Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bazen...Bazen eski bir hatıra, uzaklarda seyreden bir gemi gibi belli belirsiz geçer hafızamızdan. Bazen yeni duyduğumuz bir şarkıyı çok eski bir hüzünle karşılar kulaklarımız. Bazen okuduğumuz bir cümle sayfalardan taşar ve genişleyerek hayatımız olur. Bazen bütün dikkatimizi verdiğimiz halde dağılan sözleri bir araya getiremeyiz. Bazen içimizin defterlerine aldığımız notları ne kadar arasak yerinde bulamayız. Bazen yükseklerden yere düşen herhangi bir şey gibi kırılmaktan kendimizi alamayız. Bazen sesimiz olmadığını bile bile konuşmaya yeltenir, bir pandomime çeviririz yaşantımızı. Bazen zavallı küçük kuşlar gibi yoksulluğun saydam duvarlarına çarpar ve eksiliriz. Bazen başlattığımız tuhaf saklambaçı bir türlü sona erdiremez ve çaresiz kalarak kendi kendimizi sobeleriz. Bazen bütün yolların yolculuğa çıktığı bir labirente kıskıvrak yakalanırız. Bazen başkalarının taze heveslerinde rastlarız pişmanlıklarımızın köhne yüzlerine. Bazen bildiğimiz herşeyi gökyüzünden kayıp giden bir yıldızla özetleriz. Bazen beyaz kağıtların üstüne bıraktığımız bütün kelimelerin üşüdüğünü görür, şaşırırız. Bazen yerimizden hiç kıpırdamadığımız halde, ölümcül bir yorgunlukla tepeden tırnağa kuşatılırız. Bazen başımızı hafifçe yukarıya kaldırdığımızda, anlaşılmaz bir yükseklik korkusu ile sarmalanırız. Bazen gideceği adresi şaşırmış bir polenin hafifliğiyle oradan oraya savrulur dururuz. Bazen parmağımızın ucunu dokundurduğumuz bir denizde çılgınca boğuluruz. Bazen hayatın en küçük, en önemsiz tümseklerine takılıp burun üstü yere çakılırız. Bazen iliklerimize kadar ıslanır ve sadece üstümüzde biraz yağmur suyu biriktirdiğimizi düşünürüz. Bazen gelmeyen ve gitmeyen bir bahara takılır kalır, takvimlere zorluk çıkartırız. Bazen hiç ahenklerini bozmadan, hiç işlerini aksatmadan, içimizi kemiren kurtlara katılırız. Bazen yerinde bulamadığımız şeylerin bütün suçunu vakitsiz esen rüzgarlara yükleriz. Bazen bir sarmaşık gibi kıvrıla kıvrıla ilerler ve duvarların soğuk gövdelerine sarılırız. Bazen çakıl taşlarının arasındaki bir çakıl taşı olmayı isteyecek kadar sıkılırız kendimizden. Bazen film bitip ışıklar yandığında kendi uçsuz bucaksız karanlığımızla başbaşa kalırız. Bazen herşeyin bir çınlamadan ibaret olduğuna inanıp havada asılı kalırız. Bazen günlerimizin bir karalama olarak kalacağını ve hiç temize çekilemeyeceğini düşünüp sarsılırız. Bazen yazdıkça yazdıkça.. yazılırız.
gozcan@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|