Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Kongre izlenimleriBen kongre işinden anladığımı sanıyorum; Mesut Yılmaz'ın Yıldırım Akbulut'a karşı kazandığı ANAP kongresine gittiğimde de, Tansu Çiller'in DYP'nin büyükleri karşısında başarıyla çıktığı kongre salonuna adım attığımda da, "Bu iş bitmiş" dediğimi hatırlıyorum. Kongreler, genellikle sabah nasıl başlarsa, salona girince buruna ilk hangi hava çarparsa, gün boyu öyle devam eder... FP kongresi ise gün boyu farklı mesajlar verdi... FP organizasyonda olağanüstü başarılı. ASKİ'nin Ankara'nın epey sapa bir yerindeki spor salonu kongre için müthiş canlı bir biçimde hazırlanmıştı. Salon onbin kişi alıyormuş, ama galiba dışarıda da olup biteni dev ekranlardan izleyen bir o kadar kişi vardı. Salona baktım, İstanbul'dan çok sayıda meslektaş kongreye ilgi göstermişti. Güneri Civaoğlu kimbilir kaçıncı parti kongresini izliyordu gazeteci olarak... Tufan Türenç, Pınar Türenç, Okay Gönensin, Oral Çalışlar, Ali Bayramoğlu, Yalçın Bayer'i de gördüm. Tabii, gazetelerin Ankara temsilcilerini, köşe yazarlarını da... Kulaklarında ânında tercüme cihazları yabancı gazeteciler de ortalıkta dolaşıyordu. Tribünlerde yabancı oldukları her hallerinden belli konukların sayısı da az değildi. Biraz dikkatli bakınca Bosna-Hersek, Sudan, Filistin, Pakistan, Kazakistan, Libya gibi ülkelerin büyükelçi düzeyinde, Arnavutluk, İngiltere, ABD, Kırgızistan, Fransa, Filipinler, Katar, Yunanistan, Mısır, İngiltere gibi ülkelerin de maslahatgüzar ve üst düzey bürokrat düzeyinde katıldıklarını fark ettim. Herkes önemli bir olaya tanıklık ettiklerinin bilincindeydi... Organizasyonun mükemmelliğini gösteren bir başka yeni uygulama da, salona doğru yola çıkanları, Ankara'nın hangi köşesinden gelirse gelsinler, kolayca kongre mahalline ulaştıracak işaretlerdi. Kilometreler boyunca karşınıza çıkan işaretler, kongreye gidenlere, doğru yolda olduklarını hatırlatıyordu. Salonun dört bir yanına asılan üzerinde trafik işaretleri bulunan pankartlar ise beni şaşırttı. "Bu işaretler ne ola?" diye sordum kendi kendime... Genel başkan Recai Kutan'ın konuşma metninde de bulunan, "Konulan haksız kuralları en çok biz biliriz" tarzındaki tespitlerle ilgiliymiş o pankartlar... Trafik kurallarıyla FP çizgisinin karşısına dikilen anlamsız kurallar arasında ben bir irtibat kuramadım... Bu tür şaşkınlıklar yaşamada tek olmadığımı salonda biraz dolaşınca daha iyi anladım. Sessizce yerlerinde oturuyor olsalar da, günün sonunda kullanacakları oyun değerinin bilincinde olduklarını delegelerin duruşlarındaki ağırlıktan çıkarmak zor olmuyordu. Onlarla birlikte Ankara'ya gelmiş partililer ise daha konuşkandılar... Galiba en çok da Abdullah Gül taraftarları fikirlerini açıklamakta hiçbir sınırlama duymuyorlardı... Dışarı çıktığımda, bir çok kişi, "İşler canımızı sıkacak biçimde gelişiyor" diye yanıma geldi. Oysa Recai Kutan bir saati aşan bir konuşma yapmış, ardından Necmettin Erbakan'ın kongreye gönderdiği mesaj okunmuş ve dakikalarca ayakta alkışlanmıştı... Biri, "Son okunan önergenin reddini kast ediyorum" dedi. Oysa, ben, önergeye de, o önergede yazılanlara da dikkat bile etmemiştim... FP'nin sıkı bir yarışla geçen bu ilk kongresinde, daha önceki benzer toplantılarda yaşandığını hiç hatırlamadığım sahnelerle karşılaşıldı. Bir kere salona iki ayrı genel başkan adayı girdi. Sonra, mikrofona çağrılan seçilmiş hatipler, galiba yine ilk defa, o güne kadar farklı ortamlarda yan yana durdukları birilerini suçladılar... Daha da önemlisi şu: Her iki taraf, seçime geçilene kadar, karşı tarafın son dakika hamlesi olarak girişeceğini düşündüğü yeni bir politik manevra beklentisi içinde oldu. Tıpkı diğer partilerin kongrelerinde yaşandığı gibi... Recai Kutan'ın bir saati çok aşan konuşmasını basının adı duyulmuş isimleriyle birlikte izledim. Heyecanı herhalde kasıtla düşük tutulmuş bir metin hazırlanmıştı Recai Bey için; kendisinin alkış beklediği satırlar bile dinleyicilerde fazla bir yankı bulmadı. Ancak, konuşmanın özellikle demokrasi konusundaki satırlarını, yanımdaki meslektaşlar, birbirlerinin yüzüne bakarak dinlediler... Genel merkez muhalefeti doğmadan yok etmeye kesin tavırlı göründü. Kongrenin işleyişine bakınca, iki tarafın kongreyle ve partinin geleceğiyle ilgili tavırları hakkında bir kanaat sahibi oldum. Benim gördüğüm, 'yenilikçiler' denilenler her halükârda partide kalmaya kararlılar; karşı tarafı mümkün olduğunca incitmeden, yarın birbirlerinin yüzüne bakabilecekleri saygı payını koruyarak konuştu ve davrandılar... 'Gelenekçi' de denilen genel merkez ise 'uzlaşmaz' bir tavır içindeydi; hatipleri epey sert ifadeler kullanmaktan, tribünleri de bu amaçla heyecanlandırıp ayaklandırmaktan geri durmadılar... Seçim sonucunu etkileyecek farklı iki tavır gibi göründü bunlar bana... Bir yazar, "Recai Bey'in konuşmasında da tekrarlanan, 'evrensel demokrasi' çağrısı yapan FP ile burada gördüğüm manzara arasında büyük fark var" dedi bana. Galiba, FP yönetimi, partinin imajını zedelemeyi de göze alarak kongreyi kazanma kararlılığında... Bu yazıyı yazmaya oturduğumda, daha önce çok sayıda kongre izlemenin deneyimiyle, muhtemel sonucu kestirip sizlere de duyuracağımı düşünüyordum. Kongrenin gelişme biçimi bunu imkânsız kıldı. Artık bu izlenim yazısıyla yetinmek zorundasınız...
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|