|
|
Tarihin görünmeyen eli var mı?
Geleceğin tarihi yazılamaz. Geleceğe ilişkin veya olmamış olaylar ister geçmişe referans verilerek anlatılsın, ister geleceğe referans versin, bunlar tarihî bilginin dışında kalır. Demek ki, tarihin faraziye üzerine kurulamayacağını söylüyoruz. Kleopatra'nın burnu olduğundan biraz daha büyük olsaydı tarihin seyri de farklı olurdu diye faraziye yürütenler, olsa olsa sonu gelmez bir zihin idmanına başvurmuş olur. Bu tür faraziyenin zincirleme teselsülünün de önü alınamaz. Kleopatra'nın burnu biraz büyük olsaydı Antonius ona âşık olmazdı, ona ãşık olmasaydı yetkilerini bu kadına devretmezdi ve neticede yenilip intihar etmezdi... Adam Smith'in iktisadî oluşumu izah sadedinde müracaat ettiği gizli el'i (invisible hand), şimdi değindiğimiz nitelikte bir yersiz varsayıma işaret etmiyor. A.Smith, kişilerin iktisadî faaliyetlerini yürütürken kendi çıkarlarını gözettiklerini ama kendi çıkarlarını gözetirlerken "gizli bir el"in adeta kişilerin niyetini aşarak toplumun çıkarlarına da hizmet etmeyi sağladığını ifade ediyor. Burada bir faraziye ileri sürülmüyor, bir vakıanın (ama izah edilmekte güçlük çekildiği için adına gizli el denilen bir vakıanın) varlığına işaret ediliyor. Nitekim iktisadî hayattaki düzenleyici bu gizli ele bazıları devlet müdahalesi demiştir, bazıları da bu gizli elin arz ve talep ilişkisi olduğunu söylemiştir. Kuşku yok ki, tarih, olayların kronolojik sıralamasından ibaret bir bilim değildir. Bu olayların yorumu da bu bilimin içinde mündemiçtir. İşte, tarihe değişik açıdan yaklaşmamızı, onu anlamlandırmamızı sağlayan bizim dünya görüşümüzdür. Ancak bu yorumların gerçek vakalara istinad ettirildiği hususunu gözden kaçırmamız gerekiyor. İmdi, günümüzün olaylarını değerlendirirken de, açıklamaların gerçek vakıalara dayandırılmasını bekleriz. Açıklanmasında güçlük çekilen olayların aydınlatılması zımnında bazı "esrarengiz güçler"e atıfta bulunulması bize açıklama değil, fakat işin içinden sıyrılma kolaylığı sağlar. Bazıları, bazı başarısızlıkların sebebi olarak yürürlükteki sisteme atıfta bulunarak hem açıklamacı olarak kendine, hem icracı olarak idarecilere vicdan rahatlığı sağlayabilir ve onları sorumluluktan kurtardığını düşünebilir. Elbette tarihin seyri esnasında bilinebilen ve bilinemeyen bazı güçlerin etkisi bulunmaktadır. Ama biz, bilemediğimiz veya ulaşamadığımız her sebebi bir kulp uydurarak açıklamaya kalkışırsak, tarih değil, fakat başka bir şey icad etmiş oluruz. Dünyayı elinde bulunduran ve onu yönlendiren bir takım güç odakları elbette mevcuttur, ama bunlar görünmeyen, esrarengiz güçler değildir. Bunlar görünen, bilinen, kendileriyle temas imkânı bulunan, kendileriyle anlaşmaya varılabilen (veya varılamayan), somut, elle tutulur güçlerdir. Şayet bu güçlere esrarengiz marifetler atfetmeye ve kendimizi o güçlerin esiri gibi görmeye başlarsak, bunun tıp dilindeki adını telaffuz etmemiz icabeder: paranoya! Tarihi veya içinde yaşadığımız dünyayı ve olayları paranoyaya müptela kimsenin bakışıyla çerçevelendirmeye kalkışırsak sağlıklı insanları da aynı hastalıklı, çerçevenin içine girmeye zorlamış oluruz. Bu çerçevenin içinde gerçekler değil, fakat vehimler hüküm sürer. Tarihin görünmeyen eli de tıpkı iktisadın görünmeyen eli gibi bizim, insanın elidir. Biz o eli kullanmasını beceremezsek, o el bizi tasarrufu altına almakta gecikmez.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |