Bu da CNN Türk'ün tarafsızlığı

Genel Müdür Taha Akyol'un tarafsızlık konusundaki hassasiyetini biliyorum, ama aynı hassasiyeti, tüm CNN kadrosuna taşıyabildiğini kendisinin de iddia edemeyeceğini düşünüyorum. Son 32. Gün muhtevasında yer alan "Başörtülüler Dosyası" ile ilgili hikâyeyi öğrendiğinde bu kanaatimi paylaşacağını sanıyorum.

Benim bir kanaatimi daha paylaşacağını sanıyorum: İslâmî duyarlılığı olmayan medyada, İslâm konusundaki yayınlara, onların programa katılma, görüş alma girişimlerine ihtiyatla yaklaşma gereği... (Pek çok iyi niyetli insanımızın iyi niyetlerle katıldıkları bu tür senaryolarda nasıl makyaj malzemesi olarak kullanıldığı hatırlanabilir.)

Önce bir açıklama: Bu başörtüsü programı için benden de geniş biçimde görüş alındı ve görüldüğü üzere hiç yer verilmedi.

Neden?

Bunun "neden"ini tahmin edebiliyorum.

Görüş almak için gelen bayan muhabir ısrarla şu yönde sorular soruyordu:

-Başörtülüler yenilgiyi artık kabul ettiler mi? Başörtülüleri meydana sürenler ortadan kayboldular mı? O günlerde başörtülüleri meydana sürenler, şimdi onlara kendilerini affettirmek amacıyla yurt dışına gitmeleri için burs mu veriyorlar?

Kendisine, bu tür programlarda genellikle bir senaryo oluşturulduğunu, alınan görüşlere de, ne kadar farklı olurlarsa olsunlar bu senaryoya monte edilebilirliği oranında değer verildiğini, benim görüşlerimin böyle kullanılmasına razı olmayacağımı ifade ettim.

Genç muhabir "CNN Türk'de, özellikle 32. Gün'de uygulamanın böyle olmadığı"nı söyledi. Ben de ne yazık ki böyle bir uygulamaya 32. Gün'de de rastladığımı, VTR'lerin bu amaçla kullanıldığını, davet edilen konuklara yorumlar giydirilmiş VTR'yi onaylamak ya da cevaplamak gibi bir konum tayin edildiğini belirttim. Örnek olarak da katıldığım bir 32. Gün programında Rıdvan Akar tarafından hazırlanmış bir VTR'yi hatırlattım.

Bunları söylerken, yayınlanacak 32. Gün programında "Başörtülüler Dosyası"nı Rıdvan Akar'ın hazırladığını bilmiyordum. CNN muhabiri ile konuştuk, ben kendi görüşlerimi anlattım ve gitti. Sonra programın fragmanları yayınlanmaya başladı ve ben bunun bir Rıdvan Akar prodüksiyonu olduğunu o zaman anladım. Fragmanlarda da programın bakış açısı anlaşılıyordu...

-Aldatılan başörtülü kızlar... Yenilgiyi kabul eden kızlar... Onları kullananlar... Sonra aldatmanın bedeli olarak verilen yurt dışı eğitim destekleri...

Program, iki kere ertelendikten sonra perşembe akşamı yayınlandı. Evet, beklendiği gibi, Rıdvan Akar ve Mehmet Ali Birand tarafından kotarılmış bir senaryo ve ona giydirilmiş malzemelerden ibaret bir prodüksiyondu bu...

Tema netti:

-Aldatılmış kızlar... Yenilmiş kızlar... Başörtüsünü çıkarmış kızlar... Onları siyaseten kullananlar, dün onları bir mücadele aracı olarak ortaya sürenlerin, bugün af dileme mahiyetinde sağladığı yurt dışı eğitim bursları...

Programı ya da CNN Türk'ün tarafsızlık imajını kurtarmak üzere oraya buraya serpiştirilmiş hüzünler dışında, her şey, sistemin bilinen psikolojik savaş mantığı içinde kotarılmıştı. En vurgulu yere İÜ'nün başörtüsüne karşı verdiği mücadelenin sembol ismi Prof. Dr. Nur Serter yerleştirilmişti. Öğrencilerden senaryoya uygun sözcük kesimleri yapılmıştı. Müthiş bir edition...

Ses tonuna ve sınırlı sözcüklere yerleşen "hüzün", "İslâmcı kesim"in duygularını tatmin edecekti, yorumlar ise bilinen psikolojik mücadele ortamını...

Peki ben ne konuşmuştum:

Başörtüsünün bir inanç meselesi olduğunu, bu noktada aldatılmadan bahsedilemeyeceğini, "yenilgi" diye söz edilen şeyin, aslında sadece başörtülü öğrencilerin değil, Türkiye'nin insan hakları meselesi ile ilgili bulunduğunu, başbakanların asıldığı, siyasi partilerin kapatıldığı, demokrasi ve hukuk devletinden bahseden Cumhurbaşkanı'nın bile "şeriatçılık ve bölücülük"le ilgiliymiş gibi gösterildiği bir ülkede, kadınların sokakta coplandığı bir ortamda, 18-20, hatta 13-14 yaşındaki kız öğrencilerin panzerlere, coplara, cezalara direnememesini, yenilmişlik olarak değerlendirmenin haksızlık olacağını, kaldı ki, başlarını açanların bile içlerinde bir eziklik yaşadığını, bu ezikliğin bile aslında devam eden sürece karşı bir tavır olduğunu, yurt dışına giden öğrencilerin hangi şirketlerce desteklendiğine dair kanıt gösterilmesi gerektiğini, aslında babaların ceketlerini satarak çocuklarını okutma mücadelesi verdiğini, pek çoğunun da, imkân bulamadığı için yurt dışına gidemediğini..... vs ifade ettim.

Neden programda yer almadı:

Çünkü senaryoya monte edilemedi...

Gene de Rıdvan Akar'a teşekkür borçluyum. Çünkü hiç olmazsa kel alaka bir montaja teşebbüs etmedi.

Belki bunda da benim, CNN muhabiri Özen Hanıma yaptığım uyarının bir etkisi vardır. Şöyle demiştim:

-Siz ve biz bu alanda sık sık karşılaşırız. Bir gazeteci için affedilmeyecek hata, haber kaynağını kaybetmektir. Lütfen kurulmuş bir senaryoya malzeme gibi değerlendirmeyiniz konuşmamı. Bu işi genellikle muhabirler yapmaz, muhabirler çoğunlukla editör tavrına kurban gider biliyorum, ama sizden de hassasiyet bekliyorum.

Konuşmamdan tek cümle alınmamasına asla üzülmüyorum. Ama Taha Akyol'un bütün hassasiyetine rağmen, CNN Türk'ün bu makyajlı taraflılığına ve tabiî, başörtülü öğrencilere bir kere daha vurulmasına üzülüyorum. Düşünmeli ki Türkiye'de başörtülülere en az vuran CNN Türk kadar vuruyor. Bu kızlar bu ülkede insan hakları, inanç özgürlüğü mücadelesi veriyorlar. Bilmem bu, bu süreçte zaman zaman kendisi de yargısız infazlardan nasibini almış M. Ali Birand ve Rıdvan Akar için bir anlam ifade eder mi?