Gazze'nin en büyük hastanesi Şifa'nın bir doktoru isyanını, “Bu savaşta kural yok...İnanılmaz ve vahşi” sözleriyle dile getiriyor.
Kan ve gözyaşının dinmediği Gazze Şeridi'nde yaşayanlar çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlısı genci, sivili militanı aynı kapanın içinde kısılmış vaziyette, ayırım gözetmeksizin gelen “”ölüme” isyan ediyor.
Gazze'nin en büyük hastanesi Şifa'nın bir doktoru isyanını, “Bu savaşta kural yok...İnanılmaz ve vahşi” sözleriyle dile getiriyor. Bombardımanlardan, füze ve top atışlarından iki haftada 4 binin üzerinde kişinin yaralandığı Gazze'de, her dakika aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda yaralının akın akın getirildiği Şifa hastanesinin, “Gördüklerimden artık hissizleştim. Aileme bile bir şey olsa beni etkilemeyecek sanıyorum” diyen doktoru, 5 gündür evine gitmeden gece gündüz ameliyat yaptığını anlattı.
Doktor, “Sabahlara kadar aralıksız çalışıyoruz. Bitmiyor... Her dakika yenileri geliyor. 5 günde 100 ameliyat yaptım. Ameliyat ettiklerim arasında hiç militan yoktu. Savaşçıları tipinden anlarsınız. Gelenler çoluk çocuk, kadın, yaşlı... Çocukların çoğu 16'sının altında. Militanların Gazze'de ayrı hastanesi mi var oraya gitsinler? Zaten hastane sayısı belli” dedi. İsrail askerlerinin Gazze'ye girmeye çalıştıklarını ama giremediklerini, sokakta militanlara bir şey yapamadıklarını söyleyen doktor, “Madem girmek istiyorsunuz girin. Alın Hamas'ı... Öyle yapmıyorsunuz. Füze gönderip çoluk çocuğu öldürüyorsunuz. Bundan mutlu mu oluyorsunuz? Bu tam bir hainlik” diye konuştu.
Gazze'ye atılan bombaların, kalabalık kentte, nereye düşse birkaç kişiyi öldürmesinin, onlarcasını yaralamasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen doktora göre, atılan bombalar yeni ve Gazzeliler üzerinde “deneniyor.” “Amerika'dan yeni silahlar getiriyorlar ve denemek için bizi kullanıyorlar. Şu deney farelerine döndük” diyen doktor, bir doktor arkadaşının evine düşen ve iki çocuğunu yaralayan bombaların yaktığı parçaları, arkadaşının getirip gösterdiğini anlatırken, “Galiba fosforlu bombalar dedikleri bu... Sürekli yanıyor ve sönmüyor. Suyla söndürmeyi denedik olmadı.. Ancak üzerine toprak örtünce söndü” diye konuştu.
“Ne istiyorlar sivillerden anlamıyorum” diyen doktor, “Suyumuz yok, elektriğimiz yok,ekmeğimiz de... Arabayı bırak ambulansla çıkamıyoruz. Üstümüzde uçaklar, karadan tanklar, denizden gemiler vuruyor. Sanıyorlar ki, Gazzelileri sıkıştırınca bunlar Hamas'ın üzerine yüklenecek. Tam tersi oluyor. Gazze'deki insanlar, El Fetihlisi, Hamaslısı, artık aralarında bir ayırım olmadığını anladı. İsrailliler hiçbir Filistinliyi sağ bırakmak istemiyor. Bu anlaşıldı” dedi.
“Amerika, İsrail'e gemilerle silah gönderiyor ama birkaç kilometre öteden, Refah sınırından bize ilaç, tıbbi malzeme sokulmuyor” diyen ve artık artık Gazze'de “yoklar”dan bahsetmek istemediğini söyleyen doktor, şöyle devam etti:
“4 aylık bebeğime pilav yedirdim. Süt yok. Karın ağrısından sabahtan beri ağlıyor. Bebek bağırsağı bu tür yemeği hazmetmiyor ama çare yok. Susturmak için ağrı kesici veriyorum. Bütün bunlara rağmen, Allah sabır vermiş sabrediyoruz. Ekmek de istemiyoruz, elektrik de...Sadece normal bir insan gibi yaşamak istiyoruz.”
