Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Yeşil konuşunca...Pişmiş aşa su katmak" denir ya, aynen öyle: Elazığ milletvekili Mehmet Ağar, eski partisi DYP'ye katılma yolundaydı; Hasan Ekinci arabuluculuğuyla Tansu Çiller'in 'oluru' alınmış, tören günü bile tespit edilmişti... "Yeşil'in MİT'e verdiği ifade" Mehmet Eymür'ün sitesinde (www.atin.org) ve oradan da gazetelerde yayımlanınca, DYP tarafı yine tereddüde düştü... Yeşil'in yakalanması olayını dönemin Ankara Emniyet müdürü Orhan Taşanlar'dan dinlemiştim. Yıl 1995. Ramazan ayı. Taşanlar iftar için eve her gidişinde, çorbayı kaşıklayamadan bir yerlerde patlama olduğu duyuruluyor. "Bir değil, iki değil, üç değil..." diye anlattı Taşanlar... Bombalarda 'Yeşil' imzası çok belirginmiş... "Araştırın bakalım, buralarda mı?" diye tâlimat vermiş... O gece Ulus'taki gece kulüplerinden birinde bulmuşlar Yeşil'i... İçeri aldıkları kişinin Yeşil olduğunu polisler biliyor, ama muhataplarına çaktırmıyorlar... Taşanlar'ın anlatımında nezaretteki Yeşil'e çıkartılan 'zorluklar' yer almıyor... 'Yeşil' olduğunu hiç açık etmeden, ama 'Yeşil' imiş gibi ayrıntılı bir ifadesi alınıyor... Olayın sonu şöyle: "Ertesi gün, bizim elimize düşmesinden hiç mutlu olmayan devlet birimleri devreye girdi; tahmin edemeyeceğiniz kadar yukarılardan bir ilgi gösterildi. Biz de kendisini teslim etmek zorunda kaldık..." MİT'in o zamanki 'kontr-espiyonaj dairesi başkanı' Mehmet Eymür de, aynı olayın sonrasını, kendi baktığı noktadan anlatıyor... Emniyet'ten arayıp gece pavyondan derdest ettikleri bir kişiden söz ediyorlar... 'Yeşil' adı anılmıyor... Eymür, adamlarına, "Gidin bir bakın" tâlimatını veriyor... Gördüğü muameleden kimyası bozulmuş Yeşil'le karşılaşıyorlar... Bir kaç ay sonra Susurluk'taki kazayla ülke gündemine girecek kirli ilişkilerin yoğun biçimde yaşandığı dönem bu... Öyle anlaşılıyor ki, taraflar, birbirlerine karşı malzeme topluyorlar... Yeşil, bu anlamda 'kilit adam'; çünkü geride bırakılan on yılda, devletin hemen bütün istihbarat birimleriyle yolu kesişmiş... Kim kendisinden bir talepte bulunmuşsa, hiç yüksünmeden, yerine getirmiş Yeşil... Eymür'ün yayımladığı MİT ifadesinde şöyle bir cümlesiyle karşılaştım: "Bir tek şey istiyorum: Benim o Ankara Emniyet müdürlüğündeki sorgumu iyi araştırın, orada neler konuşuldu, başka bir şey istemiyorum, onu öğrenin yeter..." Belli ki, polisler, sorgu sırasında Yeşil'in ağzından epey ilginç bilgiler devşirmişler... "Devletin bir birimi, MİT'idir, JİTEM'idir, polisidir, yani neyse ayırt etmiyorum, bana sahip çıktığı an devlet yanar" sözleri de Yeşil'in MİT'teki ifadesinden... Ankara'da kendisini sorgulayanların müdürü Orhan Taşanlar'ın Mehmet Ağar'a yakın olduğunu elbette biliyor Yeşil ve kendisini polislerin elinden alıp, tedavisiyle ilgilenirken bir yandan da sorgulayan MİT elemanlarına, daha çok MİT ve JİTEM dışı bağlarını, polis müdürleri ve şeflerinin kirli ilişkilerini anlatıyor... Elimizde, Yeşil'in Ankara Emniyeti'nde alınmış ifade metni yok; olsa, eminim, orada da Emniyet-dışı birimler (meselâ MİT) ile irtibatı sayesinde bilgisi dahiline girmiş olaylar ve bağlantıları anlatmıştır... Benim en fazla merak ettiğim, 1995 Ramazan ayında, başkentte patlayan bombaları kimin adına patlattığı Yeşil'in... Eğer imkân olsaydı da Yeşil'in MİT'te alınmış ifadesi ile poliste söylediklerini birarada görebilseydik, ikili bir okuma, Türkiye'nin 'kirli işler haritası' yerine geçebilirdi. Doğruları kamuoyuyla paylaşmaya kararlı biri henüz Emniyet'ten çıkmadı maalesef... Acaba, Susurluk fotoğrafının bütününü görebilen kaç kişi var Türkiye'de? Eymür ve Ağar gibiler fotoğrafın belli alanlarını görebiliyor elbette, ancak onlar için de 'flu' alanlar bulunduğunu sanıyorum... Acaba, Süleyman Demirel, işgal ettiği konum ve merakları itibarıyla, fotoğrafın her karesini görebilmiş midir? Susurluk kazasından bir kaç gün sonra sarf ettiği, "Bu iş nereye kadar gidiyorsa, oraya kadar gidilecek" sözünü hatırlayın; Demirel'in gösterdiğinden çok daha fazla şey bildiğine işaret ediyordu o söz... Bir de, "Araştırma yaptırdım, 1984'e kadar geriye gidildiğinde, MGK toplantılarında devletin çetelere görev verdiğine dair bir bilgiye rastlanmadı" cümlesini hatırlıyorum... O sözü kendi ağzından dinlerken, bana, "1984 öncesi üzerinde yoğunlaş" mesajını verme niyeti sezinlemiştim... Yeşil "JİTEM" adını anıyor 1995'te, yani Org. Teoman Koman'ın "Jandarmada JİTEM diye bir birim yoktur" dediği günlerde... Yeşil, "Ben jandarmanın sosyal tesislerinde kalıyorum. (..) Kalmam için en güzel yer jandarma; öyle girip alamazlar, güvenliği süper. (..) Jandarmadaki hâkimiyetim süper..." gibi lâflar da etmiş... Eymür'ün "A.Ö. binbaşı" veya "S. Binbaşı" gibi kodladığı, Genelkurmay'da daire başkanı Kemal Paşa (Yılmaz)" diye açtığı bazı asker isimleri de bulunuyor ifadede... Bir açıklama bekleyebiliriz... Yeşil'in ifadesi, Susurluk'un ünlendirdiği Abdullah Çatlı, Korkut Eken, Sami Hoştan, İbrahim Şahin gibi yargıda aklanmış veya aklanmak üzere olan bir dizi ismi yeniden gündeme taşıdı. Tam DYP'ye dönüş ufukta görünmüşken isminin farklı bir biçimde anılması Mehmet Ağar için de sürpriz olmuştur herhalde... Yeşil'in Ankara Emniyeti'ndeki ifadeleri Ağar'da var mıdır acaba; varsa bizimle paylaşır mı?
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|