Uyum değil asimilasyon

Dış Haberler Servisi
00:0017/10/2006, Salı
G: 17/10/2006, Salı
Yeni Şafak
Uyum değil asimilasyon
Uyum değil asimilasyon

Türk asıllı Alman milletvekillerin, "Almanya'ya bağlılığınızı göstermek için başörtüsünü çıkartın" çağrısına tepkiler yağıyor. "Sözlerim yanlış anlaşıldı" diyen Akgül, geri adım atarken, Türk ve Alman siyasetçiler, çağrının amacını aştığını kaydetti

Almanya'da Türk kökenli Federal Meclis üyeleri Lale Akgün (SPD) ve Ekin Deligöz'ün (Yeşiller), Hür Demakrot Partili Mehmet Daimagüler ve Seyran Ateş'in, “Almanya'ya bağlılığımızı göstermek için başörtülerinizi çıkartın” teklifine tepkiler artıyor. Türk kökenli siyasetçilerin çağrısının yer aldığı haber sitelerine mesaj gönderen okuyucular, “Kadınlar başörtüsüyle imajımızı bozuyor”, “Başörtülü kadınlar modern erkeklerin yanına yakışmıyor”, “Almanya'ya bağımlılığımızı göstermek için, kadınlmarımız başörtülerini çıkartmalı” sözlerinine Almanya'daki Türkler ağır tepki gösterirken, tartışmaya katılan Alman vatandaşlar da, böyle bir çağrının Alman demokrasi anlayışı ile uyuşmadığını dile getirdi.

KRALDAN FAZLA KRALCI

Talep edilen sonuç ile yöntemlerin birbiriyle çeliştiği kaydedilen mesajlarda, “Entegrasyon, sosyal uyum ve lisan ile ilgili bir durum. Almanca konuşmaya direnen insanların neden olduğu bir sorun. Oysa başörtüsü entegrasyona mani değildir” denildi. Okur mesajlarına tepkilerini dile getiren ve Alman vatandaşı olduğunu belirten okurlar da, “Entegrasyonun önündeki en büyük engel başörtüsü ise, erkekler ne yapacak” diye sordu. Bir diğer okur da, “Ben müslüman olmuş bir Almanım. Müslüman olduktan sonra da başörtüsü takıyorum. Uyum sağlamak için tekrar başörtümü çıkarsam olur mu” diye yazdı. Bir başka mesajda ise, yine Alman olduğunu belirten bir okur, “Çevremdeki Müslümanların dinine olan bağlılıkları beni etkiledi. Bende artık daha dindar bir Hrıstiyanım. İnançlı olmak çok güzel bir şey” diyerek, Türk asıllı milletvekillerin çağrısına tepki gösterdi.

AKGÜL ÇARK ETTİ

Almanya'da yaşayan vatandaşların, Türk asıllı milletvekillerinin yaptığı çağrıya yönelik tepkisine ilk geri adım Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Lale Akgül'den geldi. Haber sitelerine, “Bizler, bu isimleri bizi temsil etsinler. Haklarımızı korusunlar diye seçtik. Oysa onlar tam tersini yapıyor. Kaybeden kendileri olur. Bir daha onlara oy vermeyiz” tepkilerinin gelmesi üzerine Akgül, sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve başörtüsünün kişisel bir tercih olduğunu asla buna karışılmayacağını açıkladı. Akgün, “Ben bu röportajda baskı unsuruna ve kadın-erkek eşitsizliğine dikkat çektim. Başörtüsü takıp takmamakta önemli olan kişilerin kendi kararlarıdır. Uyum için başörtüsü takılmasın diye bir çağrıda bulunmak doğru olmaz. Eğer böyle bir şey yapılırsa, bir başkası da çıkar, pantolon giymeyin der. İş çığırından çıkar” diye konuştu. Başörtülü entelektüel kadınlarla karşılaştığını ve onlarla görüştüğünü vurgulayan Akgün, “Ben eşitlikten yanayım. Başörtüsünü uyuma karşı bir engel olarak görmüyorum. Başörtüsü takmak için yüzlerce sebep var. Önemli olan kadının kuvvetli olmasını sağlamaktır. İnsanların özel seçimine karışmak çok büyük bir saygısızlık olur. Kimse kimsenin kıyafetine karışamaz. Önemli olan kadınlara özgürlük ve eğitim şansı sağlamak” dedi.


Başörtüsüne tamamen karşı olduğum bilinir

Ekin Deligöz ise, “Başörtüsüne karşı olduğum gizli bir olay değil. Herkes başörtüsüne fikri bazda istediği gibi yaklaşabilir. Ancak bence kadınlar, demokratik bir ülkede bilinçli davranmalılar ve yaşamalılar. Ben Atatürk'ün fikirleriyle büyüyen bir insan olarak başörtüsüne karşıyım. Bunu her zaman söylemişimdir” diye konuştu. Başörtüsünün çoğunlukla siyasi bir sembol taşıdığını ileri süren Deligöz, “Tabii ki bu yüzden başörtülü kadınların imajı dışarıya karşı kötü yansıyor. Türbanın sembol olmasına karşıyım. Ben, dini ya da siyasi amaçlarla da olsa türbana karşıyım” açıklamasında bulundu. Sözleriyle ülkedeki Müslüman Türk toplumunun tepkisini çeken Deligöz, Bild am Sonntag gazetesine yaptığı açıklamada başörtüsünü kadınların baskı altında tutulmalarının bir sembolü olarak gördüğünü söylemişti.


