Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Meclis Başkanı seçimiMeclis, başkanını seçiyor. Bundan sonra da gündem hayli yoğun geçecek; ama dikkatler, yolsuzluk iddialarına kilitlenmiş durumda. Çok iyi. Zira böylece kamuoyu işin takipçisi olacak. Nüfuz casusu
Bir zamanlar Tantan, "Nüfuz casusu" demiş, bizler "nüfus mu, nüfuz mu" diye tartışıp durmuştuk. Ne demek istediğini tam kavrayamamıştık. Oysa olaylar gözümüzün önünde cereyan ediyordu. Birileri, halk diliyle "dayılarına" dayanarak, (bu ilişkiye yeğen, amca ilişkisi de denebilir) nüfuz kullanarak, haksız kazanç elde ediyordu. Nüfuz kullanan kişi, yeğen de olabilir, medya patronu da, gazeteci de, işadamı da. Hiçbir şey değişmez. Ömerli Baraj gölü havzasında matbaa; orman arazisinde üniversite kurulması; banka boşaltma davasının, İstanbul ağır cezadan Bursa'ya nakli; bir çok kişinin, ince eleyip sık dokumadan banka sahibi yapılması; Fon'a devredilmesi beklenen bir iki bankanın devrinden, medya ilişkisi dolayısıyla son anda vazgeçilmesi; doğalgaz boru hatlarında verilen avanslar; Kurtköy Havaalanı'nın Nato Enf'in denetiminde inşa ettirilmesi vs... İşte nüfuz casusluğunun (buna, "nüfuz ticareti" demek daha doğru) çeşitli örnekleri. Dayısı (veya amcası) olan köşeyi dönüyor. Devlet ancak, gerçek maliyetinin çok üzerinde para ödeyerek iş yaptırabiliyor. İhtilafa düştüğünde de, parasının takipçisi olamıyor. İlk defa, Zekeriya Temizel ile birlikte bir umut belirdi. Aman bu ışığı sakın söndürmeyin. Politikanın nabzı
Türkiye gündeminde siyaset değil, yolsuzluk ön planda. Fakat, Ankara'da bulunduğumuza göre, politikanın nabzını tutmakta yarar var. Meclis Başkanlığı seçiminin, Anaplı Murat Başesgioğlu ve MHP'li Ömer İzgi arasında geçeceği anlaşıldı. Ecevit, "koalisyon adabının gereği" bu makamı bir MHP'liye vermek niyetinde. Ama DSP liderinin tercihini bu istikamette kullanmasının bir diğer sebebi de, partisinden hiç kimsenin sivrilmesini istememesi. Sözgelimi, Uluç Gürkan veyahut Hikmet Sami Türk Meclis Başkanı olurlarsa, bu iki isim Ecevit sonrası DSP'nin şekillenmesinde ağırlık kazanacaktır. Tıpkı, Meclis Başkanlığı gibi itibarlı bir makam olan Dışişleri Bakanlığı'nda İsmail Cem'in ön plana çıkması gibi. DSP Ecevit ile başladı; ömrünü Ecevit ile noktalayacak. Bu partide Rahşan Hanımın haricinde bir halef yetiştirme gayreti sezilmiyor. Gene, Meclis Başkanlığı'na dönmek gerekirse, şu soruyu ortaya atabiliriz: Bakalım Ecevit'in dediği mi olacak? DYP'nin tavrı
Her şey DYP'nin tutumuna bağlı. Tansu Çiller, ya Anaplı adayı destekleyerek, Ecevit'in kurduğu oyunu bozacak; iktidar içinde bir çatlak, bir kırgınlık doğmasını sağlayacak. Ya da MHP'den Ömer İzgi'yi destekleyerek, 3'lü koalisyonda, Anap'ın aday çıkarması üzerine beliren huzursuzluğu giderecek. Herkes üçüncü turda DYP'lilerin Anaplı Başesgioğlu'na oy vereceğini tahmin ediyor. Çiller, adayına destek vererek Anap'ı güçlendirecek bir tavır almaktan çekinebilir mi? Belki. Ama, Anapla kavga DYP'ye bir menfaat sağlamamıştı. Belki uyum, medyadan başlamak üzere kamuoyu üzerinde daha müspet bir etki yaratır. FP'nin desteği
FP'nin desteğini aldığı için, Anaplı adaylar her zaman yarışta şanslı oluyor. Geçtiğimiz dönem, aslında MHP Meclis Başkan adayı Sadi Somuncuoğlu FP'ye sıcak gelen bir isimdi. Buna rağmen, sırf Devlet Bahçeli'nin Fazilet'i dışlayan tutumu dolayısıyla, bu partinin oyları büyük çoğunluğu ile Yıldırım Akbulut'a gitmişti. Ama sonunda, FP'li milletvekilleri, Meclis Başkanı'nın pasif tavrı yüzünden "Ellerim kırılsaydı da Akbulut'a oy vermeseydim" deme noktasına geldiler. Başesgioğlu, Akbulut'a kıyasla, Fazilet'in kendisini daha yakın hissettiği bir isim. Ömer İzgi ise, Sadi Somuncuoğlu'na kıyasla, bu camiaya soğuk gelen bir aday. Böyle bir durumda, FP'liler, firesiz Anaplı aday Başesgioğlu için oy kullanacaktır. DSP'nin oyları ise, Ecevit'in talimatına rağmen, firesiz bir şekilde MHP'nin adayına gitmez. Boş oy kullananlar veyahut Başesgioğlu'na bile destek verenler çıkacaktır. Eğer, Yılmaz Karakoyunlu yarışa devam edebilseydi, daha çok destek alabilirdi DSP'den. Karakoyunlu DSP camiasında sevilen bir isim. Başesgioğlu ise muhafazakâr yapısıyla, daha ziyade, FP'lilere yakın geliyor. DYP ve FP ilişkisi
Acaba niçin DYP ve FP biri üzerinde uzlaşıp muhalefetin adayını çıkarmıyorlar? Bunun sebebi şu: Çiller, FP'li adayı seçtirmezler, siz DYP'li adayı destekleyin teklifini yapıyor. Kutan ise, "Biz ana muhalefetiz. Uygun olan bizim desteklenmemizdir" diyor. Nitekim geçtiğimiz dönem, Prof. Nevzat Yalçıntaş -üstelik Çiller'e yakın gelen bir isim olmasına rağmen- DYP'den tek oy dahi alamadı. DYP lideri acaba, FP'yi böyle dışlarken, 28 Şubat'ın kurduğu oyunun kurallarına göre oynadığını anlamıyor mu? Aynı dışlayıcı ve incitici tavır, MHP'de de seziliyor. Hem sadece FP'ye karşı değil. MHP lideri Bahçeli, DYP'yi de hep devre dışı bırakma, istiskal etme çabasında. İşte zaten bu sebebten dolayı, seçimlerin mağlubu Anap, yarıştan galip çıkıyor. Yılmaz siyaseti iyi biliyor.
nilicak@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|