Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Tapınak şövalyelerinin izindeProf. Ahmed Yüksel Özemre'yi herhalde hatırlarsınız; Türkiye Atom Enerjisi Kurumu başkanlığı da yapmış değerli bir bilim adamıdır. 'Tapınak şövalyeleri' konusunu işlerken Prof. Özemre'yi aklıma getiren onun enerji alanındaki görüşleri değil. İnanmayacaksınız ama, Sadettin Tantan'ın geçen hafta dikkat çektiği 'Tapınak şövalyeleri' konusunu ve Türkiye'ye yansımalarını, Prof. Özemre, aylar önce bir çalışma haline getirmişti. E-posta ile bana da gönderdiği on sayfalık yazısı göz açıcı... O çalışmadan bazı bölümleri beraberce okuyalım: 1085 yılında Papa II. Urbano'nun çağrısı üzerine oluşturulan I. Haçlı Ordusu 1099 yılında Kudüs'ü işgâl etti. Selâhaddin Eyyûbî'nin 1187 yılında Kudüs'ü geri alışına kadar 88 yıl sürmüş olan bu işgâl Haçlıların Mukaddes Topraklar'da hızla örgütlenmelerini gerektirdi. Kurulan 'Denizaşırı Lâtin Devletleri'nin resmî örgütü yanında, bugünkü deyimiyle, 'gönüllü kuruluşlar' da pıtırak gibi bitmişti. Bunlardan biri de fransız asîlzâdelerinden Hugues de Payns'ın 1118 yılında kurduğu 'Mesih'in Fakir Şövalyeleri' örgütü idi. 1125 yılında Kudüs'ün yeni hıristiyan kıralı Mescidü-l Aksâ'yı 'Mesih'in Fakir Şövalyeleri'ne tahsîs edince, burasının Hazret-i Süleymân'ın Mâbed'inin bulunduğu yer olarak bilinmesinden ötürü, örgüt de ismini 'Mâbed Şövalyeleri'ne dönüştürdü. Mâbed Şövalyeleri güney Fransa ve Paris'de de kısa sürede örgütleştiler. Gerekli olan parayı Avrupa ile Ortadoğu arasındaki ticârete aracı olmakla elde ettiler. Çek ve kredi mektubunu ilk uygulamaya koyanların Mâbed Şövalyeleri olduğu söylenmektedir. Böylece Ortadoğu'ya mal almaya giden Avrupalı tüccarlar, yanlarında korsanlara ya da eşkiyâlara kaptıracak para taşımadan, güvenle seyahat edebiliyorlardı. Mâbed Şövalyeleri, ayrıca, bankerlik ve ticârete de el attılar. Hattâ Fransa kıralının resmî bankacısı ve borç vericisi dahi oldular. Mâbed Şövalyeleri Hasan Sabbah'ın 'Haşhâşîler Örgütü' ile de temas kurdular. Böylece, gizli kalmak ve bu yolla kudretini arttırmak isteyen bir örgütün yapısı hakkında da örgüt üyelerinin biribirlerini tanımak için işâretleşme kodu kullanmaları hakkında da fikir sâhibi oldular. Meselâ el sıkışırken işâret parmağının karşısındakinin bileğine teması Mâbed Şövalyeleri'nden olduğunun parolasıydı. Kudüs mâcerâlarının bitmesinden sonra, Mâbed Şövalyeleri, merkezlerini Paris'e taşıdılar. 13 Ekim 1307 günü olağanüstü gizli tutulan ve bütün Fransa'da uygulanan bir operasyonla Mâbed Şövalyeleri'ne ait üçbin askerî tımar merkezinde ele geçirilen bütün şövalyeler tutuklandılar. Fransız Akademisi üyelerinden Antoine de Levis-Mirepoix'nın da dediği gibi bu "Geçmiş zamanların en olağanüstü polis operasyonu" idi. İngiltere ve Orta Avrupa'ya kaçanlarla daha sonra onlara katılan diğer Mâbed Şövalyeleri, son Üstâd-ı zamm'larının tâlimâtıyla, inşâ edilmekte olan kilise ve katedral şantiyelerine başvurup hiçbir loncaya bağlı bulunmayan duvarcı olduklarını beyân ederek işe alınmışlardı. Fransızca franc ('fran' diye okunur) bir yere bağlı olmayan, hür, serbest demektir. Bunun İngilizce'si ise free'dir ('frî' diye okunur). Duvarcı da Fransızca'da maçon ('mason'), İngilizce'de de mason ('meysın') olduğuna göre Franc-maçon ('fran-mason') ya da Free-mason ('frî-meysın') denilen bu grup işte Fransa Kırallığı'nın zulmünden yakasını zor kurtarmış olan Mâbed Şövalyeleri'nin zâhirine işâret etmekteydi. 'Serbest Masonlar'ın Fransa Kırallığı'na karşı intikam duygularıyla dolu olarak Avrupa genelinde örgütlenmeleri epeyi bir zaman almıştır. Bunlar yavaş yavaş gizli hücreler hâlinde odaklaşırlar. XVII. yüzyıldan başlayarak da yerel de olsa bir takım başarılar kazanırlar. Cemiyetin, sivil ve askerî idârelerin köprü başlarını tutmaya başlarlar. Saraylarda önemli mevkiler elde etmeğe, kıralların harîmine kadar sızmağa gayret ederler. Serbest Masonlar ataları olan Mâbed Şövalyeleri'ne yapılmış olan haksızlık ve zulmün intikamını Fransa Kırallığı'ndan almağa yeminlidirler. O nihaî intikam gününü büyük bir sabır ve hınçla beklerler. İntikam şu ya da bu hânedandan değil, keyfî hareket ettiklerine inanılan bütün hânedanlardan ve Kilise'den alınacaktır. Nesilden nesile intikal eden, yeminle tahkim edilmiş olan amaçları budur. Uzun çalışmasında, Prof. Özemre, "Tapınak Şövalyeleri geleneğini günümüzde sürdürenlerin Türkiye projesi" denilebilecek Avrupa planına da değiniyor. Şöyle: "Avrupa: 1) Kendisi için ehven-i şer olanı daha sonraları daha büyük tâvizler koparmak üzere hazmetmesini bilen, ama 2) Gönlü Türkiye'nin hıristiyanlaşmasından yana olan, 3) Bu gerçekleşinceye kadar Türkiye'yi, kendi anlayışına göre va'z ve empoze edeceği bir 'ılımlı İslâm' reçetesine çekmeğe çalışan, 4) Bu reçeteye karşı en mâsum direnci bile 'radikal İslâmcılık!' ya da 'Fundamentalizm!' nâra ve şamatalarıyla bastırmayı, sindirmeyi ve aforoz etmeyi tabiî hakkı olarak gören, 5) Türkiye'yi yalnızca kendi normlarına göre yeniden biçimlendirmek isteyen, ve 6) Bu konuda her türlü baskıyı ve bu arada da Mason localarını strateji belirleyici bir araç olarak kullanan bir Avrupa'dır." 'Tapınak şövalyeleri' kavramını anlaşılır kılmak için çıkardığım yolculukta kafanız iyice karıştı mı yoksa? Yarın şifreleri iyice açayım öyleyse...
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|