T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sultanahmet'te Kadir Gecesi

Yahya Kemal'in "Atik Valide'den İnen Sokak'ta" iftar vakti, herkesin yuvalarına çekildiği bir zamanda yaşadığı "Oruçsuz bir Ramazan akşamı"nın hüznü çok etkileyicidir. Büyük şair, kimliğinin kimi unsurları aşınmış bir Türk aydının toplumla ilişkide yaşadığı yabancılaşmayı ve burukluğu anlatılmaz bir güzellikle sunar. İsterseniz onu kendi mısraları ile görelim:

"Bir top gürültüsüyle bu sahilde bitti gün
Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri,
Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.
Yarab nasıl ferahlı bu alem, nasıl temiz!
Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı ruhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu teselli bu derdime:
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
'Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür."

Evet, onun gene de bir teselli imkanı vardır. Bence de ona teselli imkanı veren duygu çok önemlidir, çünkü o aşınmalardan geride kalan "aidiyet kırıntısı"dır.

Kadir Gecesi kitap imzası için Sultanahmet'teydim. Teravihi orada kıldım. Ve işte orada hatırladım Yahya Kemal'in duygularını bir kere daha. Bu iklimden mahrum kalan aydınlarımız, laikliği toplumla aralarına mesafe koymanın vesilesi haline getiren devlet erkanı için hüzünlendim. Bir kısmı, yarın Saint Antuan Kilisesi'nde doyum arayacak olanlarımız için hayıflandım.

Papa, "Barış ve dayanışma için Müslümanlar'ın Ramazanı vesilesiyle 14 aralık Cuma günü Musevi ve Hristiyan tüm dünyayı oruç tutmaya" çağırmış. Biraz düşündüğümüzde bizim duygu dünyamıza ilmek atan bu davranış bile, bizim kimi kesimlerimizdeki kasım kasım kasılmayı, "topluma yabancılaşma"yı aşan bir jest değil mi?

Kadir Gecesi Sultanahmet derinliğinde yan yana durduğum gençler, çocuklar, orta yaşlılar, yaşlılar, her yaştan rengarenk kadın seli, top sakallılar, blue jean'liler, saçları omuzlarına dökülenler, ama hepsinin yüzlerinde derin bir hazzın şavkını duyumsayacağınız onbinlerce insan... Salat-ı Ümmiye'de buluşan on binlerce yürekten kopan Peygamber sevgisi, hasreti. Gökyüzü maviliğini yüreğine taşımış bir caminin asırlarca geriden günümüze taşıdığı medeniyet kıvancının Mevlid şekeri gibi dudak dudak emilişi... Gece boyunca iğne atsan yere düşmez bir cemaatin yaşadığı his fırtınası, manevi coşku. Babasının elinden tutmuş şu minik kuşun doyumsuz nurlarla bezenmiş yüzünü avuçlamaz, onu yüreğinizi ısıtacak bir sevgi haline dönüştürmez de ne yaparsınız? Yer bulamadığı için gecenin ayazında sırtındaki montu çıkarıp mermer zemin üzerine serip oraya secde için başını koyan blue jean'li genç adamı-adamları alınlarından öpmek sizi saran bir tutku olmaz da ne olur? Onlarda bir imanın yeniden kök saldığı günlerin pırıltısını görmez misiniz? Rengarenk başörtüleri, tülbentleri içinde bu cami ikliminde harman olan binlerce kadın İslam'ın "kadın cenneti" medeniyetini inşa etmez mi içinizde? Onların yüzüne yansıyan masum tebessümler, onları sizin için de çağın aradığı sevginin "anne menbaı" gibi algılatmaz mı? Onlar ne kadar farklıdır, sadece bedenleriyle öne çıkarılan kadınlık dünyasından! Şu kaynaşan insanlarla bütünleşmezseniz nerelere savrulursunuz? Kadir Gecesi Sultanahmet derinliği bir kere ziyaret etmemişse yüreğinizi siz hangi iklimde sabahlarsınız? Sizi ne heyecanlandırır? Bu ülkenin duygu boyutu sizin için ne anlam taşır?

