Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Back to back gazetecilik!..Yeni bir kavram girdi bizim mesleğe.. Buna "back to back gazetecilik" diyebiliriz.. Nasıl iki banka sermayesi, birbirlerine karşılıklı kredi açarak, boşaltma işlemini gerçekleştiriyorsa, aynı yöntem, gerek "kartel-içi"nde, gerekse "gazete-içi"nde olabiliyor.. Örneğin medya karteli içindeki farklı grupların gazeteleri, karşı grubun ayıplarını görmüyor. Onlar da, bunların ayıplarını görmüyor. Böylece "back to back gazetecilik" yapılıyor.. Nereye kadar yapılabiliyor bu? Ayıbı taşınamayacak ve boşaltma işlemine, devlet müdahalesi gerekecek noktaya kadar gelmiş grubun "işi bittiği" zaman, "back to back gazetecilik" bitiyor. Ondan sonra, Mısır'daki sağır sultanın bile bildiği yasa ve kural-dışılıklar, teşhir edilmeye, haberleştirilmeye başlanıyor. Yorumcular, zehir gibi bulgularla, karşı grubun açıklarını, ayıplarını, okurlarına aktarıyor. Bir de "gazete-içi" back to back gazetecilik var.. Çalıştığınız medya grubunun sermayesi tarafından sürdürülen, mesleğe, yasalara, kurallara ve ahlaka aykırı işleri, görmezden geliyorsunuz.. Bu işler ayyuka çıkıp, olaya polis müdahale ettiği zaman da, "aslında benim patronum iyi bir insandı" diye yazılar döktürüyorsunuz.. Mesela "Sabah" Gazetesi'nde son bir-iki gün içinde yayınlanan yazılardan bazılarında, "Dinç Bilgin bana ve yorumlarıma hiç müdahale etmezdi" gibi ifadeler vardı.. Oysa işin özü ortada.. Eğer Dinç Bilgin, yazarlarını sustururken, iktidarlarla parasal pazarlıklar yaparken, kendi yazarlarını (mesela Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand) düzmece haberlerle manşetten hedef gösterirken, bu konuda suskun kalmışsan, sana tabiî müdahale etmez.. Alın dünkü "Sabah"ı.. İşte son, back/to/back gazeteciliğin örneği "Sabah" sayfalarında var.. Buna göre "Bilgin Grubu Başkanı" Dinç Bilgin, "Medya Holding Yönetim Kurulu Başkanı" sıfatıyla, "Bankacılık Kurulu"na bir yazı göndermiş.. -Etibank'tan, grubumuz şirketlerinin kullandıkları kredileri, bir plan dahilinde ödemeye hazırız, demiş.. Oysa "Sabah"ın yazıişleri de, yorumcuları da çok iyi biliyor ki, Dinç Bilgin, aynı zamanda "Etibank"ın da Yönetim Kurulu Başkanı'ydı.. Yani Etibank'a, "Bilgin Grubu"nun ödenmeyen borçlarından ötürü el koyulmadı.. Bilgin Grubu'nun ödenmeyen veya sürekli ertelenen borçlarından ötürü bankalara el koyulmaya kalkışılsa, kimbilir kaç tane kamu ve özel bankası, okkanın altına giderdi. Burada sorun, "Etibank"ın kötü yönetilmesi ve boşaltılması.. Dinç Bilgin'e, Zafer Mutlu'ya, tüm malvarlıklarını içeren tedbir, Etibank yönetiminde bulundukları için geldi. "Sabah" ve bağlantılı şirketlerin, borçlarını takip başlatıldığı için değil.. Sabah'ın ekonomiden, bankacılıktan çok anlayan uzman yorumcuları, Bankalar Kanunu'nun 14'üncü ve 15'inci maddelerini okusalar, bilirler bunu.. Ama "back to back gazetecilik" böyle şeylere izin vermez.. 28 Şubat döneminde, "medya-mafya-siyaset" ilişkileri tırmanırken de, böyle konulara girmedikleri gibi.. "Dinç Bilgin benim yazılarıma karışmazdı" diye yazılar yazanlar, "Yeni Yüzyıl"ın Korkmaz Yiğit'e satılması konusunda yazı yazabildiler ve buna Dinç Bilgin karışmadı mı sanki? Yazarların satılıp, susturulmasına tepki koydular da, Dinç Bilgin bunlara "aferin ne güzel yazmışsınız" mı dedi?.. ŞAKA
'Sabah'ın selameti için
"Sabah" Gazetesi bankacılığı bırakıp yeniden mesleğe dönecekse, yapması gereken şey belli.. "Etibank boşaltılması" ile ilgili haberleri, daha geçen günlerde "Egebank boşaltılması" ile ilgili haberleri verdikleri kadar, okurlarına yansıtmalılar.. Ayrıca, Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu, gazetenin kimliğinden isimlerini çıkartmalılar.. Yahut, Murat Demirel de, "Sabah" yönetimine katılmalı.. NE ÇIKACAK
Çocuğa bir isim bulmalıyız!..
1950'lerin başında, İngiltere'de "Muhafazakâr"ların simgesi olan Başbakan Churchill'le, "İşçi Partisi"nin ağır topu olan Bevan arasındaki diyalog, hep anlatılır.. Parlamento koridorunda, Churchill'le Bevan karşılaşırlar.. Bevan, Churchill'in hatırı sayılır ölçüdeki göbeğini işaret ederek, sorar.. -Sayın Başbakan.. Galiba hamilesiniz.. Kız mı bekliyorsunuz, erkek mi? Churchill gülerek cevap verir.. -Bebeğin cinsiyeti belli değil.. Eğer kız olursa Kraliçe'nin, erkek olursa Kralımız'ın adını vereceğim.. Eğer bu şişlik bir bebek değil de, sadece bir bağırsak gazı ise, adını Bevan koyacağım!.. Şimdi, bizdeki yolsuzlukların üzerine gidilmesi için de, "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" deniliyor ya.. Hep aklıma, müteveffa İngiliz devlet adamı Winston Churchill'in nüktesi geliyor.. Ortaya çıkacak şeyin adını ne koyalım? -Kartel çocuğu, mu desek?
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|