Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Ne yapabileceğimi gerçekten bilmiyorum!..Bu Emin Çölaşan'la, hangi meslek, ahlak ve adalet kurallarına göre uğraşmak gerektiğini, bulamadım.. Gündemde "Egebank'ın boşaltılması olayı" var.. Yine iki günde bir, "ihale takipçisi", "iş bitirici", "tüccar gazeteci" ve "her devrin adamı" gibi ifadelerle, bana saldırıyor.. İşin daha ayıp yanı var.. "28 Şubat"ta susturuldum. 'Sabah'çılar, elimden kalemimi aldılar.. Ve o dönemde bile, benim hakkımda yine ayıplı yazılar yazdı.. Sanırsınız ki Süleyman Demirel'i ben iktidara getirdim.. Ayrıca "3+5" formülünü de ben üretip, Demirel'in görev süresini uzatmayı planladım.. Sanırsınız ki Cavit Çağlar'ı ben Bakan yaptım ve borçlu olduğu kamu bankalarını ona bağladım. Sonra da NTV kanalını ben kurdurup, Emin Çölaşan'a buradan 10 bin dolar maaş verdim.. Mesut Yılmaz'la kol-kola girdim.. "28 Şubat"ta ben "brifing gazeteciliği" yaptım.. Rüzgar nereden esiyorsa yelkenimi ona açtım.. Her devirde iktidarın ve güçlü "görünenler"in yanında oldum.. Çevik Bir bana "hocam", Erol Özkasnak da "üstadım" derdi.. Telefon özelleştirmeleri, banka alımları, kamu bankalarından krediler, teşvikler benden sorulur.. Aydın Doğan, İstanbul'un elektrik dağıtımı işini alırken de, Dinç Bilgin Cavit Çağlar'la "Etibank"ı alırken de, bütün bu işleri ben takip ettim.. Teoman Koman'ı ben İnter-bank'a aldırdım.. Ticaret Bankası özelleştirmesi sırasında, Mesut Yılmaz adına Eyüp Aşık, Çakıcı ile konuşurken, o telefon benim telefonumdu. Gerçekten bu Emin'le hangi düzeyde uğraşmak gerektiğini bilmiyorum.. Onun gazetesi "Hürriyet"te de yazdım.. Reha Muhtar'ın yönetiminde, TRT televizyonunda bu kişiyle canlı yayında karşı karşıya da geldim.. Bir tek yapmadığım şey var.. Dava açmadım.. Hayatımda, yazılarından ötürü, kimseye dava açmadım ki.. Ben kalemimin, kendimi savunmaya yettiğine inanıyorum.. Ama bu Emin, bana dava da açtı.. Kendimi savunmak için yazdığım yazılarla, Emin Çölaşan hakkında "toplumda tiksinti ile karşılanmasına, toplumun kin ve nefret duygularının bu ithamların muhatabı üzerinde toplanmasına" sebep olmuşum.. İnanmayacaksınız ama.. Emin Çölaşan'ın bana açtığı 100 milyar (yüz milyar) liralık tazminat davası da, devam ediyor.. Yani hem hergün bana iftiralarda bulunuyor.. Hem de kendisine hakaret ettiğim için dava açtı.. Yani hukuku ve adaleti de kullanmak istiyor.. Sayın okurlarım.. Sayın Aydın Doğan, Sayın Ertuğrul Özkök.. Bana yol gösterin, akıl verin.. Ben bu adama ne yapabilirim?.. Hani yollarda, elinde bir otomobil direksiyonu bulunan, ağzıyla düdük sesi çıkartıp, koşuşan ve sanal bir vitesi ileri-geri geçiren meczupları görürsünüz.. Yoldan geçerken, size de bulaşırlar.. Yolunuzu kesip, ağızları ile düdük çalarlar.. Böyle bir durum.. Adam Egebank olayında bile "liboş", "her devrin adamı" falan diye beni yazıyor.. Ne Cavit Çağlar.. Ne Süleyman Demirel.. Ne POAŞ, ne Etibank, ne Teoman Koman, ne Alaaddin Çakıcı, ne Aydın Doğan, ne Dinç Bilgin.. Sadece beni yazıp, suçluyor.. Ne yapabilirsiniz bu durumda? "Malki cinayeti"ni irdelemek yerine, beni suçluyor.. "İş Bankası"nın Erol Evcil'e açtığı krediyi ele alamıyor. Çünkü "İş Bankası", şimdi POAŞ'ta "Aydın Doğan"la ortak. Bu yüzden, POAŞ'tan atılan işçileri de yazamıyor.. Ertuğrul Özkök'ün "işi takip" konulu kasetlerini de yazamadı.. Gelsin "her devrin adamı", gitsin "iş takipçisi" Mehmet Barlas.. Gülüyorum ama, şaşırıyorum da.. Hürriyet'in sahibi, yazı-işleri ve okurları da, gerçekten bu mantık ve ahlak çizgisini onaylıyor mu? Ne yapabilirim bilmiyorum.. ŞAKA
Ödüllü yarışma!..
-Emin, Cavit Çağlar'dan her ay 10 bin dolar maaş aldı mı? -Emin'e bu paralar nakit olarak mı, çekle mi ödendi? -Emin, bu ücret karşılığında İnterbank ve Cavit Çağlar konusunda, suskunluğu mu seçti? -Cavit Çağlar, NTV'yi Ayhan Şahenk'e satarken, pakette Emin de var mıydı? -Emin, gazete-dışı anlaşmalarını neden hep dolarla yapıyor?.. Yoksa Özal'ın getirdiği konvertibiliteyi mi onaylıyor? Bu soruları doğru cevaplayana, Emin ağırlığınca altın (veya dolar) verecekmiş.. MEDYA
Benim oğlum bina okur!..
Bu Emin Çölaşan, "Yeni Şafak" için şöyle yazmış.. -Dinci gazetenin kadrosu çok ilginç!.. "Dinci gazete" ne demekse.. Türkiye'de şu anda gazeteleri tasnif ederseniz, meslek açısından iki ana grup bulursunuz.. 1-Kartel gazeteleri.. 2-Alternatif medya.. "Din" konusu hiçbir medyanın ihmal etmediği, sosyolojik bir olay.. Örneğin İlahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, önce Hürriyet'te yazıyordu.. Şimdi de Star'da yazıyor. İman, ibadetler, inançlar gibi meseleleri irdeliyor.. Diyanet İşleri Başkanı "Sabah"ın yazarı.. Önümüzde Ramazan var.. Her gazete, bu kutsal-dini ayı, kendince değerlendirecek.. Yani "Din", Emin Çölaşan'ın bile hafife almaması gereken bir gerçek.. Kültürün ve sosyolojinin de, temel öğesi.. "Dinci gazete" kavramı ile "Siyasal İslam'ı savunan gazete" denilmek isteniliyorsa, bu da "Yeni Şafak" türü alternatif medyayı ilzam etmez.. Ama kartel medyasının özellikleri belli.. 1-Muhalefete muhalefet etmek.. 2-Özelleştirmeden, ihalelerden, kamu kredilerinden pay almak.. 3-İktidarlara yalakalık yapıp, iş kopartmak.. 4-Gerektiğinde militarizmi pompalamak.
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|