Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Nöbetçi liboşDuy da inanma... İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi, Interbank sanığı Cavit Çağlar hakkında önceki gün gıyabi tutuklama kararı çıkarttı. Hayır, Interbank'taki cürmünden dolayı değil. "Aile bankası" Egebank'tan "usulsüz" olarak 7.5 milyon dolar kredi kullanmış. Daha önce hakkında "yakalama emri" bulunan ve iki aydır yurtdışında "tedavi gören" Çağlar, avukatı aracılığıyla gönderdiği haberde, tedavisi bitince gelip ifade vereceğini bildirmiş. E, inşaallah diyelim... Bütün bu gelişmelerden Emin Çölaşan'ın da mutlaka haberi olmuştur. Gazeteci tecessüsü ve merakı, Çağlar'la da ilgilenmesi ve bu konudaki gelişmeleri sütununa taşımasını gerektiriyor çünkü. Hayır, haberi olmamış. Egebank yolsuzluğu, birçok meslek büyüğü gibi, onun da ilgisini çekmedi. "Mütereddit" bir iki değini ve Rauf Tamer'i harcamaya yönelik birkaç "derleştiri" dışında, olaya fazla girmedi. Çölaşan'ın atladığı, daha doğrusu hiç oralı olmadığı konulardan biri de Interbank yolsuzluğu. Interbank yolsuzluğunda adı geçen "yetkililer" şu anda ağır ceza mehkemesinde yargılanıyorlar. İçlerinde mütekait askerler de var. Çetin Altan'ın benzetmesiyle, "liboş, dönek, iş takipçisi" edebiyatıyla "enseyi karartan" Çölaşan, bu konuda "nedense" susma hakkını kullanıyor. Ünlü "aile üyesi"nden her ay tıkır tıkır 10 bin dolar maaşı cebine indiren "köşe yazarı"nı açıklamaya da bir türlü yanaşmıyor. Rauf Tamer'i harcarkenki celadetinden eser yok. Çölaşan'ın, Mehmet Barlas'la kavgalarını, anlaşılmaz (ya da anlaşılır) bir refleksle, "dönek" ve "iş takipçisi" mazmunları üzerine oturttuğunu neredeyse ezberledik. Çölaşan'a göre, bir gazetecinin mesleği dışında işlerle uğraşması, örneğin patronu adına iş ve ihale takip etmesi onursuzluk, alçaklıktır... Yine Çölaşan'a göre, yazısı sansür edilen bir gazeteci, hâlâ o kurumda çalışıyorsa "şerefsiz"dir... Biz Çölaşan'a "sen böylesin" demek istemiyoruz; ama yazısı sansür edildiğinde, hazret, nedense ve ne hikmetse Hürriyet'te yazmaya devam etti. Neden acaba? Adım Emin, soyadım Çölaşan olsaydı, şöyle sorardım: "Bu mu dürüst gazetecilik Emin, bu mu onurlu ve namuslu tavır, bu mu Atatürkçülük?" Vaktiyle, Çölaşan'ın kaleminden çarşaf çarşaf Cavit Çağlar'ın yolsuzluklarını okur, "Bravo adama, dürüst gazeteciymiş" diye gıpta ederdik. Cavit Çağlar, refiki generalle Interbank'ın içini boşaltıp Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük soygununa imza attığında, Çölaşan o sivri kalemini nereye gizleyeceğini bilemedi. Genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök "iş üzerinde" yakalandığında da sükut etmişti. Üstelik, Ertuğrul fazladan TÜSİAD üyesiydi ve Çölaşan'ın çok sevdiği ve çok sık kullandığı deyimle, bir "iş takipçisi"ydi. Daha önce kendisinden yüzlerce kez, medya patronlarının ve bu arada kendi patronu Aydın Doğan'ın, açık yasa hükmüne rağmen TEDAŞ ve POAŞ'ı kapatmasının gazetecilikle, onurla, dürüstlükle bağdaşıp bağdaşmadığı soruldu. Çölaşan cevap vermedi. Çölaşan kıratında, meslekî becerisi ve entelektüel düzeyi tartışmalı birinden onur adına, dürüstlük adına, Atatürkçülük adına namuslu tavır beklemek ne kadar doğrudur, bilemiyorum; ama biz hatırlatalım da, bir şey olmuyorsa da "belge" olarak tarihe geçsin. Ola ki bir yerlerden karşısına çıkar da, yüzünü kızartma cihetine gider. İyi de, bütün bunlardan bana ne? Biliyorsunuz, Çölaşan'dan sorumlu ağabeyimiz Mehmet Barlas yıllık izinde. "Nöbetçi" niyetine fakiri bırakmıştı da gitmeden önce... O görevi (!) ifa ediyorum.
meyavuz@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|