Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Önce Vizontele, sonra AsansörYılmaz Erdoğan, Demet Akbağ ve Altan Erkekli'nin başrol oynadığı Vizontele, Güneydoğu'nun ücra bir kasabasına 'resimli radyo vizontele'nin gelişini ve bir ananın evlat acısını yaşamasına neden olan bu araca beslediği düşmanlığı anlatıyor. Devlet tarafından köye gönderilen televizyonu çalıştırmak için, yanına 'alet' hastası eski öğrencisi Deli Emin'i alarak köyün bütün tepelerini dolaşan Belediye Reisi ve etrafındakiler, sonunda -yanlışlıkla- TV'nin düğmesine basarak aleti çalıştırmayı başarırlar. Köylüler meraklı gözlerle Belediye Reisi'nin evine toplandığı akşam, televizyon çalıştırılır. Hemen akabinde, Kıbrıs Çıkarması nedeniyle askere alınan oğlu Rıfat'ın şehit olduğunu haberlerden öğrenen Reis'in eşi Siti Ana, deliye döner. Siti Ana, düşmanlık beslediği şeye ciddi bir zarar verebilmekten uzak, oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu televizyonu Deli Emin'e kazma kürek gömdürür. Ancak, bilmez ki, bu aletin büyüsüne kapılmış köylülerin zihinlerini çoktan sarmaya başlamıştır bile bulaşıcı virüs. Vizontele dalga dalga yayılmaya başlar... Rejisini Mustafa Altıoklar'ın üstlendiği Asansör de, Vizontele'den bir adım ileri gidiyor, 'geniş kesimleri yönlendiren TV'nin, toplum dimağına verdiği zararları' anlatıyordu. Sekanslarının çoğu bir asansörde geçen filmde, bir reality show'da suçlanan ve kocası tarafından öldürülen kadının intikamını alan avukatın, o programın sunucusuna onun kendi yöntemiyle yani kameralarla ders verişini hikaye ediyordu. Günlerce asansörde kalan sunucu kameralardan habersiz kendisiyle hesaplaşmaya girişerek, bütün 'foya'larını döküyordu. Farklı perspektiflerle tv eleştirisi yapan her iki senaryo da oldukça başarılıydı.
oalbayrak@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|