Diyarbakırlılar ve iki küçük haber

Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın öldürülmesinin Diyarbakırlılar'ı bu derece yasa boğmasının nedeni, Milliyet'in bir haber başlığında söylendiği gibi "O bize devleti sevdiren tek varlıktı" ifadesinde mi yatmaktadır? Hiç sanmam... Türkiye'nin tarihinde bir emniyet müdürü için ilk kez yakılan bunca ağıt, gazetelerin Diyarbakırlılar'ın ağzına yerleştirdikleri "O bizim babamızdı" ifadesiyle de açıklanamaz. Benzeriyle daha önce karşılaşmadığımız bu tablo, "tekrar kazanılan devlet sevgisi"nin ve akıldan çıkmayan "babalık"ın değil, başta "faili meçhuller" olmak üzere binlerce karanlık olaydan nihayet kurtulmakta olduğunu gören bir şehir halkının Gaffar Okkan'ın şahsında hukuk dışına çıkmayan bir yönetim için ne derece yanıp tutuştuğunun göstergesidir. Okkan'ın hazin ölümünün Diyarbakırlılar'da uyandırdığı bu güçlü tepki ve öfkeden herkesten önce ülkede hakim olan "İdare" anlayışının ders çıkarmasını dileriz... Dileriz ki, Diyarbakırlılar'ın Hürriyet'e "Halk töreni", Star'a "İlk kez" manşetlerini attıran bu tavırları devlet yöneticilerinin "doğru yönetim"i bulmaları için bir ışık olur...

Strasbourg'ta görev yapan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) geçenlerde kapatılan RP'nin ve siyasi yasaklı yöneticilerinin Türkiye aleyhine açtığı davanın ilk duruşmasında tarafları dinledi. RP'nin savunmasını Fransız avukat Laurent Hincker, Türk hükümetinin savunmasını ise Prof. Ergün Özbudun üstlenmişti. Fransız avukat özet olarak, RP'nin "şeriat istemediğini" ve bu partinin programında şeriat kurallarının uygulanmasına ilişkin tek bir madde olmadığını belirtmiş. Prof. Ergün Özbudun ise, (gazete haberlerine göre) RP'nin dini siyasi emelleri için kullandığını ve partinin cihat çağrısının, insanları isyana teşvik ettiğini ve şeriat kanunlarını getirmeyi amaçladığını ifade etmiş. Özbudun'a göre, RP takiye yapmış ve şeriatı davet etmiştir.

Buraya kadar işler iyi! Fakat, bu bilgileri derlediğim gazete haberinde bir bilgi daha vardı ki, sizi bilmem ama ben okur okumaz gözlerime inanamadım: "Özbudun'un, mahkemeden sonra RP'li Şevket Kazan'ın yanına giderek, 'FP'nin kapatılmasına karşıyım' dediği öğrenildi."

Bildiğiniz gibi Prof. Özbudun, yazıları ve açıklamalarıyla pek çok insanın güven duyduğu bir isim. Ciddi bir anayasa hukukçusu. Ancak siz şu duruma bir bakın! Bir yanda RP'nin kapatılmasının haklılığını Türkiye hükümetinin avukatı olarak AİHM'de savunuyor; öte yanda duruşma sonunda RP'li Kazan'a Fazilet'in kapatılmasına karşı olduğunu söylüyor... Hem de, Fazilet'in RP'nin devamı olduğu gerekçesiyle kapatılmasının beklendiği şu günlerde. Mahkeme heyeti Özbudun'un FP'ye ilişkin açıklamasını duysa ne düşünürdü dersiniz?

Star gazetesinin bir haberi: "Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ulus Meydanı'nı tanesi 400 milyon olan plastik ağaçlarla süsledi. Denizi görmeyen başkentliler de, 'Bunlar hurma mı, palmiye mi?' tartışmasına başladı." Habere bir de koca fotoğraf eşlik ediyor. Gerçekten de Ulus Meydanı'nında "plastik palmiyeler" görüyoruz.

Ben parasında değilim; tanesi 400 milyon olsa da farketmez 1 milyon lira olsa da... Benim sorum bambaşka: Bir büyük şehrin belediye başkanı şehir meydanlarını "plastik ağaçlar"la donatmak yetkisini nereden alıyor? Kendi "plastik aşkı"nı hemşehrileriyle paylaşmak için şehir meydanlarını nasıl kullanabiliyor? Hem de karasal bir iklimde yaz kış taptaze yerinde duran hurma ya da palmiye ağaçlarıyla...

kbumin@yenisafak.com
27 OCAK 2001

---

---

« Geri Dön