|
|
İrtemçelik'i dinlerken "Dünya varmış" dedim!.
Önceki akşam, Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Dumanlı'nın konuğu olarak Feriye'deydik.. Eski Devlet Bakanı ve Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik'in konuşmacı olduğu, "Feriye Toplantıları"ndan birine inter-akif biçimde katıldık.. Ve açıkçası "nefes aldık" o akşam. Önce Devlet Bakanlığı'ndan, sonra da ANAP'tan istifa eden İrtemçelik, sorunları o kadar açık ve kesin ifadelerle ortaya serdi ki, "Oh be, dünya varmış" dedik.. Bazı satırbaşları ile, İrtemçelik'in söylediklerini özetleyelim.. -1984'te Eruh Baskını ile başlayıp, 1999'da Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesine uzanan "Terörle Mücadele Dönemi", Türkiye'nin "Savunma Refleksleri"ni katılaştırdı.. Sonunda Türkiye, kendini sade teröre karşı değil, "dünyanın yükselen değerlerine karşı" da savunur durumda buldu.. -Abdullah Öcalan'ın teslimi ertesindeki 18 Nisan seçimleri ile kurulan koalisyon, seçmenin yüzde 52'sini temsil ediyordu.. Bu koalisyon, toplumda da, "uzlaşma ve çözüm" ifadesi olarak kabul edilmişti.. -1999 sonunda Türkiye'ye gelen ve daha önce Georgetown Üniversitesi'nde, arkasından 15 Aralık'ta TBMM'de konuşan Başkan Clinton, Türkiye için tarihi önemde vurgulamalar yapmıştı.. Türkiye o kadar önemli bir ülkeydi ki, bizim hayatımız, dünyadaki başka ülkelerin hayatını da ilgilendiriyordu.. Yapmamız gerekenleri biz kendimiz yapamadığımız takdirde, dünya bunları ite-kaka bize yaptırırdı.. -Ama bu koalisyon çok başarısız oldu.. Önce 2000'in Kasım'ında, sonra da 2001'in Şubat'ında iki tane ekonomik krize sebep oldular.. Eğer toplum örgütlü olsaydı, bunların iktidarda kalması imkânsızdı.. Eğer ekonomik krizi patlattıkları gün 40 bin kişi, TBMM önünde gösteri yapsaydı, bu koalisyon bir saat daha iktidarda duramazdı.. -Türkiye ile Arjantin arasındaki kültür farkı, toplumların krizler karşısındaki tepki farkını da belirliyor.. Arjantin'de toplum patlıyor.. Türkiye'de ise çöküntü oluyor. -Neticede şu andaki iktidarın arkasında halk desteği yoktur.. Halk desteği olmayan hükûmetler, dış politikada da güçsüz olur.. -Türkiye'de çok önemli bir problem "özgüven eksikliği"dir.. Düşünün ki Türkiye'nin bir bölgesinde 23 yıldır Olağanüstü Hal var.. Biliyoruz ki, Olağanüstü Hal'in hukuku farklıdır.. Kaldıramıyoruz bu aynı topraktaki farklılığı 23 yıldır. -Türkiye'de Avrupa Birliği meselesi de, aynı umursamazlıklar içinde alınıyor.. Avrupa Birliği'ne uyum için, Türkiye'nin 4 bin konuda değişim gerçekleştirmesi gerekiyor.. "Ortaklık Belgesi" ile "Ulusal Belge" arasındaki ilişkiler, kamuoyuna yalan ve yanlış biçimde anlatılıyor. -Türkiye Avrupa Konseyi'nin, 1949'dan beri üyesi.. Ama eğer bugün, bu halimizle üye olmak için Avrupa Konseyi'ne başvursaydık, alınmazdık.. -Bir garip ruh haleti var Türkiye'de.. Türkiye kendi hayatını yaşamak yerine, hayatı seyrediyor.. Yapılması gerekenler yapılamıyor.. Başarısız hükûmetler değiştirilemiyor.. -Seçim ve Partiler Kanunu değiştirilmeden yapılacak bir genel seçimden, hiçbir farklı sonuç çıkmaz.. Çıkar şebekeleri dağıtılmadan Türkiye nefes alamaz.. Evet.. Bazı satırbaşları bunlardı İrtemçelik'in konuşmasında.. "Ben bu hükûmette kalmak ayıp olduğu için ayrıldım" dedi.. Ve bu koalisyonun, "Demokratik etik" açısından "meşruiyetini kaybetti"ğini söyledi. ŞAKA
İyi-kötü haberler
Beyaz Saray'ın "Oval Ofis"inde telefon çalmış.. Başkan Bush açmış telefonu.. Karşıdaki ses: -Sayın Başkan.. Ben, Usame Bin Ladin'im.. Size bir iyi, bir kötü haberim var, demiş.. Bush heyecanla sormuş: -Nedir iyi haber? -Teslim olmaya karar verdim, demiş Usame.. Bush sormuş: -Peki kötü haber ne? Usame gülmüş, cevap vermiş: -Teslim olmak için uçakla geliyorum!.. SÖZDE DEMOKRASİ
İktidar bir "Siyasi Hastahane" mi?
Arjantin Devlet Başkanı Fernando de la Rua'nın istifası, "başarısızlığın müeyyidesi" konusunu, bizde de gündeme getirmelidir.. 1999'da Menem'in yerine gelen 64 yaşındaki De la Rua, ekonomik iflastan ötürü istifa etmemiştir.. Çünkü ekonomiyi o yönetmiyordu.. Sorumluluğu Cavallo'ya bırakmıştı.. Yani Arjantin'in Kemal Derviş'ine.. Ama başarısızlık, sonunda "siyasi sorumluluk" kavramını gündeme getirmiştir.. Halkın seçtiği Devlet Başkanı, istifa etmek zorunda hissetmiştir kendisini.. Peki bizdeki duruma bakalım.. Önce Kasım 2000'de, sonra da Şubat 2001'de iki ekonomik krizi patlatan Ecevit ve ortakları, neden hâlâ iktidardalar? İMF'nin Cotarelli'si ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal gitti (veya gitmedi) kriz sonunda.. Ama "3'lü ekip", hâlâ işbaşında.. Allah saklasın bir kriz daha olsa, Derviş gider ve yine bunlar mı kalır? Karar verelim.. Bu demokrasi midir? Bunların aldığı kararlarla, sayısız insan ya hapiste, ya da müflis.. Toplum sefil düştü.. Ama bunlar hâlâ iktidarda.. Başbakanlık bir "siyasi hastahane", koalisyon bir "başarısızlık sığınağı" mıdır? Bu koalisyonu tutan, beğenen kim var?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |