|
|
Uzunca bir süreden beridir dünya sinemaları içinde hayranlık uyandıran bir yükseliş yaşıyor İran Sineması. Son birkaç yıldır da İran sinemasında yeni bir güç sessizce ortaya çıkıyor. Genç İranlı yönetmenler, İranlı kadınların gündelik hayatta karşılaştıkları sınırları sinemanın olanakları çerçevesinde perdeye aktarıyorlar. Samira Makhmalbaf'in Sib/Elma'sı ve Marziyeh Meshkini'nin Roozi Keh Zan Shodam/Kadın Olduğum Gün'üyle birlikte, Jafar Panahi'nin Daire'si, İranlı kadınların gündelik hayatlarında yaşadıkları kısıtlamalar üzerinde odaklanan hareketin bir parçası. Panahi'nin mozaiği, polemiğe saplanmadan, hangi sınıftan olurlarsa olsunlar bütün kadınların sistem tarafından terk edildiği bir kültürü inceliyor. Festivalin bugün kü gösterim programında yer alan Daire'nin en çarpıcı yanı, özünde kesinlikle adaletsizliği taşıdığı halde, şaşırtıcı bir yakınlık ve anlayış duygusuyla dolu olması. Max Ophuls'un "La ronde"undaki biçim yapısını ve dairesel kamera hareketlerini benimseyen yönetmen Jafar Panahi, kendine özgü lirik üslûbuyla, anlatısının her katmanını yavaş yavaş biçimlendiriyor. Yapısal olarak aldatıcı bir basitliğe sahip film, son zamanlara kadar kadınlarından kendi kaderlerini çizme gücünü esirgemiş bir toplum hakkında derinlikli bir bildirimde bulunuyor. Jafar Panahi kendisini Daire'yi yapmaya iten sürecin başlangıcını şöyle anlatıyor: "Bir gün gözüme gazetede küçük bir haber çarptı: "Bir kadın, iki küçük kızını öldürdükten sonra intihar etti." Suçun ya da intiharın gerisindeki nedenlere ilişkin hiçbir şey yoktu. Belki de gazete buna gerek görmemişti, çünkü pek çok toplumda kadınlar en yoksul ve cahil kalanlardır. Özgürlükleri öyle bir ölçüde kısıtlanmıştır ki, büyük bir hapishanede gibidirler. Bu yalnızca belli bir sınıf kadın için değil, hepsi için geçerlidir. Bu da hepsini birbirinin eşi kılar, sanki bir dairede her kadın bir diğerinin yerini alabilirmiş gibi." Daire'de üç kadın
Bir kadın az önce bir kız bebek doğurmuştur. Kendisi bilmez ama hem kendisi, hem de kızı daha şimdiden istenmemektedir... Üç kadın, geçici bir izinle hasiphaneden serbest bırakılır. Kaçıp kurtulmak için paraya ihtiyaç duymaları, onları umutsuzca önlemler almaya itecektir... Gereken kimliğe ve bir seyahat refakâtçisine sahip olmayan genç bir kadın, şehir dışına bir bilet almak için bile yalvarıp yalan söylemeye mecbur kalır. Evli olmayan bir kadın, kürtaj yaptırabilmek için hapisten kaçar, babasının evinden de kovulur... Saçları belirsizdir, suçlu ya damasum olmaları önemli değildir. Başlangıçları ve sonları çoğu kez fazlaca trajik bir biçimde birbirine benzer. Dünyaları sürekli kontrolun, bürokrasinin ve tarih kadar eski eşitsizliklerin dünyasıdır. Ancak bu dünya, kadınlar çemberinin ruhunu, kuvvetini ve cesaretini yok edemez...
|
|