T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İntifada'nın ve Şaron'un açmazları

Filistin'de yaşananlar ne sıcak savaş ne de daha önce yaşanan intifada ile açıklanabilir. Filistinliler'in İsrail'e karşı yürüttükleri mücadele daha önce tanık olunan intifada deneyiminden çok farklı bir boyut kazandı.

Barış sürecinin Kudüs'ün ve özellikle Mescid-i Aksa'nın statüsünün ele alınacağı son aşamaya geldiğinde kopması, ardından intifadanın patlak vermesi, İsrail'in kontrollü bir gerginlik politikası yürütmeye başlaması dengeleri değiştirdi. İlkin İsrail iç politikasında Barak'ın seçimi kaybetmesi, onun yerine Şaron'un seçilmesi yeni bir devrenin açıldığının işaretiydi. Beyrut kasabı olarak anılan Şaron, intifada alevini kendi yöntemleriyle söndürme misyonu şu ana kadar gerçekleşmedi. Barak'ı taviz vermekle suçlayan ve iç politikadaki bazı duyarlılıkları kaşıyarak seçimi kazanan Şaron'un yöntemi işe yaramamış görünüyor.

Şaron demir yumruğunu göstererek, gerekirse kullanarak Filistin direnişini susturmayı umuyordu. Kontrollü gerginliği daha da tırmandırıp, sert politikalar izleyerek kendi seçmenlerinin beklentilerine cevap vermeyi bekliyordu. Ne var ki, ne Gazze'yi işgal etmesi ne de tanklar dahil daha fazla ateş gücünü kullanarak sindirme yöntemi beklediği neticeyi almaya yetmedi. Üstelik Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen sert eleştiriler Şaron'u daha da zor duruma soktu. ABD Dışişleri Bakanı C. Powell'in Gazze işgaliye ilgili olarak, "İsrail'in, Amerika'nın garantörlüğünde varılan uluslararası anlaşmalara uymak zorunda olduğu" yönünde hiç beklenmedik sert açıklaması Şaron'u politik anlamda köşeye sıkıştırdı. İsrail kuvvetleri işgali hemen kaldırmak zorunda kaldı; oysa tüm hazırlıklar daha uzun süreli bir işgal içindi.

Bir yanda doğal müttefiki ABD'nin, hem de Ortadoğu sorununa doğrudan müdahale etmeyeceğini açıklayan yeni yönetimin sert eleştirisi diğer tarafta kamuoyunun beklentileri... Üstelik, uygulanan sert uygulamalara rağmen gerginliğin adı konmamış savaş boyutuna ulaşmış olması Şaron'u iç ve dış politikada zor durumda bırakmışa benziyor.

Barış ama nasıl?

Oysa Şaron kontrollü bir gerginlikle Filistinliler'i bastırmayı öte yandan barış sürecini başka bir boyutta gündeme getirmeyi planlıyordu. Filistinliler'le barış görüşmelerini kesmek ve Barış Süreciyle elde ettiklerinin çok azıyla yetinmelerini sağlamak; diğer tarafta Suriye'yi barış zeminine çekmek... Bu taktik uygulanabilirse hem uluslararası camiadaki uzlaşmaz imajının baskısından kurtulacak hem de acemi Şam yönetimine istediği şartları dayatarak bir barış imzalamaya zorlamış olacaktı. Suriye'de ne de olsa Hafız Esat gibi kurt bir politikacı olmadığı gibi, ekonomic ve sosyal şartlar nedeniyle dışa açılmak isteyen bir eğilim söz konusu.

Şu ana kadar bu plan işlememiş görünüyor. Önümüzdeki ay kuruluşunun 53. yılı kutlanacak olan İsrail'de geçen yıla göre durum çok daha gergin: Batı Şeria'dan İsrail içine taşan gerginlik artık sıradan bir İsrailli'nin bile günlük hayatını etkileyebilecek boyutlara vardı.

Şaron, Filistinliler'i susturamadığı gibi isminin üstünde yapışık duran kasaplığını silmeye yarayacağını düşündüğü Suriye'yi barış zeminine çekmekte henüz başarılı olamadı. Bu durumda şiddeti artırırsa başta Amerika'nın tepkisini çekecek, daha yumuşak bir yönteme dönerse taviz verdiği izlenimi ortaya çıkacak.

Filistinliler açısından yaşananlar çok daha farklı. Şu anda yaşananlar bildiğimiz anlamda bir intifada boyutlarını aşmış durumda. Artık taşlar kadar silahlar da konuşuyor. Ancak Filistinliler'in silahlı bir mücadele ile İsrail ateş gücünü dengeleyemeyecekleri açık. İsrail içindeki kamuoyunun dikkatini çekerek şiddetin durdurulması, tekrar barış masasına dönülmesi yönüne baskı yapmalarının sağlamaya çalışıyorlar. Şaron'un uyguladığı şiddete aynı dilden cevap verecek başta ABD olmak üzere dünya kamuoyunun dikkatini bölge üzerinde tutabileceklerini düşündükleri anlaşılıyor.

Barış sürecinin kopmasından sonra Filistin liderliği dahil tüm Filistinliler'in kaybedecekleri daha fazla bir şey kalmadığı söylenebilir.

Ancak stratejik anlamda İsrail'in kazancı Kudüs'ün statüsüne ilişkin görüşmeleri erteleyerek, zaman kazanmasıdır. İsrail yönetimi, zamana yayılmış çözümsüzlüklerin avantaja dönüşeceğini çok iyi biliyor.


26 Nisan 2001
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED