Ordu tahrik ediliyor
The Washington Post, Türkiye'de sivillerin uzun vadeli politikaları askerlere devrettiklerini ve işadamları, gazeteler ve siyasilerin daha aktif rol alması için orduyu sık sık yönlendirdiğini iddia etti.
İstanbul Ticaret Odası Başkanı'nın alışılmamış bir fikri var: MGK'nın ülke ekonomisini de yönetmes. Sözkonusu öneri, demokratik kredisini yükseltmeye ve bazı görünümlere rağmen Türkiye'yi sivillerin yönettiğini Avrupa'ya ispatlamaya çalışan ülkede kızgınlığa yol açtı. Bu durum bir sonraki gün, İstanbul Sanayi Odası Başkanı'nın da İTO Başkanı'nın teklifini yinelemesi ile daha kötü oldu.
Ülkenin iki güçlü işadamının Türk ekonomisine ordunun müdahale etmesi yönündeki isteği yükselen bir trendi gösteriyor: Zayıf koalisyon hükümetleri ve yolsuzluk yapan politikacılardan bıkan Türklerin sorunları çözmesi için yıllardır istikrar ve laikliğin anayasal garantörü orduya yönelirken, demokrasiye ve ülkenin AB'ye üyeliğe yönelik uzun vadeli tehdit oluşturuyor. "Biz orduyu gardiyanımız olmaya yönelttik -devlet içinde devlet- ama onlar fazla ileri gittiler" diyen Mehmet Ali Birand, "Bundan hoşlandılar ve şimdi kaybetmemek için savaşıyorlar" diye konuştu.
Uzmanlar ve siyasiler Türkiye'deki siyasi sistemin Batı demokrasileri tarafından adapte edilen standarda göre ordunun sivil gözetiminden ziyade tam tersi bir görünümde olduğunu belirtiyorlar. 1960'dan bu yana üç darbe yapan ve 4 yıl önce Refahyol hükümetini düşüren generaller, savunmadan eğitime, kılık kıyafetten ifade hürriyetine kadar her konuda düşüncelerini dikte ettirmek için MGK'yı kullanıyorlar.
'Siviller orduyu tahrik ediyor'
Başbakan Bülent Ecevit, orduyu güçlü bir şekilde savunurken, çok sayıdaki iç ve dış tehditlere karşılık "ordunun hayatın her alanında demokratik sürece müdahale etmediğini ve onların da toplumun diğer kesimleri gibi demokrasiye bağlı olduklarını" söyledi. AB ise Türkiye'ye Birliğe girmeden önce orduyu mutlaka içişlerinden çekmesini ve anayasayı sivillere daha fazla kontrol imkanı verecek şekilde değiştirerek demokrasiyi güçlendirmesini tavsiye etti.
Son haftalarda ordu kendini gazeteciler ve diğer önemli isimler hakkında yalanlar yayan bir konumda buldu. Bazı gazeteler Enerji Bakanlığı'ndaki yolsuzluk soruşturmasının ardında askeri yetkililerin bulunduğunu yazdı. Ordu sık sık işadamları, gazeteler, siyasiler ve akademisyenler tarafından daha aktif rol alması için yönlendiriliyor. Ordu, Müslümanlar'ın büyük çoğunluğunun takılması gerektiğine inandığı başörtüsünün kamu kurumlarında ve okullarda takılmaması talebinde bulundu. Camilerin üzerinde Türk bayrağı asılması geretiğini savundu. Kürtçe yayın yasağı ve Kürt nüfusunun çoğalmasını önlemeye yönelik programlar sundu. Tüm bunları ve diğer önlemlerin hepsini devlet güvenliği adıyla yaptı.
Yine benzeri endişelerle 1997'de Necmettin Erbakan'ın liderliğindeki koalisyon hükümetini devirmeye yönelik girişimlerde bulundu. Ordu bu kez darbe yapmaktansa yeni bir taktik kullandı. Yürüttüğü kampanya 'yumuşak', 'post-modern' ya da 'virtual' darbe olarak adlandırılıyor.
'Uzun vadeli politikalar
askerlere havale edildi'
Siyasi ve askeri gözlemciler, Türk ordusunun en üst düzeydeki 5 generali ile 5 sivil siyasetçinin oluşturduğu MGK'yı kendi isteklerini hükümete empoze etmekte kullandığını belirtiyorlar. AB ise, sivillerin üzerindeki askeri gücün azaltılmasını istiyor. Başbakan Ecevit'in MGK'da askerler tarafından hükümete hiçbir şey empoze edilmediği yönündeki açıklamalarına karşın bir çok gözlemci, MGK'nın sayısal açıdan 5'e 5 askerler ile siviller arasında dengede gibi görünmesine rağmen, ordu önceden hazırlıklı gelerek gündemi kontrolü altında tuttuğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan ile Savunma, İçişleri ve Dışişleri Bakanları'ndan oluşan sivillerin ise çoğunlukla farklı partilerden geldikleri ve gereğince hazırlanmadıkları için, önceden hazırlanmış ve askeri belgelerle desteklenmiş askerler karşısında organize bozukluğu içinde kalıyorlar.
Türkiye son 10 yıl içinde 11 koalisyon hükümeti tarafından yönetildiği için, MGK'daki sivillerin kısa vadeli siyasi konular üzerinde odaklandıkları ve uzun vadeli politikaları ise askerlere bıraktıkları gözleniyor. "Siyasiler güçsüz ve sahtekar" diyen Fazilet Partisi milletvekili Nazlı Ilıcak, "Türkiye'nin güçlü, dürüst politikacılara ihtiyacı olduğunu ve bu sayede ordunun müdahale edemeyeceğini ya da müdahale etmesi için gereken ortamı oluşturamayacağını" söyledi.
John Ward Anderson / The Washington Post
|