YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Küresel cinayetler

Türkiye, Antalya kıyılarındaki olayla, bir kere daha "kaçak mülteci" faciasına tanık oluyor... Bir kere daha diyoruz, çünkü, aralıklarla karşımıza çıkan bir hadise ilticacı göçü... Kimi zaman bir polis operasyonu ile, kimi zaman gümrüklerde, kimi zaman da böyle, deniz facialarıyla...

Türkiye, Doğu'dan Batı'ya bir göç yolu olduğu için belki daha sık gündeme geliyor, ancak olay yalnız ülkemizde de yaşanmıyor. Belçika-İnglitere yolunda bir TIR'da havasızlıktan boğularak ölen 58 Doğu Asyalı kaçak mülteci hadisesi henüz unutulmadı...

Aslında, ülkemize, daha titiz bir gözlemci hüviyetiyle baktığımızda, adı "mülteci" olmasa da küçük ölçekli sığınma dramlarını görmekte zorlanmayız. Anadolu'nun bilmem hangi yoksul köyünden-kentinden yatağı-yorganı ile çoluk-çocuk bir kamyonete doluşmuş ailelerin yaşadığı İstanbul, İzmir, Mersin, Diyarbakır mecaraları daha az yürek paralayıcı mıdır? İzleyin bir Deniz Feneri programını, dört duvardan ibaret, damı akan gecekondularda, rutubetten ıslanmış yataklar içinde hayatla ya da ölümle pençeleşen insancıkları görür, yediğiniz lokmalardan, ya da rahat yataklarınızdaki uykunuzdan utanırsınız.

AB ile ilişkilerde problem teşkil eden konulardan biri, belki başlıcası, serbest dolaşımla, insanların Türkiye'nin az gelişmiş, işsiz yörelerinden adeta bir göç havasında Avrupa'ya doğru akacağı endişesi değil mi?

Aslında itiraf edelim, etmeyelim, bu tür mülteci facialarında bir cinayete tanıklık ya da ortaklık etmekteyiz.

Küresel bir cinayete...

Bir Kuzey-Güney uçurumu dünyanın gündemine girdi gerçekte. Gelir dengesizliği ve yaşama şartları itibariyle gittikçe keskinleşen bir farklılığın derin bunalımları davet ettiğini de biliyor dünya.

Seattle'da Dünya Ticaret Örgütü toplantısı sırasında ve son olarak Nice'te AB Zirvesi esnasında, "küreselleşme karşıtı gösteriler" çerçevesinde, derinden gelen öfke yansıdı dünya kamuoyuna...

Etyopya'daki açlıkla, Amerikan toplumunun sağlığını tehdit eden "klinik obezite-şişmanlık hastalığı" nı birlikte algılıyor dünya. İnsanlar Etyopya'da, günde 2 dolar bulamadığı için açlıktan ölürken, Amerikan toplumunun yüzde 20'si, 15-64 yaş arasındaki İngilizlerin yüzde 15'i aşırı kilodan rahatsız.

Ne demişti Microsoft'un patronu Bill Gates Afrika'ya yaptığı gezinin ardından:

"Dünyanın en fakir 2 milyar insanının laptoplara değil, acil yiyecek, temiz su,, bulaşıcı hastalıklara karşı ilaca ve tıbbî yardıma ihtiyacı var. Annelere bilgisayar verseniz ne olur? Bilgisayara giriyorlar ve 'Çocuğum ölüyor, sen ne yapabilirsin?'diye soruyorlar. Onların istedikleri sadece çocuklarını yaşaması. Bu sorunları bilgisayarlara çözdürebilir misiniz?"

BM Raporlarına göre gelişmekte olan ülkelerde çocukların yüzde 10'u beş yaşına gelmeden ölüyor.

Türkiye'den bir rakam: Nüfusun 5 milyonu açlık sınırının altında yaşıyor Türkiye'de...

İletişim araçları, küresel çapta yaşanan vahşi ayrışmayı en kapalı yüreklere taşıyor. "Öteki Türkiye", kısa süre önce Televole programlarının hemen yanı başında kamuoyu gündemine girmişti. Artık bir "Öteki Dünya" gerçeği var Amerikan obezitesinin yanıbaşında... Ya da bizim köprü altında sabahlayan çocuklarımızla Amerika'nın sokaklarda kutular içinde sabahlayan homeless'ları birlikte izlemek durumundayız.

Marks'ın ifadesiyle "zincirlerinden başka bir şeyi kalmamış" insanlar, isteseniz de istemeseniz de ailenizin bir parçası artık. Onları, "kaçak mülteci" damgası ile yargısal veya polisiye alana itip, işin içinden çıkmak mümkün değil.

"Güney-Kuzey ekseninde ve Doğu AVrupa-Batı Avrupa arasında göçlerin artmasının kaçınılmaz olduğunu" belirten İmmanuel Walerstein, "Bildiğimiz Dünyanın Sonu"ndan söz ediyor. Ona göre "Dünya kapitalizminin nihai zaferini değil, ilk ve tek gerçek krizini yaşıyoruz şu anda..."

İslâm'ın Peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.) "komşusu açken tok sabahlayan insanı" kınamıştı. Yine, "Hilkatte-yaratılışta birlikteliği" "inançta kardeşlik"le yanyana zikretmişti.

Bir İslâm bilgini olan İbn Hazm, "Bir beldede bir kişi açlıktan ölürse, o ülkenin tüm halkı onun ölümünden sorumludur" hükmüne varmıştı.

Dünya komşuluğu ya da dünyayı tek bir belde gibi düşünmek mümkünse bugün, İslâm'ın bu kuşatıcı yüreğini de hesaba katma zornluluğu ile karşı karşıya bulunduğumuz açıktır.

Kapitalizmin evrenin birikimini belirli ellerde toplayan sürecinin ortaya çıkardığı insani dram, bir biçimde aşılacaksa, insanoğlu, böyle mülteci dramlarına, ya da büyük insani kırımlarla sonuçlanan açlık ve hastalık felâketine seyirci kalmayacaksa, ülkeler açların hapishanesine dönüşmeyecekse ya da gelişmiş ülkelerde milyonların barınacağı göçmen hapishaneleri inşa edilmeyecekse...

İnsanlık bir çare bulmak zorundadır...

Gemi ambarlarında ya da TIR'larda havasızlıktan boğularak can veren her kişi, çağdaş adaletsizliğin yüzüne vurulan bir şamardır.

Çağdaş uygarlıkla, çağdaş adaletsizlik ilginç biçimde paralel bir gelişme niteliği kazanmıştır. Bunun adı Batı uygarlığı ise, bu uygarlığın özeleştiri zamanı çoktan gelmiştir.


4 OCAK 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...