T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gülay Göktürk, keşke erkek olsaydı!.

Türkan Şoray, fazla kilolarını sorgulayanlara, bir "kadın"ın söyleyebileceği en cesur cümleyle cevap vermiş..

- Artık güzel olmak zorunda değilim, demiş..

Arkadaşımız Gülay Göktürk de, Şoray'ın bu cümlesinden yola çıkarak, inanılmaz derinlikte bir kadın tahlili yapmış "Sabah"taki köşesinde...

Şöyle demiş özetle..

- Kadının güzel olma sorumluluğu 13-15 yaşlarından başlayıp, genellikle 50-60 yaşlarına kadar sürer.. Kadınlar belli bir yaşta güzel olma sorumluluğu taşımaktan istifa ederler.. Bir nevi emekliliktir bu.. Seksüel bir varlık oluştan emekli olmak..

Gülay Göktürk, kadın için bu noktayı "Kurtuluş Günü" biçiminde nitelemiş..

- Bu aynı zamanda kadının cinsellik alanındaki bütün iddiasından vazgeçişinin ilanıdır.. Artık erkeklerle de, kadınlarla da çok daha rahat dost olabilir.. Çünkü artık o kadınlar için bir rakip, erkekler içinse, hep mutluluk vaad ettiği ama vaat ettiği mutluluğu asla vermediği için öfke duydukları, ama ummaktan asla vazgeçemedikleri bir haz nesnesi değildir..

Gerçekten olağanüstü güzel bir değerlendirme bu..

Gülay Göktürk'ü okurken, içimden, "Keşke Gülay erkek olsaydı ve benzer bir tahlili, yaşamış olarak, biz erkekler için yapsaydı" diye geçirdim..

Aslında bu açıdan biz erkekler, çaresiz, terk edilmiş, unutulmuş yaratıklarız..

"Kadınlık" üzerine yapılan araştırmaları, yazılan kitapları, yazıları bir gözden geçirin..

Sanki erkeklerin psikolojisi, bunalımı, yaş dönümleri hiç yok..

Sanki erkekler, ruhu olmayan, sadece beyinleri ile kolları arasındaki eşgüdüme dayalı olarak hayat mücadelesi yapmak zorunda bulunan yaratıklar..

Türkan Şoray'ın cesaretle söyleyebildiği "Artık güzel olmak zorunda değilim" sözünü, bir erkek söylese, hangi hemcinsi Gülay Göktürk'ün yaptığı gibi "erkeklerin cinsel nesne olmaktan emekliliği" üzerine tahliller yapar?

Tamam.. Dünyada erkekler egemen..

Ama Türkan Şoray'lar da, Gülay Göktürk'ler de bilmelidir ki, kadınların sahip olduğu "güzellikten emekli olmak hakkı", erkekler için hayal bile edilemez..

Erkekler için yaşam, ergenlikle başlayıp ölümle biten bir uzun mesafe koşusudur..

Bu yarışta veya rekabet ortamında, "erkeğin güzelliği", başarılı olmaktır veya en azından "ayakta kalabilmek"tir..

Doğrudur.. Gelişmiş toplumlarda kadınlar da giderek bu yarışa daha fazla ölçüde katılıyor.. "Rekabet"in insafsız kuralları, kadınlar için de çalışmaya başladı..

Ama hâlâ çoğunlukla erkek "hakim" ve "ezen" konumunda..

Bu egemen ve "sözde üstün" konum, erkeklere taşınması çok zor, ezici sorumluluklar getiriyor..

Düşünebiliyor musunuz bir erkeğin, "Ben artık, çekici bir cinsellik objesi oluştan emekli oldum" dediğini..

Şunu söyleyebilir mi bir erkek?

- Ben artık okumayacağım.. Eski bilgilerim bana yeter.. Ben kimse ile yarışmıyorum artık.. Eski bilgilerimle saçmalasam bile, herkes beni artık hoşgörü ile kabul eder!.

Keşke Gülay Göktürk, biraz da erkek olsaydı..

ŞAKA

Yaşam formülleri..

İnternet siteleri, yaşamı kolaylaştıracak tavsiyelerle dolu..

İşte bunlardan bazıları..

- Savaşma, seviş.. İkisini birden yapmak istiyorsan evlen!.

- Borç alacaksanız, bir kötümserden alın.. "Nasıl olsa para geri gelmez" diye düşündüğü için, alacağı konusunda sizi sıkıştırmaz..

- Çocuklar eğitim hayatının ilk gününde, okula değil öğretmene not verir..

- İlkelerin üzerine çıkıldıkça, politikada başarı şansı artar..

MEDENİ CESARET

Bravo Ertuğrul Özkök'e..

Dünkü basında, beni etkileyen yazılardan birini de, "Hürriyet"te Ertuğrul Özkök yazmıştı..

Bunca bağnaz, saplantılı ve hatta yarı militarist-yarı şoven görüşlerin seslendirildiği sütunların arasında, Ertuğrul Özkök, en azından bana nefes aldıran bir düşünceyi seslendirmişti..

Şöyle diyordu özetle..

- Atom Egonyan'ın Ararat filminin galasını Ağrı'da yapsak ne olur?. Ve o gün orada, geçmişle hesabımızı kapatıp, hep birlikte ileriye doğru bakabiliriz..

Özkök'ün yazısını okurken, imrendim..

"Neden bunları daha önce ben yazmadım" diye kendime öfkelendim..

Herhalde siz sayın okurlarım da, dünyada kime kızıp, kime öfkeleneceğimizi aramaktan bıkmışsınızdır..

Bilmediğimiz bir tarihin sorumlusu olmak bir yana, bunun için sürekli iç ve dış dünyaya diş gıcırdatmak..

Alınmasında ne fikrimiz sorulan, ne bir katkımız olan kararları, "Milli Dava" diye hırsla savunmak..

Evrensel insanlığın değer ölçülerini, sürekli yok saymak..

Evet.. "Ararat"tan niye korkalım ki?


13 Aralık 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED