Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Ümit Aktaş, Bakış Yayınları'ndan çıkan romanında, ilk insanın öyküsünü, 'ADEM'i anlatıyor. Ümit Aktaş, ilk insanın o bir iki sayfada geçiştirdiğimiz hikayesini romanlaştırıyor Bakış Yayınları'ndan çıkan ilk romanıyla. Yaratılış hikayemize getirdiği bakış açısıyla okurunu bir dikkate sevketmeyi başarıyor. Gittikçe daha hızlı bir akışa kapıldığımız ve konumumuzu sorgulama imkanlarımızı her geçen gün daha fazla yitirdiğimiz bugünlerde "Adem"i okumanın tam zamanıdır diyorum. Tarihin sonunun geldiği iddia eden Fukuyama'nın kitabına cevabı da tarihin ilk adımlarını kendine konu edinen "Adem"de bulmak mümkün. Zira Adem sadece bir ilk değil aynı zamanda bir son. "İnsanın henüz insan olarak anılmadığı o uzun dönemden" sonraki öncüsünün hikayesini anlattığı kitabın önsözünde Ümit Aktaş, "Benim anlatmaya çalıştığım ve elbette somut bir tarihsel kişilik olmaktan çok simgesel bir kişilik olan Adem ise insanoğlunun avcıl-göçebe hayattan, yerleşik-tarımsal hayata geçtiği o büyük dönemeçte yaşamaktadır." Akıcı bir dili olan romanın önemli bir bölümünde epik anlatım tercih edilmiş. Bu romanın konusuyla da uyuşan bir tarz. "Adem", bir arayışı, bir özlemi konu edinmiş kendine. "İnsan, işte oradaydı. Hamuru bu topraktan mayalanmıştı; bu tozlu yollarda ve bu günahkar kentin kirlenmiş sokaklarında. Mucize ise işte buradaydı: bir gübrelikten bile bir gül yetiştirebilmenin kıvancında. Ve kendi omuzlarında bile taşıyamayacağı bir umutla, kendi yüreğinin bile yakamayacağı bir ışıkla yoksun yüzleri ışıtabilmekte..." Renkli ve güçlü tasvirlerle dikkat çeken "Adem", özellikle bire bir mesaj verme telaşına kapılınmayan bölümlerinde daha yüksek bir çizgi yakalamış. Ancak zaman zaman kendini bütün ağırlığıyla hissettiren ve baskın çıkan öyle bir kaygı var ki bu kimi yerlerde romanı gölgelemiş. Bu gölgeler biraz da romanın önsözünde hissediliyor. Daha doğrusu yazarının romandan önce okurla romanın arasına girip onu nasıl algılaması gerektiğini açıklama telaşına kapıldığını hissettiğimiz önsözdeki telaşın gölgesinin her hissedildiği yerde roman da zedelenmiş. Bu bölümler neredeyse bir makaleye dönüşmüş.
Suavi Kemal YAZGIÇ
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|