T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
E-Bomba

Gelecek öngörüleri; teknik, kültür ve coğrafyada birbiri ardı sıra seslendirilen bir dizi 2050 senaryosu ortaya koyuyor. George Orwel'in 1940'larda yazdığı kırk yıl sonrasını öngören "1984" adlı romanı üzerinden iz sürenler, roman ile gündelik hayatın benzeyen taraflarını tespit ettikçe, geleceğin dünyası -en azından 50 yıl sonrasının hayali- için imaj toplama yoluna gidiyor.

2050'lerin dünyası için öngörülen iki icat bendenizi ziyadesiyle etkiledi. Bunlardan birisi e-bomba. Bütün dünyanın baş meselesi haline gelen, binlerce insanın ölümüne sebep olan terörün, kansız bir şekilde devamını sağlayacak bir özelliğe sahip e-bomba. Öngörülere göre yarın -2050- belki yarından da yakın bir süre içinde internet aracılığı ile gönderilen e-bomba içinde bulunduğumuz "global medeniyet"i yerle bir edecek. Günlük hayatta kullandığımız ne kadar teknik alet var ise dizel arabalara varıncaya kadar her şey işlemez hale gelecek. Böylece sosyalizimle "yoklukta eşitlenememiş" dünya; e-bomba yoluyla en az iki yüz yıl öncesine dönerek az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerle eşitleneceği, hatta onlardan bir basamak yukarı çıkacakları bir gezegene dönüşmüş olacak. Hem de hiç kimsenin burnu bile kanamadan. Nasıl mı? ABD'de birkaç saat elektrikler kesildiğinde hayat felç oluyor. İnsanlar televizyonsuz bir hayata adapte olamadıkları için ruh sağlığını kaybediyor. Halbuki Afganistan, Pakistan, hatta Türkiye'nin dağ köyleri gibi Üçüncü Dünya mekanları için gündelik hayat çok fazla tekniğe ram olmuş bir şekilde geçmiyor. Dizel arabalar ortadan kalktığında bir Amerikalı şok olabilir ama henüz ata binme yeteneğini kaybetmemiş olanlar, yöresel ulaşım imkanını kullanmakta olanlar için hayat eski ritminde devam eder.

Gelişmiş ülkelerin kadınları e-bomba yoluyla oluşmuş "yeni dünya düzenine" uyum sağlayamazlar. Gündelik hayatın önemli bir kısmını sadece ellerinin işaret parmağını kullanarak yürüten kadınlar için (mutfak robotu, bulaşık makinası, çamaşır makinası, temizlik robotu işaret parmağı ile çalışan aletler) hayatın e-bombadan sonraki çehresi katlanılabilir bir durum olmayacaktır. Halbuki mesela, Ardahan'ın kuş uçmaz kervan göçmez yollarında yaşayan kadınlar için hayat zaten e-bombadan sonraki çehresiyle seyretmekte olduğundan dün ile olası (e-bombalı) yarın arasında fazla bir fark yok.

Teknolojik konudaki öngörülerin ikincisi ninelerimizin, dedelerimizin neden kadrini kıymetini bilmediğimizi düşündürecek cinsten. Hani rahmetliler televizyon ile ilk karşılaştıklarında "biz onları gördüğümüze göre onlar da bizi görür" çıkarımını yaparak oturuşlarına kalkışlarına çeki düzen vermişti ya! İşte inter aktif ekranlar onların bu endişesinin haklılığını ispat etmek üzere "gözcü ekranlar" olarak "hayatımızdaki" yerini alacak. Böylece Big Brother bilim kurgunun sayfalarından çıkarak günlük hayata karışmış olacak.

Benim hayatımı kim seyreder ki diye düşünüyorsanız sizin başkalarının hayatını, BBG evi'ni, 122 Milyon'u seyrettiğinizi hatırlatmak isterim. Başkalarının hayatını en mahrem detayına kadar seyrederek sıradan insanların hayatının seyredilebilir metalar olmasına katkıda bulunuyorsunuz.

Yazıya Orwel ile başlamıştık, Selçuk Orhan ile bitirelim. 11 Eylül'den yani kıyamet senaryolarının hayatımıza girmesinden epey önce, değerli hikayeci Selçuk Orhan "Ağır Misafir" adıyla bir hikaye yayınlamıştı. Hikaye kıyametin ertesi günü yaşayan tek canlı olarak kala kalmış birinin hayatla yeniden karşılaşmasını konu ediniyordu. Okumadıysanız muhakkak okuyun.


28 Eylül 2001
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED