Türkiye'nin birikimi... | ||
|
"Le Pen jazz dinler mi?"Geçen yazıda değindiğimiz 'muhalefet' meselesine devam ediyoruz... Jazz Dergisi'nin son sayısında Yosi Falay imzalı yazının başlığı yukardaki başlık. Yazının ilginç bir tezi var: "Pat Metheny veya Charlie Parker veya John Coltrane veya Joshua Redman dinleyen birisi kötü bir insan olabilir mi? Elinde bir sopa ile yabancı kovalar mı, ev kundaklar mı, elimde hiçbir dayanak olmadan kesin bir eminlikle cevabım hazırdı. Hayır olamaz. Shakira veya Ricky Martin dinleyen birisi herşey olabilir. Ev kadını, anne, eroin kaçakçısı, öğrenci, sapık. Olasılıklar sonsuzdur. Kimilerince en üstün müzik formu kabul edilen klasik müzik dinleyicileri, bestecileri ve yorumcuları arasında ne sapıklar ve katiller var, bilseniz şaşarsınız. Hitler'in bütün üst düzey tayfası klasik müzik âşığı idi. Ama jazz dinleyen ve icra eden biri için kalıbımı basarım, en azından belli şeyler olamaz, olmaya başladığı anda zaten jazz dinlemeyi bırakır. Bu kadar kesin yargılarla olmasa da benim rahatlıkla katılabileceğim bir tez bu. (Özellikle Charlie Parker dinleme özelinde yukarıdaki satırlarla derin bir aşinalık kurmamam mümkün değil.) Zaten Yosi Falay da bu görüşlerinin katı bir kesinlik taşıdığını iddia etmemiş, jazz dinleyenleri kastederek şöyle devam ediyor: 'Hiçbir şekilde kriminal olamazlar demiyorum, benim bahsettiğim insanlığa karşı işlenen suçlar. Ayrıca "jazz dinlemeyen adam yaramaz" gibi ters bir ırkçılık yapma niyetinde değilim.' Bu çerçevede Le Pen gibi bir ırkçının jazz'dan hoşlanmayacağını ifade etmiş oluyor yazar. Gerçi yazının sonunda Le Pen gibi tescilli bir ırkçıya günde bir saat jazz dinletmenin içgüdülerini kontrol altına alıcı bir etki yaratabileceğini iddia eder gibi görünüyor. Ben bu derece determinizme katılmıyorum. Yukardaki yargılara katılma biçimim, jazz'ın dinleyicisini 'terbiye etmesi' gibi 'determinist' bir yaklaşıma prim vermek veya jazz dinleyicisinin jazz'ı bu yaklaşım temelinde sevdiğini söylemek gibi bir 'indirgemeciliğe' yol açmaktan uzak. Yukarıdaki yargılara katılırken, bu iki uçtan uzak durarak katılıyorum. Yukarıdaki yargılar ve benim bunlara katılma biçimim, jazz ile dinleyicisinin 'buluşma noktasında' duruyor. Bu jazz'a ilişkin yargıların daha genele ilişkin temsil ettikleri de var. Bizim dışımızda duran 'yapıların', 'formların', 'kompozisyonların' ve 'süreçlerin', irademizin tümünü kullanarak bile etkileyemeyeceğimiz kendilerine 'has' geometrileri vardır. Müzik, sanat, bilim ya da siyaset, gibi ellerimizle ürettiğimiz ama aslında dışımızda duran yapılar, onları tümüyle üreten biz olsak bile, bizim irademizden ve niyetimizden bağımsız 'kişilik'lere sahiptirler. O nedenle sanatı, bilimi ve siyaseti üretirken sanatın, bilimin ve siyasetin 'özel karakteri' ile 'konuşacak' uygun dili bulamazsak başarısız oluruz. 'Konuşmanın' ana ekseninde de, hangi 'kişilik'le konuşuyor olursak olalım, 'determinist' ya 'indirgemeci' olmayan o 'buluşma noktası'nı bulma esası durur. Bu köşenin temel ilgi alanı olan 'siyaset'le doğru buluşma noktasını bulamayan siyasetçinin ve siyasallaşmanın ne olduğu bu ülkede yaygın biçimde biliniyor. 'Siyaset'in 'özel karakteri' keşfedilmeden siyaset sahnesinde yer almanın siyasi üretimsizlik doğurduğunu ve siyasetsizleşmeye hizmet ettiğini Türkiye'de en açık biçimde görmekteyiz. Siyasetle uygun dil bulunarak ilişki kurulursa ürtelen 'iyi siyaset' sayesinde 'kötü siyaset' ortadan kaybolur. Bu yapılmazsa kötü siyaset egemenleşir ve egemenliğini, laiklik, dindarlık, liberallik, solculuk ya da milliyetçilik üzerinden rahatlıkla pekiştirir ve sürdürür. Kötü siyasetin 'siyasal determinizm' kolunun en mükellef örneği dini semboller kullanılarak yapılan siyasettir, 'siyasal indirgemecilik' kolunun dört dörtlük örneği ise kemalist sol'un siyaset yapma biçimidir. Dolayısıyla kötü siyaset içinde herkes yer alabilir. Fakat iyi siyaset içinde herkes yer alamaz. Çünkü iyi siyaset, siyasetin özel karakteri ile doğru noktada buluşularak üretilir ve 'buluşma noktası' da 'siyasal muhalefet'tir. Siyasal muhalefet süzgecinin seçiciliği sayesinde, kötü siyaset içinde herkes yer alabilirken iyi siyaset içinde neden herkesin yer alamayacağı anlaşılmış olur. 'İdeloji ürettiğini' ya da 'hizmete talip olduğunu' söyleyerek siyaset yapanların, haklı oup olmadıklarının yolu 'muhalefet' üretmelerinden geçiyor. Muhalefet yoksa ortada, iyi siyaset adına da hiçbir şey yok demektir çünkü. Evet, Le Pen jazz dinleyemez, çünkü bir iktidara ancak daha kötüsünü getirmek için sahtecilikle muhalefet eder, iyi siyaseti ve özgür iktidarı temsil eden gerçek bir muhalefete soyunamaz.
ocelik@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|