Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bosna-Hersek'ten birkaç tabloBosna-Hersek gezimizde, başkent Sarayevo dışındaki ilk toplu ziyaretimiz, Igman dağı eteklerindeki Ilıca bölgesine oldu. Yemyeşil bir arazi içinde başkentin banliyösü hüviyetini de haiz Ilıca'da, savaş esnasında, gerek havaalanındaki gerekse çevredeki kuşatmayı 'yer altından' yarmak amacıyla yapılan/kullanılan "Tünel"in 800 mt. uzunluğunda olduğu, havaalanı ile şehir arasındaki bir mıntıkaya dek ulaştığı ve buradan yüzlerce yaralı yanında yiyecek-giyecek malzemesi sevkiyatının da gerçekleştirildiği bilgisi verildi bize. Ertesi gün Hersek'e hareketle, bir tabiat harikası olan Nerefva Vadisi'ni katettik. Padişahın, "Lala, buraları cennetten bir parça olmalı" dediği ve yer yer bir göl kadar genişleyen ırmağın da vadi gibi yeşile büründüğü bu olağanüstü manzaranın sonunda vardığımız yer ise, insanlık tarihinin en acı, akıl almaz ve vahşi katliamının yapıldığı Mostar'dı.. O güzelim tabiat dokusu içinde, Mostar Köprüsü'nün yıkılmış hâli gerçekten hüzün vericiydi. Hırvatlar'ın, sırf bir medeniyet timsalini, tarihsel/kültürel bir mîrası yok etmek için bu köprüyü ortadan kaldırdıkları o kadar açık ki!.. Sonraki durağımız, Sarı Saltuk Mehmet Buharî'nin dağın dibinde ve Buna nehrinin başlangıç noktasında kurduğu Blagay Tekkesi'ydi. Savaşta, tekke ve civarına 20 bin Bosnalı mültecinin sığındığı söyleniyor. Hersek'in yaşayan en diri sembollerinden olan Blagay Tekkesi'nin dağla, nehirle ve etrafıyla bütünleşmiş görüntüsü tek kelimeyle "nefis"ti.. Dönüşte, Nerefva Vadisi'nin eşsiz manzarası içinde uğradığımız bir başka yerleşim bölgesi Poçitel; yanmış-yıkılmış konumuyla, yine kalbimizi yaralayan bir tablo olarak belleklerimizde çakılı kaldı. Dağın yamaçlarından ırmağa bakan bir yerde kurulmuş Poçitel. Burası bir Boşnak bölgesi iken, savaşta Hırvatlar'ın hakimiyeti altına girmiş. 'Kader' ve 'sevda'nın simgesi Poçitel'de kaleye sonradan dikilen haç, hepimizin yüreğini kanatmaya yetti.. Toplu gezimizin son gününde, Ayvatoviza Şenlikleri'nin yapılacağı Prusats'a gitmek çin çok erken saatlerde yola çıktık. Horasan erenlerinden Ayvaz Dede'nin makamının bulunduğu dağın zirvesinde yapılan şenliklere gösterilen ilgi ve katılım, gerçekten şaşırtıcı. Genci-yaşlısı, kadını-erkeği binlerce Bosnalı yaklaşık 5-6 km.'lik patika yolu binbir zahmetle aşarak, toplanma mahalline ulaşıyor: Konuşmalar, dua ve namaz! Yeşil sancakların, atlıların renklendirdiği bu unutulmaz manzara karşısında, "İşte manevî köklerine/hislerine sahip çıkmak bu olmalı" diye geçiriyorum içimden. Dönüş yolunda beni bir sürpriz bekliyor: Panayır izlenimi doğuran bu yerde, Süleyman Gündüz, bir tezgâhta satılan ve Bosna'nın kadim simgelerinden sayılan 'bere'leri gösteriyor. Aslında tüm Rumeliler'in kullandığı, rahmetli dedemin de başından hiç eksik etmediği ve ona ait olanlardan birini elde edemediğim için zaman zaman hayıflandığım 'bere'ye, böylece taa oralarda kavuşmanın sessiz sevincine garkoluyorum.. Bendeki, bir 'iz' hissini yaşamak hiç kuşkusuz.. Aynı gün akşam saatlerinde, kafilenin büyük bölümünü İstanbul'a uğurluyoruz. Biz iki gün daha Bosna'da, unutulmaz şehir Sarayevo'dayız..
ideniz@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|