde yağ bırakmaz. Fenerbahçe camiası bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi esasen Avrupa'yı düşünüyor, bu açıdan Feyenoord ile yapılacak rövanş maçını bekliyor. Fenerbahçe için bu maç erken gelen bir dönüm noktasıdır. Avrupa şansını kaybederse ligin, transferlerin, Lorant'ın, hatta Ortega'nın bile fazla bir anlamı kalmayacak. İte-kaka giden üç büyükler kervanının en fazla aksayan takımı Beşiktaş oldu. Bursa beraberliğinden sonra Kocaeli karşısında İnönü'de zorlanmak; 87. dakikaya kadar maçı mağlup götürmek; bu dakikadan sonra gelen beraberlik ve ardından uzatmalarda atılan (ofsayt dahil hakemin maçı gereğinden fazla uzattığı iddialarıyla) galibiyet golü kimseyi tatmin etmedi. Yönetim ve Lucescu [haklı olarak] sakatların çokluğundan dem vuruyor (Bilindiği gibi Pascal, İlhan, Sergen ve Ahmet Dursun hazır değil). Onlar da zaman istiyorlar. Beşiktaş'ı bir ay sonra görün diyorlar. Bu zaman isteği bize şunu gösteriyor: Takımlar transfer ve hazırlık dönemlerini iyi planlayıp verimli geçiremiyor. Bu sebeple lige iyi bir başlangıç yapamıyorlar. Peki Gençlerbirliği neden böylesine parlak bir başlangıç yaptı. Durup düşünmek lazım. Ardından da Ersun Yenal'a şunları söylemeli: Bu takım ligin başında hep böyle parlak çıkışlar yapar, ama sonra nedense bu çıkışını devam ettiremez. Yenal bu kısır döngüyü kırar da, bu yıl üç büyüklerin arasına girerse (onlardan birini tahtından indirirse) işte o zaman hem kendi kariyeri, hem de takımı tartışmasız bir yer edinir. Devlette olduğu gibi sporda da devamlılık esastır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |