|
|
Artık ben de DGM.'lere karşıyım!
Ekonomik suçların DGM.'lerin görevinden alınarak, Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanına verilmesi ile ilgili kanunun çıkarılmasıv e bunun Cumhurbaşkanı'nca veto edilmesi üzerine, DGM.'lerle ilgili tartışmalar yapıldı. Ekonomik suçlarla ilişkili ve bağlantılı olmaksızın, hemen ifade edeyim ki; Ben toptan DGM.'lere karşıyım. Neden mi?: Benim derdim, temel hak ve hürriyetler, adaletin tarafsızlığı da ondan. Son zamanlarda, yargıda; bazı şov meraklısı kişiler, hukuk ve adaleti adeta bir yana bırakarak, özellikle düşünce ve inanç hürriyeti ve TCK.nun 312. maddesi ile ilgili hukuka pek de uygun olmayan olumsuz ve şova dönük uygulamalarda bulunuyorlar. Bu yersiz ve yanlış tutumlar da, DGM.'ler üzerinde tartışmalar yarattı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin askeri hakimlerle ilgili kararından sonra bu Sözleşme ve Mahkeme kararlarına uygunluğun sağlanması bakımından, (Teröristbaşı) diye anılan Abdullah Öcalan'ın yargılanması dolayısıyla askeri hakimler DGM.'lerden çıkartılmıştır. İç hukukumuz bakımından böyle bir zaruret yok idiyse de, Avrupa Birliği ile uyum bakımından böyle bir değişiklikte zaruret görülmüştür. Ancak; Bizim asıl sorunumuz, askeri hakimlerin sivilleştirilmesinden öte; YARGIDA bazı sivil görünümlü kişilerin sivilleştirilmesi ve hukuk-adalet çizgisine nasıl çekilebilecekleridir? İç hukukumuzun Avrupa'ya entegrasyonundan daha önemli olan, belirttiğimiz gibi: sadece DGM.'lerdeki değil bütün yargıdaki özellikle kraldan ziyade kralcı bazı sivil savcıların hemen hukuk ve adalet çizgisine çekilmesini sağlayacak tedbirlerin düşünülmesidir. ÇÜNKÜ: Yargı bağımsızlığı; yargının sadece siyasi iktidara karşı bağımsızlığı değildir. Yargıç; siyasal olduğu kadar askeri, sosyal, medyatik bir takım gruplara karşı da, bağımsız, bunların etkilerinden masun (korunmuş) olmalıdır. Yoksa adalet çöker, adalet çökünce de çökmeyecek yoktur! İsimlendirmeye ve kişiselleştirmeye yer yok, ama; Yargıda görevli bazı kişilerin son zamanlardaki; düşünce ve inanç hürriyeti ve TCK.nun 312. maddesi ile ilgili olumsuz ve şova dönük uygulamaları ve olumsuz davranışları ile ilgili gelişmelere bakıldığında zaten her şeyin apaçık ortada olduğu bellidir. Son zamanlarda; bazı görevlilerin demokratik haklara, inanç hürriyetine tutumları aykırı uygulamaları, daha önce DGM.'lere taraftar olanları da, DGM.'lerine karşı çıkmaya sevketmiştir. C. Savcısı ünvanı taşıyan kişilerin (-Hakim kararı olmadan- zabıtanın telefon dinleyebileceğini ve arama yapabileceğini) düşünmesini ve söylemesini ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR, TÜYLER ÜRPERTİCİDİR. DGM.'ye karşı olanların ileri sürdükleri gerekçelerden birisi şu idi: "Bu mahkemelerde görevlendirilenler; emirle, siyasi veya başka güç odaklarının baskıları ile hareket edebilirler, kendilerini Devleti koruyan tek kişi sanarak adaletten uzaklaşabilirler..." Bu defa bazı C. Savcılarının özellikle demokrasi, inanç hürriyeti ve TCK.nun 312. maddesi ile ilgili tutumlarından ve uygulamalardan sonra bu tenkitleri yapanların haklılığı ortaya çıktı. İtiraf edelim ki; Onlar haklılarmış!.. Bu nedenlerle: Ben de artık DGM.'lere karşıyım." Sıfat ve makamı ne olursa olsun herkes görev sınırları içinde ve kanunlar çerçevesinde kalacaktır. ÖNCELİKLE; SİVİL GÖRÜNÜMLÜ BAZI SAVCILARI SİVİLLEŞTİRELİM. İsimlendirmeye ve kişiselleştirmeye gerek olmadığını söyledim. AMA; Türkiye'nin her yerinde de söylendiğini zannettiğim bir deyim var: (YARASI OLAN GOCUNUR!) derler. Ben de (YARASI OLAN GOCUNSUN!) diyorum."
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |