Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Türkiye, "Türkiye milletvekili"ni kaybetti...Gaffar Okkan, kavramın bütün içerik, sembol ve işaretleriyle Türkiye'nin aradığı şeyi taşıyan, üreten ve zenginleştiren gerçek bir 'Türkiye milletvekili'ydi. Kendisini uğurlayan içtenlikli kalabalığın taşıdığı her pankart çok anlamlıydı ama belki de en anlamlısı 'Sana 12 milletvekili feda olsun,' yazan pankarttı. İşte bu söz, şartları gereği bir emniyet müdürüyle diğer yerlere göre çok daha fazla mesafeli olması gereken Diyarbakır gibi bir şehirde, bir emniyet müdürünün son yolculuğuna uğurlanması sırasında halkın ortak paydasını dillendiriyordu. Zaman zaman ortaya atılan 'Türkiye milletvekilliği' kavramı, dikkatini tek bir şehire değil, pozisyonu gereği bütün ülkeye yöneltmiş siyasi aktörlerin çoğalmasını amaçlayarak ortaya atılır. İşte Gaffar Okkan'ın yaptıkları ve bunların halkta bulduğu karşılık, bir emniyet müdürünün yüzlerce kurumun, istihbaratın, operasyonun, raporun ve görevlinin yapamadığını tek başına nasıl yaptığını gösteriyor ve önümüze hep yaşayacak bir model olarak 'Türkiye milletvekilliğini' koyuyor. Aşağılık bir cinayet şebekesi tarafından öldürüldü Gaffar Okkan. Allah rahmet eylesin. İlk anda ortaya atılan örgüt ismi kesinleşse de kesinleşmese de ortada bir gerçek var; yapılan eylem 'çok katmanlı' ve 'derinlikli' bir harekâtla karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Yapan örgütün isminin tesbit edilmesi veya tetikçilerin isimlerinin ve örgüt mensubiyetlerinin ortaya çıkarılması çok önemli kuşkusuz, ama işin sadece 'kabuğu' belli ki... Uluslararası yolsuzluk lobisinin Türkiye uzantılarından eroin şebekelerine, Kuzey Irak'taki reel biçimlenmenin belli bir yöne sevkedilmek istenmesinden Ermeni tasarılarının gündeme geliş tarzındaki zincirleme etkiye kadar birçok etkenin bağlantısı olabilir bu son olayla. 'Zamanlama' bile tek başına o kadar çok şeyi aynı anda işaret ediyor ki, gerçekten kurumsallaşmış bir 'terör mühendisliği' ile karşı karşıya olunduğu çok belli. Mesele, Türkiye üzerinde oynanan oyunlarla izah edilemeyecek kadar çıplak. Artık soruyu, 'Türkiye, üzerinde oyun oynanmaya neden bu kadar müsait bir ülke?' şeklinde sormak gerekiyor. Gerçekten, oyun oynamak isteyen birileri varsa, bunların iştahını neden bu kadar kabartıyor Türkiye? Olayın dikkatle takip edilmesi gereken yönlerinden biri bu. İkincisi ise Gaffar Okkan'ın Diyarbakır halkıyla bu kadar bütünleşmeyi nasıl başarabildiğine dair. Bunun içsel yönü açık; rahmetli Okkan'ın kendini 'fırıncının oğlu' diye tarif etmesinden belli olan yoğun bir özdeşleşme duygusu varmış. Bunun yanı sıra Gaffar Okkan açısından doğal olan ama dışardan bakanların belli bir yol olarak tanımlayabilecekleri bir tarzı var. Terörü ve terör yoluyla yaygınlaşan korkuyu 'varoşlardan' kuşatmış Okkan. Terörün kendini en güçlü hissettiği yerlere 'ekmek' ve 'güven' ulaştırmanın önemini kavramış, yollarını aramış. Meselenin salt bir asayiş meselesi olmadığını, asayişin sadece işin kabuğu olduğunu, bundan önce varoşlarla özdeşleşmenin gerektiğini kavrayarak hareket etmiş. Bunun neticesi de fazlasıyla da gelmiş tabii. Rahmetli Gaffar Okkan'ın tarzını derinlemesine analiz etmeli 'Türkiye'yi yöneten akıl'. Eskimiş siyasi aklın içinden çıkan tek kişilik bir pırıltının bile en zorlu şartlarda neler gerçekleştirebildiğini görmeli. Tarz ve üslup değişikliğinin nasıl 'organik' bir sonuç doğurduğunu önüne koyup düşünmeli. Bu tarzın arkasından akan binlerce insanın, kendini çok mesafeli hissettiği bir makamla nasıl bu kadar içiçe geçtiğini anlamalı. Toplumsal talepleri ve hareketlilikleri, salt asayiş mantığı ile gidermeye çalışmanın kötü sonuçlar verdiğini, tam tersine, taleplerin ve hareketlerin legal yollardan 'akışkanlığının' sağlanmasının gerçek vatanseverlik olduğunu görmeli herkes...
ocelik@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|