Araplar'ın "Men lem yezuk, lem ya'rif " şeklinde bir sözleri var. "Tatmayan bilmez" anlamına geliyor. Bence Kadir Gecesi Sultanahmet iklimini yaşamayanın, bu ülke insanın kalb-duygu dünyasını anlaması imkanı yoktur. Yahya Kemal "Bakkalda bekleşen fukara kızcağızları"nı zikreder Atik Valde'den İnen Sokak'ta... O yüzler ancak orayı yaşarsanız kalır içinizde ukde olarak. Bir aşevi kuyruğunda durursanız yaşarsınız memleketinizin bir kesiminin yaşadığı yürek daralmasını. Üşüyen elleriyle ekmek tutmaya, sefertası taşımaya çalışan, yüzleri soğuktan kavrulmuş minik yavruların, top patladığı halde kuyrukta hâlâ bir lokma kuru fasulye alabilmek için çırpınan annelerin telaşlı dünyasını algılamanın yolu nedir?

Ben şunu çok iyi biliyorum: Bu ülkenin seçkinleri çok çok az farkındalar bu ülkenin duygu haritasının... Ne sevinçlerinin ne hüzünlerinin... Sevinçlerine de yabancı, hüzünlerine de...

Belki Ramazan bir miktar, şöyle küçücük bir miktar buluşturuyor iklimleri... Bir Ramazan çadırındaki iftar sofralarının sağladığı küçücük tatminlerle... "Seçkin iftarları" iftarların bile manevi dokusunu parçalayıp, kendimize benzetmemize yol açıyor. Sultanahmet Camii'nin kutlu coşkusundan koparılmış teravihi düşünün bir, yani cemaatten kopmuş cemaatçiklerin gönül fakrını (evet fakrını) hissetmemeniz mümkün mü? Yoo, orada bulunacaksınız ve gönül dünyanız bu rahmet yüklü cemaatle birlikte karılacak.

Biliyorum, Sultanahmet üzerinde bu kadar durmam Eyüb Sultan Camii'ni hüzünlendirecek, Fatih'i, Hırka-i Şerif'i, Tophane Camii'ni, Fındıklı Camii'ni, Dolmabahçe'yi... Çünkü oralar da yaşadı Kadir Gecesi neş'esini... Minarelerin pırıl pırıl ışıklarını içlerine emdi insanlar... Anadolu'nun pekçok camiinde de, belki küçük mahalle mescidlerinde de Salat-ı Ümmiyelerle coştu milyonlarca mü'min... O dünya ile buluşmadan Türkiyeli olabilir misiniz?

Bayram'a bir iki gün kaldı. Yahya Kemal bir yazısında da, Büyükada'da bayram namazında yaşadığı duyguları anlatır. Camiye gelişi, cemaatin ona, yıllar önce kaybettiği bir evladını bulmuş gibi bakışı, cemaatin yüzüne yansıyan belli belirsiz sevinç...

Ben derim ki, kaç zamandır bir cami iklimini paylaşmamış, Kadir Gecesi fırsatını-coşkusunu bile kaçırmış insanlarımız tutmalı çocuklarının ellerinden ve camilerde bir köşe bulmalı kendine. Sabahın mü'min simalardaki taravetini paylaşmalı, yudumlamalı, içine çekmeli... Hiç olmazsa çocuklarını kurtarmalı kendilerinin bir biçimde içine sürüklendikleri mahrumiyetten... Yalnızlıktan...

Gücüm olsa tüm Türkiye seçkinlerine seslenirdim: Gevşeyin efendim, rahat olun, kendinizi kasmayın, yüreğinizi tutmayın, tutuklamayın, işte şuracıkta, bir mahalle mescidinin mütevazı ikliminde sıcacık yürekler var, onlarla buluşun... Ellerinizi uzatın, abdestli ellerdir onlar, tertemizdir, kucaklaşın onlarla, yüreklerinden sadece sevgi alırsınız. Bütünleşin memleketinizle, toprağınızla, insanınızla...


13 Aralık 2001
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED