|
|
AYDINLAR DEMOKRASİYİ TARTIŞIYOR
Despotimze karşı demokrasi
demokrasiyi temel aktörlerin kabul edecekleri, ahlaken kabul edilebilir bir tavize dayalı olan, bireysel hakların garanti altına alındığı, istikrarlı ve kapsayıcı bir yönetim şekli olarak tanımlayan Dr. Abdulvahab el-Efendi'nin, "Demokratikleşme İslamileşme'nin ön şartıdır. Her Müslüman'ın ilk dini vazifesi daha fazla demokrasi olmalıdır. Daha iyi bir Müslümanlık daha fazla özgürlükle mümkün olabilir" şeklindeki yaklaşımı bilim-adamları ve aydınlar arasında tartışmalara neden oldu.
Mevcutlar içinde en iyi sistem
Demokrasiyi insan tecrübesi ve birikiminin bir ürünü olarak gördüğünü belirten Prof. Hayri Kırbaşoğlu, demokrasinin bugünkü yönetim tarzlarının en iyisi olduğunu söyledi. Kırbaşoğlu, "Demokrasi tarihi bir sürecin ürünüdür. İlla İslam'da olması gerekmiyor. İslam'a uygun olup olmaması önemli. Demokrasi ile inanç ve düşünce hürriyeti, bireyin hakları garanti altına alınıyor. Buna karşı çıkılabilir mi? Bunu en fazla Müslümanlar'ın savunması lazım. Ama içselleştirmeden, olduğu gibi kabul etmek yanlıştır" şeklinde konuştu.
İslam-demokrasi uyumu doğal
İslam'ın demokrasi ile uyum içinde olmasının İslamın doğasından kaynaklandığını belirten Prof. Niyazi Öktem, Hz Muhammed dönemi ve Asr-ı Saadet'in o günkü koşullar içinde demokratik bir ortam olduğunu ifade etti. Prof. Öktem, "Türkiye'nin tam bir demokrasiye sahip olmasıyla Müslümanlar'ın demokratikleşmesi paraleldir. Birbirini hasım görenlerin, solcuların İslamcılar'ın, İslamcılar'ın da Marksistler'in haklarını savunmaları gerekiyor. İslam ve demokrasi sorunsalını çözerse Türkiye İslam Dünyası'nın lideri olur" dedi.
Ali Bayramoğlu
Din, 'Birey görünür olmalı' diyor
İslam ile demokrasi arasında uyum olup olmadığı tartışmalarını anlamlı bulmadığını söyleyen siyaset-bilimci Ali Bayramoğlu, "Biri din biri siyasi rejimdir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi siyasi rejim ile din yan yana duruyor" dedi. Bayramoğlu, "Sistemin blokajı ile İslami hareket arasında bire bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Sorunun bir de modernizmle ilişkisi kurulabilir. Batı'da da modernizm ciddi olarak tartışılıyor. Birey haklarının çerçevesi genişliyor. Dinî kökeni, etnisitesi ne olursa olsun, bireyin kamusal alanda daha görülür hale gelmesi talep ediliyor. Türkiye'de de bu çerçeve içinde şimdiye kadar gizli saklı kalmış dini aktörler ortaya çıkarak siyasi sistemle temas sağlıyor. Bu temaslar 28 Şubat sürecinde olduğu gibi sıkıntılı, 1980'lerde olduğu gibi sentezci, daha doğrusu sistemle entegre olabiliyor. Böyle bakarsak, İslamî hareket sistemle çatıştığı zaman türdeş, homojen bir yapı çizebiliyor, diğer durumda ise aslında kendi içinde parçalı, farklı duruşları olan, heterojen bir yapı karşımıza çıkıyor. Bugün İslamî hareket kendini aramaktadır. İslamî yaşama biçimi ve duyarlığı ile dini özünde değişiklik olmadan, çağa uyarlamaya çalışıyor. İslam ile demokrasiyi karşı karşıya koyanlar bile bugün demokrasi ile kendi yaşam biçimlerini buluşturma arayışı içindeler" diyor.
Hayrettin Karaman
İslam'dan demokrasi de çıkabilir
Demokrasi ile İslam'ın aynılaştırılmasına karşı çıktığını belirten Prof. Hayrettin Karaman, İslam'dan çıkabilecek siyasal sistem veya modelin sadece demokrasi olmadığını vurgulayarak, "Despotizm ile demokrasi arasında kaldıkları zaman Müslümanlar elbette demokrasiyi tercih edecekler. Bu noktada demokrasinin gerekliliği konusunu zaten tartışma dışı bırakıyorum" dedi. "İslam'dan çıkan modeller birden fazladır, demokrasi benzeri bir sistem olabilir" görüşünü dile getiren Prof. Karaman, "Eğer demokrasi kişilere alabildiğince özgürlük imkanı veriyor deniliyorsa, İslami değerlerle bir çatışma içerisine girmemesi düşünülemez. Sadece İslam'la değil, herhangi aşkın ahlaki değerlerle çatışmaması mümkün değildir. Bireysel özgürlükler Batı'da olduğundan farklı bir şekilde kısıtlanabilir" dedi. "El-Efendi, 'Ahali Müslüman'sa, orada demokrasi İslam'ın tecellisidir' diyor. Eğer o halkın bir bölümü Müslüman'sa, demokrasi İslam'ın tecellisi olmayacak ve orada İslam-demokrasi çatışması var demektir. Bunu el-Efendi net söylüyor" diyen Prof. Karaman, "Eğer El-Efendi, 'Bugün Müslümanlar'ın Allah'ın muradına uygun olarak yaşabilecekleri bir formülasyon mevcut değil, ancak "demokratik" bir sistem içinde taleplerini yerine getirebilirler' diyorsa, buna katılmak mümkündür" şeklinde konuştu.
