Türkiye'nin birikimi... | ||
|
FP kongresiGeçen hafta Meclis'te, bir yeni parlamenter, "Burada ne arıyorsun?" sorusuna bir eski parlamenterin verdiği cevabı nakletti: "Para ödemeden girilebilen en câzip gösteri mekânı burası..." Bunu duyunca, her iki parlamentere aynı soruyu yönelttim: "Seyirci olmak mı, yoksa oyuncu olmak mı daha keyif verici?" Yeni ve eski parlamenterlerin ortak cevabını siz de öğrenin: "Seyircilik daha keyif verici..." Fazilet Partisi'nin ilk kongresini düzeni mükemmel salonda izlerken politikaya hiç de uygun biri olmadığımı bir kez daha anladım. Yıllar içinde birlikte görmeye alıştığım, aralarında sıkı dostluk bağları bulunduğunu bildiğim insanların, farklı kanatlara düştükleri için, kongrede birbirlerine düşmanca bakmaları bana göre değil. Değişik vesilelerle aynı masa etrafında gördüğüm partilileri, kulağa çirkin gelen, galiz ifadelerle birbirlerine saldırır bulmak, ne yalan söyleyeyim, içimi kaldırdı. Bilen biliyor; Bülent Arınç, hayatının üçte ikisini, son halkasını FP'nin teşkil ettiği siyasi çizginin önemli hatiplerinden biri olarak geçirdi. Kongre salonuna getirilmiş FP'li olması gereken gençler, kürsüye çıkan Bülent Arınç'ı rahat konuşturmamak için elden gelen gayreti gösterdiler. Sebep? Sebep, hatibin 'yenilikçi kanadın liderlerinden' olması... Abdullah Gül, Bülent Arınç, hatta Melih Gökçek, kongrede kendilerine yönelik tepkileri tepeden izlerken acaba zihinlerinden şöyle bir düşünce geçmiş midir? "FP çizgisi kendisine sözcü aradığında, övünülecek bir örnek sergilemek istediğinde, hep bizi öne sürdü; bugüne kadar birçok saldırı okunu bizler göğüslemek zorunda kaldık; acaba değer miydi?" Politika içinde bulunanların zihninden böyle düşünceler geçmeyeceğini sanıyorum; oysa, kendi hesabıma, onların mâruz kaldıkları muamele bana yapılsaydı, herhalde tahammül edemezdim... Zaten bu yüzden politikadan uzak duruyorum... Bu yazıyı yazarken, 'gelenekçi kanada' haksızlık yapmış olabileceğim düşüncesi zihnimden geçmedi değil. Ancak, salonda Kayseri ve İstanbul'dan gelmiş 'yenilikçileri' destekleyen kalabalık bir izleyici kitlesi olduğu halde, Recai Kutan ve arkadaşları konuşurken, onlardan herhangi bir olumsuz slogan yükseldiğini duymadım. Varlıklarını sadece taraftarı oldukları kanadın hatipleri konuşurken alkışladıkları sırada gösterdiler... Üstelik, tabanın saygı duyduğu kişileri iki kanat taraftarları beraberce alkışlarken, 'yenilikçi' hatiplerin olağanüstü saygılı üslubu divan tarafından söz hakkı verilen partililerce çiğnendi... Bunları diğer partilerde alışkın olduğumuz görüntülerle üst üste bindirdiğimizde, FP'nin, çizginin 30. yılında, kendisini öteki partilere müthiş benzeyen birkonuma getirdiği anlaşılıyordu. FP, "Biz farklıyız" söylemini terk etme tehdidiyle karşı karşıya... Kongre, "Ben olamayacaksam o da yokolsun" anlayışıyla bir ölüm-kalım mücadelesine döndürülecek yerde, gerçek anlamda bir 'fazilet yarışı' haline dönüştürülemez miydi? FP, sistemden kendisi için talep ettiği demokratik hakları, kendi içinden çıkmış muhalefete gösterseydi, ülke çapında daha haklı bir konuma erişmez miydi? Divan teşkilinden konuşma hakkı verilen hatiplerin tespitine kadar bir dizi uygulamada hak ve adalet ölçülerine riayet edilse, konuşmacılar divan tarafından centilmenlik sınırları içinde kalmaya dâvet edilse kıyamet mi kopardı? FP kongresi sonuçlarıyla birlikte hayırlı olsun.
fkoru@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|