Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Rüya
Bir okurumuz, dün televizyon kanallarından birinde Mustafa İslamoğlu'nun yazısının 'ti'ye alınmaya çalışıldığını söyledi. "Keşke bizim rüyamıza da birileri girse de bize akıl verse" türünden, seviyesizce konuşuyormuş vatandaş; açıkçası saçmalıyormuş. Kafası, o yazıyı algılayamayacak kadar çukurda olan birinin İslamoğlu'nu ve sözlerini 'ti'ye almaya çalışması boşa gayret. Çünkü ne İslamoğlu sığar 'ti'ye, ne de sözleri. Hiç merak etmeyin. Yanlış anlaşılmak,hiç anlaşılmamaktan beter
Sık sık söylediğim bir sözdür bu. Her gün sekiz-on konuda kalem oynatan biri için epeyce önemlidir de. Meramını anlatamayını Meram Belediyesi'nde çalıştırmamak lazım fakat bu yetmez. Meram mücavir alanı dışına çıkarmak bile yeterli gelmez. Medya âleminde bir âdet vardır: Eğer bir-iki kişi bile, yapılan yayına tepki göstermişse, hemen bir 'durum değerlendirmesi'ne gidilir. Hele üç kişi ise, durum 'ciddi' demektir. Çünkü 'onlar gibi düşünen fakat harekete geçmeyen pekçok kişi vardır' anlamı çıkarılır. İşte bu yüzden beğenilen bir programın tekrarı için üç kişi telefon açtıysa, "gelen yoğun istek üzerine" ibaresi gönül rahatlığıyla kullanılır. Dün birkaç arkadaşımızdan şöyle telefon aldık: "Bir elinde şu, bir elinde bu... diyerek bir yazı yazmışsınız da ne demek istediğinizi pek anlamadık. Lütfen açıklar mısınız?" Allah aşkına, siz olun da böylesine nazik bir talep karşısında kılınızı kıpırdatmayın. Olur mu? "Arif olan anlar" deyip geçemeyiz. Demek ki daha net ifade etmek zorundayız. Bir elinde cımbız, bir elinde ayna... Ne demek? Makyaj yapıyor, süslenip püsleniyor. Orhan Veli'yi hatırlayın. Ne atom bombası, ne Londra Konferansı, ne de Kopenhag Kriterleri... Dünya umurunda değil kısacası. Bir elinde kâğıt, bir elinde kalem... Yazı yazıyor. Mektup da olabilir. Yahut hesap yapıyor. Denk gelmeyen bütçenin iki yakasını bir araya getirmek için... Bir elinde silah, bir elinde telefon... Tehdit edecek ya da ediyor. Çok kızmış. Varsayalım bir mafya babası ya da mafya dayısı. Bir elinde gazete, bir elinde sifon... Bu yeterince açık sanıyorum. Gazetenin içine ediyor. Bir elinde çay, bir elinde sigara... Keyf çatıyor işte. Allah bilir, kısık gözlerle güzel bir manzaraya karşı oturmuş vaziyette. Bir elinde kitap, bir elinde bilgisayar... İşte buna dikkat edin. Ders çalışan, iş yapan, kendini geliştirmeye çalışan biri. Ağzından çıkan her sözün önemi vardır. Bir elinde kaşık, bir elinde tarak... Yapacağı işin yerini ve zamanını bilmiyor. Elindeki işleri birbirine karıştırıyor. Uzak durun. Bir elinde dosya, bir elinde bomba... Büyük ihtimal dosyanın içindekiler bombadan daha tehlikeli. İkisi de her an patlayabilir. Kesinlikle yakınlaşmamak lazım. Bir elinde çekiç, bir elinde çivi... İnşaatçı değilse, bir tabloyu duvara asmaya çalışıyor olmalı. Bir elinde direksiyon, bir elinde dondurma... Uyarmanız gerekir. Her an kaza yapabilir. Bir elinde yağ, bir elinde bal... Ya da değiştirelim: Bir eli yağda, bir eli balda... Rahatına düşkün biri. Size ne kadar faydası olur, bilemem. Darbeciler
27 Mayıs İhtilali'nin kırkıncı, Yeniden Doğuş Partisi'nin dokuzuncu kuruluş yıldönümü dolayısıyla İstanbul'da bir gece düzenlendi. Demokraside Yeniden Doğuş, Darbelere Hayır Gecesi. YDP Genel Başkanı A. Rüştü Çelebi, bu geceye Hasan Celal Güzel, Muhsin Yazıcıoğlu, Besim Tibuk, Meral Akşener, Şanar Yurdatapan, Ahmet Kabaklı, Nazlı Ilıcak ve Mehmet Barlas'ı konuşmacı olarak davet etmişti. O toplantıda, altı çizilmesi gereken en önemli sözlerden biri şuydu: "Darbeciler yargılanmalı." Çünkü darbe yapmak, anayasal bir suç. Ama bizde bunun farkında olan sadece bir avuç insandır. Bırakın yargılamayı, cezalandırmayı; tam aksine ödüllendirilir darbeciler. Özel kanun çıkartılarak korunurlar. Onlara "Nasıl korunuyorsunuz?" diye sormak bile lüzumsuzdur. WAP bankacılığının öncülerinden olan Yapı Kredi'ye bundan böyle Wapı Kredi Bankası desek, yakışmaz mı? TİLKİ MASALLARI
Tilkiye sormuşlar "Tavuk yer misin?" Tilki gülmüş; "Daha sonra beni korumak için bir kanun çıkaracaksınız değil mi?" Koruma
Çiller'in iki koruması Ayhan Karaboğa ile Sabiha Dönmez, Denizli'de yapılan görkemli bir törenle evlenmişler. Ne güzel... Çocukları olursa, işi şimdiden hazır demektir. KENDİNİ HERKESTEN AKILLI SANAN, KESİNLİKLE HERKESTEN AHMAKTIR. Kim ağa, kim paşa, kim bey?
Ağalık beylik bizden uzaktır arkadaş. Diyeceksiniz ki niye? Az vaktiniz varsa izah edeyim. Telefondaki "Kimsiniz?" diye sorunca "Mehmet ben" deme alışkanlığı yanlış anlaşılmaya yol açıyor. Kimi zaman da "Hangi Mehmet?" sorusuyla muhatap olmamak için, soyisimle birlikte söylemek gerekiyor. Her iki halde de sondaki "ben" sözünü "Bey" şeklinde anlayanlar çıkıyor ki, insanın kendi kendine "Bey" demesi, çok abes. Başkası kendi anlayışına göre hitap ederek, "Ağa" da diyebilir, "Bey" de. O başka. Hatta kardeşim, ikisini bir arada söyler daima. Ama kendim için böyle bir lakırdı etmem, hiçbir zaman söz konusu olamaz. Ağalık beylik bizden uzak deyişim, bu şekilde anlayanlar için. Ayrıyeten, bu tür unvanları kullanmak da kanunen yasaklanmıştı bildiğimiz kadarıyla.
mseker@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|