'Türkçe marş Alman olmamızı engeller' demişti

Mayıs 2006'da Yeşiller Partili politikacı Hans-Christian Ströbele'in Alman milli marşının resmi olarak Türkçe versiyonunun hazırlanmasından yana görüş bildirmesi üzerine FDP Federal Yönetim Kurulu eski üyesi Mehmet Daimagüler bu teklifi reddetmiş ve Almanları bile şaşırtan şu ifadeleri kullanmıştı: "Ulusal birlikteliğin sembolü niteliğindeki milli marşın farklı dillerde okunması tam tersi bir etki yapar. Eğer bir ulus olacaksak, aynı dilde konuşabilmemiz ve okuyabilmemiz gerekir. Öneri toplumu Almanlaştırmaktan uzaklaştırılmayı hedefliyor." Hristiyan Birlik Partileri Federal Parlamento Grup Başkan Yardımcısı Wolfgang Bosbach (CDU) ise bu öneriyi reddederek, "Alman milli marşının Türkçe'si, entegrasyonun tam tersidir" demişti.


Erkekler nasıl uyum gösterecek?

Bild am Sonntag'da çıkan haberi değerlendiren Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Federal Yönetim Kurulu Üyesi Emine Demirbüken ise, “Başörtüsünü yobaz bir konuma getirmek kadar kötü bir şey yok. Bu aslında başörtüsü karşıtı Almanların ekmeğine yağ sürmektir” dedi. Başörtüsünün uyuma engel olmadığını kaydeden Demirbüken, “Kesinlikle böyle bir şey yok. Başörtüsü sadece dini inançlar gereği taşınıyorsa bu, tamamen Allah ile insan arasındaki bir durumdur. Kimse buna karışamaz.” dedi.Başörtüsünü uyumun engeli olarak görenleri kınadığını kaydeden Demirbüken, “Genelleştirerek başörtüsünü dar bir siyasi çerçeveye oturtmak, tehlike unsuru olarak göstermek kabul edilemez. Bu mübarek günlerde, bu kadar duyarsız bir açıklama yapan şahıs, konuya hakim olmadığını gösteriyor. Başörtüsünün farklı anlamalarını söylemeden sadece tehdit unsuru olarak göstermek doğru bir tavır değil. Benim annem 40 yıldır burada yaşıyor ve başörtüsü taşıyor, Alman toplumuyla da uyumlu. Ayrıca, entegrasyon sorunu yaşayan erkekleri ne yapmalı. Onları uyumlu hale getirmek için ne yapılması gerekiyor. Entegrasyon ile dini ve kültürel motifleri birbirinden ayırmak gerekir” diye konuştu.


Tek sorun başörtüsü mü?

  • VİNDELİK: Ben yurtdışına gittiğimde veya orada yaşamak zorunda kalsam, kendi geleneklerimi ve inançlarıma daha sıkı sarılırım. Türkiye'ye veya dini inancına ait özelliklerin terki, kimlik bunalımını da beraberinde getirecektir. Müslüman ailelerin çocuklarında alkol ve uyuştucu bağımlılığın çok az görülmesi dikkate değer bir şey. Ben çevremde yaşayan Müsmülanların dinlerine olan bağlılığı nedeniyle, artık daha dindar bir Hristiyanım.

  • ANDERE PERSPEKTİVE WAGEN: Moder tanımlanmış bir Türk kadını= Başörtüsüz kadın. Bu iki gündür tartışmalara neden olan çağrının özeti. Kadınlar kendi iradeleri ile örtünemiyor, başkalarının isteği üzerine başörtüsünü çakırtıyor. Peki bu daha nereye kadar girecek?

  • SONJA: İnsanları inandıkları bir şeyi yapmamaya zorlamak herşeyden önce insanlakları ihlalidir. Tartışmanın boyutu değiştirilmeli.

  • JAKOB: Tartışmalar amacından saptırılıyor. Eğer tartışma konusu entegrasyon ise, bunun başörtüsü ile bir ilgisi yok. Entegrasyonu sağlayan ortak unsur dildir, birbirimizi anlayamamaktır. Aynı dili konuşsak bile.

  • KLAUS: Başörtüsü benim için uzlaşılabilir bir kültür. Benim itiraz ettiğim Türklerin kollektif neden kendilerini soyutladıkları. Neden Türk kız öğrencileri, okul gezilerine gelmez, etkinliklere katılmaz.

  • YASEMİN: Başörtüsü takıp bir Alman kadar Almanca konuşan, başörtüsü takmadığı halde tek kelime Almanca konuşamayanlar var. Entegrasyon başörtüsü değildir.