YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

"Yarın"a dönük yaşayalım artık!.

Siyasi tabloyu, açık ve seçik görmeliyiz..

Türkiye değişmek, alt ve üst-yapıyı yenilemek zorunda.. Bunu, dünya konjonktürü de, iç dinamikler de zorluyor..

Sade iç, politikada değil, dış politikamızda da, yeni anlayışlar ve bakış açıları belirlememiz gerekiyor..

Geçenlerde Milliyet'te Melih Aşık'ın sütununda çok hoş bir fıkra vardı.. Hatırladığım kadarı ile tekrarlayayım..

Adam arkadaşına, ailesinin geçmişini anlatıyormuş..

- Büyük dedem Ruslar'la, dedem Yunanlılar'la savaştı.. Ailemin diğer fertleri, Suriye cephesinde İngilizler'le, Çanakkale'de Anzaklar'la savaşmış..

Adamın anlattıklarını dinleyen arkadaşı konuşmuş..

- Sizin aile de amma geçimsizmiş, demiş..

Şaka bir yana, çağın gerçeği, artık geçmişte olup-bitenlerle, "başarı"yı ölçer nitelikte değil..

Hele, sürekli dünü bugüne aktarıp, iç ve dış politikayı "düşman" tanımlamaları ile oluşturmanın anlamı hiç yok..

Türkiye bireysel ve kurumsal kan davalarını bırakmak zorunda..

Bakın işte.. Bir deprem felaketi, Yunan-Türk ilişkilerinin yönünü değiştirdi..

Bundan ders alalım.. Düşmanlıkları dostluğa dönüştürmek için, doğal veya insan yapısı felaketleri beklemeyelim..

Aynı durum iç politika için de geçerli..

Hiçbir siyasi görüşü, hiçbir düşünceyi veya eğilimi "düşman" ilan edip, köşeye sıkıştırmaya çalışmayalım..

Dünyada örnek alınmaması gereken pekçok ilkel despotik rejim var..

Bunlar, kendi halkları ile kavga edip, Amerika ile dost olmayı marifet sanıyor.

"İç düşman" diye nitelenen muhalif kesimlere karşı "dış dost"lardan rejime destek aramayı, "politika" sanıyorlar..

Bir düşünelim..

Siyahların 2'nci sınıf vatandaş sayıldığı ve şiddet gösterilerinin yer aldığı 1950'ler ve 1960'lar Amerikası, neden Amerikalı zencilere karşı, Türkiye'den veya İngiltere'den destek aramadı?

Aklımızı başımıza toplayalım..

"Büyük devlet" olmak istiyorsak, büyük devlet gibi davranalım..

Farklı görüşlerle savaşmayı değil, onlarla uzlaşarak, "ortak zemin"i yaratmayı deneyelim..

Sürekli, "Mandela"lar yaratmayalım..

Bir de, şu siyaseti ve idareyi, kokuşmuşluk lekelerinden arındıralım..

Yurttaşlar, yasaların herkese eşit uygulandığına inansın.. Ülkede oligarşiler, monopoller, karteller, imtiyazlılar olmasın..

Yasalar, uluslararası hukuk normlarının dışında oluşmasın..

"Adalet" denilince, küçük sineklerin takılıp kaldığı, büyük sineklerin ise delip geçtiği bir örümcek ağı akla gelmesin.

Heyecan verici ve aynı ölçüde tehlikeli bir asrın, ilk yüzyılını yaşıyoruz.. 21'inci yüzyıl, uygarlık yarışında kaybedenler için, çok zalim olabilir.. Gelişmişlik farkları, bilgi ve iletişim çağında, inanılmaz ölçülerde artıyor..

21'inci yüzyılı da, 20'nci yüzyıla benzetmeyelim..

Siyaset tarihi, ihtirası aklından daha uzun isimlerin kavgası biçiminde yazılmasın 21'inci yüzyılda da..

Uzlaşarak yaratabileceğimiz sinerjileri, kurban edip, sürekli "iç ve dış düşman" arayarak, 21'inci yüzyılda da patinaj yaptırmayalım topluma..

Çevreyi koruyalım.. Ama, insanların ve farklı düşüncelerin de, "çevre"nin bir parçası olduğunu bilelim..

Biraz "yarın"a dönük yaşamayı deneyelim..

ŞAKA

Âşık kaşıntısı..

Hürriyet'te bir haber vardı..

Âşık olanların seks hormonu yükselirmiş.. Sivrisinekler de, ençok seks hormonu yükselen insanları sokarmış..

Âşıkları, demek kaşınmalarından fark edeceğiz yaz mevsiminde..

Peki ama, kentlerin çevresindeki sivrisinek yuvası açık-çöplükler ne anlama geliyor?.

Galiba o çöplüklere de "aşk tapınağı" diyeceğiz..

GÖZYAŞI

Mehmet Üstünkaya da yok artık

Yaşlanmak, cenaze namazındaki saflarda, giderek öne geçmek anlamına da gelir..

"Gençlik"te ölüm, sizin dışınızdaki bir "olay"dan ibarettir.. Birgün bakarsınız ki, yaşıtlarınız, arkadaşlarınız da "ölüm"e konu olmaya başlar..

O zaman, hayatın da, dostlarınızın da, daha derinine değerlendirmesini yapmaya başlarsınız.. Gençken fazla önem vermediğiniz şeylerin, ne kadar ağırlıklı olduğunu görürsünüz.. Büyük kavgalar verdiğiniz "geçmişin önemli konuları"nın da, aslında önemsiz ayrıntılar olduğunu kavrarsınız..

Mehmet Üstünkaya'nın ölüm haberini alınca, yukarıda anlattığım duygulara gömüldüm.. "Adam gibi adam olmak" kavramı, "güvenilir arkadaş" tanımı, "gerçek beyefendi" söylemi, meğer Mehmet Üstünkaya'nın simgelediği kişilik ögeleriymiş.. Bir anda bunları hissettim..

Geçenlerde yurtdışından aradı..

- İyiyim.. Gerekirse Amerika'ya gideceğim. Sizleri özledim..

Böyle şeyler söyledi..

- Eyvah.. Bu bir veda telefonu olabilir, dedim..

Doğru tahmin etmişim..

Mehmet Üstünkaya'nın "arkadaş"ları ne demek istediğimi anlayacaktır..

Bir "gerçek arkadaş" daha öldü..


7 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.Sayfayı Birine ePostala...

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...