Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Tereddüde mahal yokYÖK'ün kâğıt üzerinde 'mevzuata uygun' hazırladığı rektör adayları listesi beklenmedik tepkilere yol açtı... YÖK başkanı Kemal Gürüz, 28 Şubat'ta kazandığı reflekslerle, kendi tercihini zorlanmadan YÖK genel kurulu iradesine dönüştürüyor, oradan çıkardığı liste cumhurbaşkanı tarafından onaylanıyor ve atama işlemi tamamlanıyordu... Bu süreç içinde çıkabilen pürüzler ise, atama öncesi veya sırasında, yandaş medyada yayınlatılan haber ve yorumlarla yoluna koyulabiliyordu... Bu defa işler böyle gitmedi. Gürüz'ün tercihi yine YÖK genel kurulu iradesi halini aldı; üzeri çizilenler için, liste Çankaya'ya gönderilmeden, yandaş basında, 'rejim düşmanı' veya "Atatürkçü değil" yollu haberler yine çıkartıldı; sıkıntı doğacağı anlaşılınca aynı cephede yer alan yorumcuların yardımı da hemen yetişti; ancak süreç henüz tamamlanmamış durumda. Liste, günlerdir, önüne getirilenleri imzalamada yalnızca 'yasaların lâfzına uygunluk' şartı aradığı fark edilen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in önünde bekliyor... Kamuoyunun dikkati bir üniversite üzerinde yoğunlaşmış görünüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinin büyük çoğunluğunun (yüzde 85'inin) üzerinde birleştiği iki aday, ilk sıraları işgal ettikleri halde, YÖK genel kurulu tarafından Cumhurbaşkanlığı'na sunulan listede yer almadılar. Haklarında ileri sürülen "Rejim düşmanı" ve "Atatürkçü değil" iddiaları da 'sosyal demokrat' eğilimli oldukları anlaşılan adayların üzerine oturmadı. Bu durumda Cumhurbaşkanı Sezer'in tereddüt geçirmesi doğal... Ancak, konunun rektör atamaları ve Dokuz Eylül Üniversitesi ile sınırlı tutulması yanlış. Kemal Gürüz'ün başında bulunduğu süre içerisinde, YÖK, Türk üniversite düzeyinin inişe geçmesine, 'özel ve devlet' olarak birbirinden farklı ikili bir eğitimin devlet kurumları aleyhine kökleşmesine, bilimsel ağırlığın hafiflemesine sebep oldu. Rektörler bu gidişin simgesel birer işaret fişeğinden ibaret; esas sorun, güdümlü bir eğitim anlayışıyla akademik çalışma yapılıp yapılmayacağıdır. Bizim üniversiteler, Gürüz tercihli rektörleriyle, orta öğretim kurumu gibi çalışıyor; içeri kimin girebileceği, derslerin nasıl işleneceği, sınavlarda hangi soruların sorulabileceği üniversite yöneticileri tarafından dikkatle izleniyor... Bir çok nitelikli öğretim üyesi, YÖK'ün aradığı türden disipline uymadıkları gerekçesiyle bugün devlet üniversitelerinde ders veremiyorlar; kimisi atıldı, kimisi özel veya vakıf üniversitelere sığındılar... Uluslararası başarı YÖK tarafından kıskançlıkla karşılanıyor; köklü bölümlerin kapısına, kaprisler sonucu, kilit vuruluyor... Meclis YÖK komisyonu, kısa bir araştırma sonunda, çok sayıda yanlış uygulama tespit etti... Cumhurbaşkanı Sezer'in masası üzerinde bekleyen rektör adayları listesinde sorunlu olan sadece Dokuz Eylül Üniversitesi de değil. Benzer üzeri çizilme olayları başka üniversitelerde de yaşandı; ancak o kayırmalar Dokuz Eylül Üniversitesi'nden farklı olarak 'standart-dışı' öğretim üyeleri (daha çok 'milliyetçi' eğilimli) aleyhine yapıldığı için ses getirmedi... Oysa, YÖK genel kurulunun müdahalesiyle gerçekleşen her değişiklik üzerinde hassasiyetle durmak gerekiyor... Cumhurbaşkanı Sezer, henüz aday bile olmadan, "1982 Anayasası çağdışıdır ve tepeden tırnağa yenilenmelidir" görüşünü açıklamıştı. Anayasanın belki de en âcil müdahale bekleyen maddesi, baskıcı bir zihniyetin üniversiteleri berbat etmesine fırsat veren YÖK ile ilgili olandır. YÖK'ün yetkilerini nasıl keyfî ve uluorta kullandığının ve nasıl bir cephe unsuru gibi çalıştığının en açık örneği ise, şu sırada kendisinin masası üzerinde bulunan rektörler listesidir. Bu suçüstü durumunu, YÖK'ün, kendisinin de iftihar edeceği bir üniversite düzenine geçit verecek tarzda yenilenmesi için hayırlı bir vesile sayabilir Cumhurbaşkanı Sezer... Hoşuna gitmeyen rektörü, "Cumhurbaşkanı atadığına göre görevden de alabilir" ölçüsüyle koltuğundan etmişti Kemal Gürüz; YÖK başkanını cumhurbaşkanı atadığına göre onu da Cumhurbaşkanı Sezer görevden alınabilir... Üniversiteleri evrensel değerlere uygun bir çizgiye eriştirecek azimde pek çok bilim adamımız var. YÖK'ü bu amaca uygun yeniden biçimlendirme Cumhurbaşkanının görevidir; Ahmet Sezer'in sadece bir üniversiteyi, ya da rektör adayı sıraları değiştirilmiş bir kaç eğitim kurumunu değil, bütün üniversite sistemini rahatlatacak bir karar vermesi mümkün. Tereddüde mahal yok; sağduyulu kamuoyunun desteği bunu başarmaya yeter...
fkoru@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|