Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Andıç-gate bir milattırNazlı Ilıcak'ın imrenilecek bir gazetecilik örneği vererek ortaya çıkarıp yayınladığı Genelkurmay mahreçli "Andıç"tan sonra, herşeyin hâlâ eskisi gibi devam etmesi yönündeki "pişkin irade" hayret uyandırmaktadır. Olamaz; kimse suçluları ayağa kaldırma becerisini gösteremese ve bu ayıbın sorumluları daha öncekiler gibi kendilerini gizlemeyi başarsalar bile, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi devam edemez. Asker siyaseti dilediği gibi tanzim edemez, siviller epeydir karşılarına dikilen her üniformalıya kolaylıkla ciro ettikleri yetkilerini artık har vurup harman savuramazlar. 28 Şubat hukuksuzluk belgesi, ülkenin en saygın kurumlarını küçük düşüren brifingler, arkasında hangi kurumun olduğu besbelli olan parti kapatmalar, siyasi yasaklar, kanunsuz BÇG'ler, utandıran BTK'lar, herbiri apaçık Anayasa ihlali olan ve gücünü kimden aldığı gizli olmayan sayısız anti-demokratik uygulamalar birer milat olamadıysa bile, "Andıç-gate" tartışmasız bir milattır. Bu; Türkiye'nin hiç olmazsa 90'lı yılların başındaki demokrasiye dönebilmesinin, dış dünyayla girdiği bütün ilişkilerde ayağına dolanan hukuk ihlallerinin tarihin çöplüğüne atılmasının, sadece halkın seçtiklerinin ülkeyi idare etmesinin ve bütün kurumların Anayasa'nın çizdiği sınırlara çekilmesinin miladıdır. Bu vesileyle; zamanında açık yüreklilikle tartışılmayan sorunların, cesaretle karşı konulmayan baskıların birikip bugün Türkiye'nin önünü nasıl bir utanç dağı olarak kapadığını görmenin zamanıdır. Artık zamanı geldi. Üniversitelerin tek tip insan yetiştirme merkezleri haline gelişinin, partilerin kapatılma korkusuyla sindirilmesinin, siyasetçilerin tasfiye edilme endişesiyle susturulmasının, genç kızların eğitim hakkının başörtüsü bahanesiyle gaspedilmesinin gerekçesini ve her ayın sonunda toplanan MGK'ların demokrasi üzerinde bıraktığı uzun gölgelerin Türkiye'yi kasvete boğuşunu sorgulamanın zamanı geldi. Ülkenin gelişmesi, demokrasinin yeşermesi için atılacak her adımın karşısına dikilen; siyasal ve toplumsal hayatın üzerinde bir demokles kılıcı gibi sallanan "Asker istemiyor" gerekçesini ileri sürenlere "Hangi yetkiyle?" sorusunu sormanın zamanı geldi. Halk ne istiyorsa ve hukuk neyi emrediyorsa, askerin de, bürokratın da, esnafın da, çiftçinin de ona boyun eğmesinin zamanı geldi. Türkiye, askerin iç tehdit belirleme yetkisinin yanlışlığını, MGK'nın demokrasiye uygun olup olmadığını ve Milli Askeri Stratejik Konsept gibi belgelerle siyasetin şekillendirilmesi gibi açık baskı unsurlarını sorgulayamadı. Bu yetmezmiş gibi, medya, sivil bürokrasi, iş dünyası, kitle örgütleri ve bazı siyasi partiler akılalmaz bir yanlış yaparak TSK'nın siyasete müdahale seferberliğine katıldılar. Hata yaptılar. 28 Şubat'ta yapılanın bir hata olduğunu şimdi, dönemin aktörlerinin itirafları olduğu kadar bugün aynı ittifaka iştirak etmedeki isteksizlik de ortaya koyuyor. Sonuçta, Türkiye'nin ilanihaye, demokrasi ayıpları ve hukuk ihlalleriyle yaşayamayacağı gerçeği ortaya çıkıyor. Yeni dönem herkesin, her kurumun önüne tarihî fırsatlar koymaktadır. Bu fırsat, Andıç konusundaki açıklamasıyla bir nevi suç ikrarında bulunan Genelkurmay için, yakın tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, suçlular hakkında soruşturma başlatmak olabilir. TSK'nın kendi içinde yapmaktan kaçınacağı soruşturma, kamu vicdanında, bu ülkenin düşünen beyinlerinde mutlaka yapılacaktır. Bu yapılsın ki, bir daha görevi kanunla düzenlenmiş olan herhangi bir kurum, kendi ülkesinin medyasına, siyasi partilerine, sivil toplum örgütlerine karşı "psikolojik savaş" tatbik etmeye cesaret edemesin. Bu yapılsın ki bir daha, ülkenin medyası her zokayı yutmaya gönüllü olarak talip olmasın. Bu yapılsın ki, herkes göğsünü gere gere "Bu ülkede hakimler var" diyebilsin. Ve bu yapılsın ki herkes; vergi ödeyerek yaşattığı bu ülkenin kurumlarından kendisine artık bir zarar gelmeyeceğine inanabilsin.
mkaraalioglu@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|