Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bir şehir, iki medeniyet, üç sütunBir fetih yıldönümünde hatırlamaktan öteye bu şehri düşünmeyi gerekli kılan farklı şeyler olsa gerek. Fetihle birlikte yaşayan bu şehrin ruhu hala diriliğini koruyor çünkü. Fetih ve İstanbul birbirini çağrıştıran iki farklı ama biri olmadan diğerinin anlamını bulamayacağı iki değer olarak idrakimizi her an yeniliyor. İstanbul fethedildiği vakit Fatih Bizans'tan üç şey devraldı: Yunan felsefesi, Roma hukuku ve Ayasofya. Bu üçlemeyi biraz daha açacak olursak Batı medeniyetinin üzerinde yükseldiği üç şehrin İstanbul'da bir araya geldiğini farkederiz. Atina, Roma ve Kudüs... İmparator Justinyen hukuk mecmualarında Roma hukukunu bir araya getirip toplamasaydı muhtemelen Batı'nın temellerinden biri eksik kalacaktı. Bizanslı rahiplerin Yunan metinlerini Batı'ya aktarılmasındaki rol hiç de küçümsenecek çapta değildir. Ayasofya'nın Hıristiyanlık için, en azından Ortodoks dünyası için simgesel anlamı, Katolik ayini yapıldığı için kutsiyeti zedelense de önemlidir. Bunu bildiği için Fatih Bizans mozaiklerinin üstünü kapatmayı hiç düşünmedi. Fatih için, Ayasofya'nın cami olarak hayatiyetini sürdürmesi, yeni bir medeniyete beşiklik edecek şehrin metafizik temellerinin atması anlamına gelmektedir. Bir yandan da "geleneğin/trdisyon" sürekliliğine işaret etmektedir. Fatih'in İstanbul'u alması, herhangi bir şehrin topraklarına katılmasından öte: bir medeniyetin başka bir medeniyete/öteki olana galibiyetini simgeliyordu. İstanbul'un ayrıcalığı Batı medeniyetinin üstünde yükseldiği üç sütunu bünyesinde barındırmasından geliyor. Fatih'i ve fethi sıradanlaşmaktan kurtaran böylesine bir medeniyet idraki içinde İstanbul'u alması ve İstanbul'u yeniden inşa etmesidir. İstanbul'un fethiyle iki medeniyet, daracık yarımadadan ibaret coğrafyada tüm birikimlerini karşı karşıya getirerek güçlerini denediler. Buranın fethi farklı iki medeniyet için de yeni medeniyet merkezinin oluşması anlamına, medeniyetin yeni merkezlere taşınması anlamına geliyordu. İslam medeniyeti İstanbul eksenli yeni bir açılım devresine girerken, İstanbul'da yenik düşen Bizans Batı medeniyetinin yeni merkezlerine taşınıyordu. Bizans Batı'ya taşınarak modern batının temellerini beraberinde götürdü ama hiçbir zaman yeni bir İstanbul inşa edemedi Batı. Üç sütun hiçbir zaman bir araya gelmedi. Her iki medeniyet için de bir merkez kayması söz konusu oldu. Bizans düşerken yeni açılımlar için başka merkez arayışlarına doğru yelken açtı. Diğeri ise, galip bir medeniyetin temsilcisi olarak İstanbul'un yeniden keşf(i), fetih(i) ve inşa(sı) işine girişerek, İslam medeniyetine yeni açılımlar sunacak bir başlangıcın eşiğinden içeri adım atmış oldu. Bizans'ın alıp götüremediği üç sütun İstanbul'da kendini dönüştürerek, kendini yeniden üreterek/dönüşerek kaldı. Ve tarih, fetih sırasında, fetihle birlikte bu şehirde çok kısa bir zaman dilimi içinde ve küçük bir coğrafyaya sığdırılarak tüm boyutlarıyla yoğunlaştırılmış olarak yaşanmış oldu. Fetih sonrası yüzyıllar, Fetih sırasında İstanbul'da yaşanan tarihi yoğunluğun ayrıntılı dökümünden ibaretti. İstanbul hâlâ bu yoğun tarih diliminin ayrıntılı dökümünü yaşamayı sürdürüyor mu dersiniz? İstanbul'un medeniyet idraki anlamında bilinci küller altında kalmış olsa da yeryüzünde ruhu olan az sayıdaki birkaç şehirden biri olduğunda kuşku yok. Tüm şehirlerin umut olmaktan çıktığı, şehirlerin ruhunun gömüldüğü modern imkanlar yığınından ibaret hale geldiği yeni yüzyılın başında İstanbul hala ruhunu diri tutuyor, direniyor çürümeye karşı. Son sözünü söylemedi çünkü İstanbul. Çünkü İstanbul, ruhu olan, ruhunu koruyan bir şehir.
aemre@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|