YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Hâtıratlar niçin bizlere karanlıkta göz kırparlar? (II)

Kemâl Tahir'in siyasî hâtıratlar hakkında yaptığı "belgesel roman" nitelemesinde geçen 'roman' sözcüğü, her ne kadar 'belgesel' sözcüğüne nisbetle daha kışkırtıcı ve tabiatıyla daha ayartıcı ise de bu vurgunun siyasî romanların "belgeselliğinin" ıskalanmasına izin vermemesi gerekir, zira tüm öznelliklerine ve tarafgirliklerine rağmen hâtıratlar olmaksızın tarihi, hele hele yakın tarihi anlamak/yorumlamak mümkün değildir.

Resmî yazışmalar, arşiv kayıtları, belgeler ya da akademik tasvirler kadar hâtıratlar da tarihin inşâsında başvurulacak 'aslî' kaynaklardandır; tarihsel bir hâdisenin açıklaması bakımından nasıl ki bir tek belge ya da kayıt yeterli olamazsa, elbette bir tek hâtırat da yeterli olmaz/olamaz. Dolayısıyla kaynakların karşılaştırmalı kullanımından hareketle, hâtıratlardan elde edilecek ayrıntıların dillere pelesenk olmuş nice iri yargının gözden geçirilmesine, hatta değiştirilmesine katkıda bulunacağını söyleyebiliriz.

Fantasmagorya (15 Eylül 2000) adlı yazımda Siyonist lider Theodor Herzl'in hâtıratını tanıtırken, bu eserde geçen Dr. Abdullah Cevdet'le ilgili birtakım pasajların belgesel (!) değerine dikkat çekmiş, "bu çiçek bozuğu yüzlü, kara gözlü adam"ın hüviyet-i asliyesini tanıyabilmek için böylesi küçük ayrıntılardan (!) da istifade edilmesi gerektiğine işaret etmiştim.

Hâtıratlarda yer alan küçük ayrıntıların, tarihsel inşânın sıhhati açısından ne denli ehemmiyet kesbedebileceğini göstermek amacıyla bu yazıda yine Dr. Abdullah Cevdet'le ilgili kayda geçmiş bir veriden söz etmek istiyorum.

Hâtıratın sahibi, ünlü gazeteci Zekeriya Sertel... Gündüz Vassaf'ın yayımladığı Annem Belkıs'ta biyografisine muttali olduğumuz Belkis Halim'in ağabeyi... Genel olarak fikri de zikri de bilindiğinden kendisini tanıtmaya ayrıca ihtiyaç duymuyorum... Ancak yine de Sabataycı kökenli bir kızla (Sabiha Sertel) evlenen ilk Türk olarak tarihe geçmiş... "Hatırladıklarım" adlı hâtıratının ilk basımı 1968'de, genişletilmiş ikinci basımı ise 1977'de yapılmış...

Kendisi, Mütareke döneminde memleketi işgalden kurtarmak amacıyla bazı aydınlarla birlikte bir örgüt kurmaya çalıştıklarını ve bu nedenle kiracı olarak oturduğu, Dr. Abdullah Cevdet'in Cağaloğlu'ndaki iki katlı evinin ilk katında Fuad Köprülü, Hasan-li Yücel gibi zevâtın da katıldığı bir toplantı düzenlediklerini söylüyor...

Hikâyenin devamını Sertel'in kaleminden okuyalım:

- "Biz arkadaşlarla salonda toplu bir halde yeni kurulacak örgütün biçimini kararlaştırmak üzere hareketli bir tartışmaya dalmıştık. Birden kapı açıldı. Abdullah Cevdet'in küçük kızı babasının elinden kurtularak salona daldı. Babası da onun arkasından içeri girdi ve bizi toplantı halinde buldu.

24 saat sonra hepimiz İngiliz polisi tarafından tutulup Bekirağa Bölüğü'ne atıldık. Belli ki Mütareke'de İngiltere'nin ajanlığını kabul etmek alçaklığına düşen ve İngilizler tarafından himaye edilen Abdullah Cevdet, efendilerine yaranmak için bu toplantıyı haber vermişti. Kendisine saygı duyduğum bu adam bana böyle bir oyun oynamıştı. Bekirağa Bölüğü'nden kurtulup eve döndüğüm zaman kendisiyle merdivenlerde karşılaştım. Sanki hiçbir şey olmamış gibi beni güleryüzle selamlamak istedi. Yüzüne tükürdüm, "Yaptığın alçaklıktan utan!" dedim. Fakat onda utanacak yüz yoktu, Meşhur Türk edibi Süleyman Nazif onun için -yüzünün çopurluğunu îma ederek- "Cenab-ı Hak hayâyı onun yüzünden tırnakla kazımıştır" demişti. Kendisini savunmaya bile lüzûm görmeden çekilip gitti. Çünkü suçu meydandaydı." (s. 68-69)

Zekeriya Sertel'in eşi Sabiha Sertel, "Roman Gibi 1919-1950" (İst., 1969) adlı hâtıratında bu olaya kısaca değinmekle birlikte şu notu düşer: "İngilizlerin adamıydı. İngiliz Dostları Cemiyeti'nde çalışmıştır." (s. 17)

Hâtıratların göz kırpmak için karanlık bölgeleri seçmelerindeki nedenleri merak edenler değil sadece, aynı zamanda onların göz kırpışlarını da farketmek isteyenler, herşeyden önce gözlerini karanlığa alıştırmalı ve ayrıntıların en az iri yargılar kadar, hatta kimi zaman daha çok 'belge' değeri taşıyabileceğini unutmamalıdırlar.

Rüşveti bilmem ama ihanetlerin belgesi olur!

Not: Yarın akşam Taksim Atatürk Kitaplığı'nda Mantık Atölyesi'nin seminerleri başlıyor. İlgilenenlere duyurulur.


7 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...