Aktay: Kuşa çevrilmezse iyi
Demokratikleşmeden İslamileşemeyiz sözünü abartılı bulduğunu belirten Dr. Yasin Aktay ise, "Demokrasi insanların teknik arayışlarıyla gelişmekte olan tarihsel bir şeydir. Yeter ki demokrasi uygun bir tanımıyla gelişiyor olsun; kuşa dönüştürülmüş, laftan ibaret bir şey olmasın" dedi.
Ciddi araştırmalar yapılmalı
Mazlum-Der Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, İslam dünyasında dinin ve demokrasinin doğru bir biçimde kavranması gerektiğini ifade ederek, "Kimi demokrasiyi din gibi algılayıp İslam'la demokrasiyi karşı karşıya getirirken kimi de demokrasi bir yönetim tekniğidir diyerek sıyrılmaya çalışıyor" dedi. İslam'ın hürriyeti esas alan bir din olduğunu kaydeden Ensaroğlu, insan hakları ve demokrasi üzerine yapılan araştırmaların yetersizliğine işaret ederek, "Ciddi kritikler yapılırsa bundan dünya kazançlı çıkacak" şeklinde konuştu.
Özgürlük demokrasi ile gelişir
Özgürlüklerin demokratik bir ortamda gelişebildiğini ve tepkisel bir direnç göstermenin anlamsız olduğunu söyleyen Dr. Yalçın Akdoğan ise, "Batılı tanımını ve tecrübesini gözardı etmeden demokrasi kavramına kendi değerlerimizle müdahale etmemiz mümkündür" dedi. Müslümanlar'ın demokrasiyi yüksek sesle tartışması gerektiğini belirten Akdoğan, "Bundan en az zararı onlar görecektir. Ayrıca konjonktürel olarak demokrasiyi savunuyormuş gibi görünmek de doğru değildir" görüşünü dile getirdi.
Demokrasi ödünç bir kavram
Demokratikleşmeden İslamlaşamayız iddiasının ihya ve ıslah çabalarına işaret etse bile önemli bir aldanış içerdiğini belirten Hamza Türkmen, demokrasinin egemen yönetim biçimleri içinde en fazla hukuk ve özgürlük alanı sağlayan bir mekanizmamın ifadesi olduğunu kaydederek, "Ancak bir Müslüman'ın dilindeki veya kalemindeki ödünç bir kavramdır. Demokrasi, vahiy karşıtı bir kültür havzasının ürünüdür. Bir alt kimlik konumuna düşürülmüş bir İslam telakkisine göz yumulması özgürlük olarak tanımlanmamalı" dedi.
Tarihimizde örnekleri var
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu ise İslam ile demokrasi arasında bir çelişki olduğunu sanmadığını belirtti. "Demokrasi literatürüne giren kavramları İslam tarihinde göremeyebiliriz. Ama bunlara denk düşen uygulamalar vardır. Meseleye üçyüz yıl, beşyüz yıl önce verilmiş bır kısım görüş fetvalarla bakmak yanlıştır. Sözgelimi Müslümanlar bir dönem Habeş Kralı'na hangi gerekçelerle gitmişlerse, bugün demokrasi o ortamın
adıdır" diyen Uslu, "İnsanların inançlarını hiçbir dayatmayla karşılaşmadan
özgürce yaşabildikleri zemine demokrasi diyoruz. Türk tarihinde örnekleri vardır. Kutadgu Bilig'te yurttaşlara 'Vergini ver, düşmanımı düşman, dostumu dost olarak kabul et' denilir. Yurttaşlar da 'Söylediklerini yaparım, ama yasaların
adil olsun, altının ayarıyla oynama' diyorlar. Bu diyalog demokratik bir ortamın ürünüdür" şeklinde konuştu.
Aslolan toplumun güçlenmesi
Ali Bulaç ise meselenin "Demokratikleşmek İslamileşmenin ön şartıdır" şeklinde konulmasını doğru bulmadığını vurgulayarak, "İslam ile demokrasi arasında mukayese yapmak yanlıştır. İkisinin bağlamı birbirinden çok farklıdır, İslam'ı diğer dinlerle, demokrasiyi diğer sistemlerle mukayese edebilirsiniz ancak. Demokrasi dünya görüşü, âlem tasavvuru değil, yönetim şekli ve tekniğidir. Bu teknik ve siyaset özgürleşmeyi sağlıyor, toplumu güçlendiriyorsa demokrasiyi savunmak gerekir. Aslolan bireyin özgürleşmesi, toplumun güçlü olmasıdır" dedi. Dünya görüşümüzde toplum devletin önünde ve üstündedir. Toplum güçlü olursa Allah'ın iradesi tecelli eder, devlet güçlü olduğu zaman kontrol edenlerin iradesi söz konusu olur" diyen Bulaç, "Fakat bu meseleyi demokrasiyi savunmak farzdır, karşı çıkmak haramdır gibi, dinin bağlayıcı terimleriyle açıklamak yanlıştır. Demokrasinin karşıtı otoriter, totaliter rejimlerdir. Bu nedenle demokrasiyi onlarla mukayese etmek gerekir" şeklinde konuştu.
|
|
|