LONDRA- İkinci Dünya Savaşı'nın en büyük deniz faciası olarak tarihe geçen Struma faciası 58 yıl sonra, geçtiğimiz günlerde bulunan enkazı ile gün ışığına çıkarıldı. Geçtiğimiz yıl Struma gemisinin muhtemel batış bölgesi belirlendi ve sualtı araştırmaları başlatıldı.

Sturama'nın öyküsü bir hayli ilginç. II. Dünya Savaşı yıllarında, Naziler'den kaçan 800'den fazla Yahudi'yle birlikte Filistin'e doğru hareket eden Struma gemisi, Türkiye açısından manevi bir önem de taşıyor.

Karadeniz'e terkedilen Struma, İstanbul'daki Musevi cemaatinin ve Kızılay'ın yardımlarıyla 2.5 ay misafir edildi. 24 Şubat 1942 günü ise bir Sovyet denizaltının gönderdiği torpille batırıldı.

Struma, deniz tarihi ve batık araştırmacılığı açılarından, son yüzyılın en önemli mihenk taşlarından birisi olarak kabul ediliyor. Ancak, araştırmacılar Struma'nın sırrını vermemekte direndiğini belirtiyor. Mevcut yüzey akıntısı ve özellikle çok şiddetli dip akıntısı nedeniyle çalışmalar çok zor ilerliyor.

Sorumlu İngiltere

Bu facianın asıl sorumlusu olarak, Ortadoğu çıkarlarını yitirmek istemeyen İngiltere'nin katı tutumu gösteriliyor. Türkiye'nin Struma politikası, İngiltere'nin tutumuna göre biçimlenmiştir. Ağırlıklı olarak 2. Dünya Savaşı yıllarında Balkanlar / Ortadoğu ekseninde yaşanan bir trajedinin en önemli taşıdır Struma, bir dönüm noktasıdır. O, göçler tarihinin değiştiği an, yeniden yazıldığı yerdir.

Struma enkazının bulunmasıyla, 1917'de Osmanlı egemenliğinin yitirildiği Kudüs'ten, İsrail Devleti'nin kuruluşu 1948'e kadar geçen 30 yıllık bir dönem içinde yaşanan gizli kalmış gerçekler gündeme taşınacak.