Doktor, yaşadıklarının kendisinde yarattığı etkiyi şu çarpıcı sözlerle aktardı:
“Artık alıştım. Her şeye alıştım. Hiçbir şeysiz yaşamaya alıştım. Ölümlere alıştım. Hissizleştim... Sanki ailemi bile vursalar etkilenmeyeceğim, öyle bir duygu. Anlamı yok hiçbir şeyin.”
Doktorun verdiği bilgiye göre, ambulanslar, doktorlar, sağlık görevlileri özellikle hedef alınıyor. Bugün Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, Cebaliye'de füze saldırısına uğrayan bir binadaki yaralıları çıkarmaya çalışan bir doktor, aynı eve atılan ikinci füzede öldü, bazı sağlık görevlileri de yaralandı. “Elbette vurulan binaya doktor, sağlık görevlileri girer” diyen doktor, ikinci kez füze atılmasını “maksatlı” olarak değerlendirirken, “Klasik hikaye...” ifadesini kullandı.
Güneydeki Han Yunus'ta çalıştığı hastaneye gidemediği için Şifa hastanesinin acil servisinde yardımcı olan, Türkiye'de eğitim görmüş uzman doktor Muhammed Habib, önceki gün Secaiye'deki evlerine atılan füzede bir ağabeyini kaybetti, diğer ağabeyi ile ölen ağabeyinin iki çocuğu da yaralandı. Doktor Muhammed Habib, olayı anlatırken, Secaiye'deki evlerini boşalttıklarını, ancak dışarıda füze saldırısının sürmesi nedeniyle evde kalan iki çocuğu çıkartamadıklarını söyledi.
Sabah çocukları evden çıkarmayı deneyen ağabeyleri Cabir Habib'in (42) yukarı çıktığını, Ali Habib'in (39) aşağıda beklediğini, o sırada evin bir füzeyle vurulduğunu anlatan Muhammed Habib, Cabir Habib'in füze saldırısında öldüğünü, gelen ambulansların eve yaklaşamadığını, bir ambulansın eve yaklaşma girişimi sırasında vurulduğunu ve içindekilerden 3 kişinin öldüğünün aktardı.
Küçük ağabeyinin halen Şifa hastanesinde yattığını, durumunun ciddi olduğunu söyleyen Muhammed Habib, yaralanan yeğenlerinin durumlarının kötü olmadığını anlattı. Bir başka doktor ortopedi uzmanı Fadıl Naim, ambulansta gönüllü olarak çalışan 18 yaşındaki oğlunu ambulansın füzeyle vurulması sonucu, araçtaki diğer kişilerle birlikte kaybetti.
Gazze'de yaralılar hastanede iyileşmesi beklenmeden, ameliyat edildikten hemen sonra, yeni yaralılara yer açılması amacıyla evlerine gönderiliyor, varsa veya kalmışsa ana babaları veya kardeşlerine, yakınlarına emanet ediliyor. Gazze'deki ağır bombardımanlara rağmen, günlerdir Mısır'ın Refah sınır kapısında bekleyen, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu dünyanın birçok ülkesinden gelen yüzlerce doktordan 40'ı dün Gazze'ye giriş yaptı. Mısır'ın Gazze'ye geçiş yapan doktorlara, “Mısır hükümetinin hiçbir sorumluluğu yoktur” diye taahhütname imzalattığı da öğrenildi.
Rusya, Kuveyt, Ürdün, Katar, Yunanistan, Yemen, Türkiye ve daha birçok ülkeden doktorların, hasta bakıcıların bekleştiği kapıdan girenler arasında Türk doktor olup olmadığı konusunda bilgi edinilemedi.
Gazze Şeridi'nde, bombalandığı için evlerinden olan veya bombalanacağı için evlerinden uyarılarla çıkarılan Gazzeliler, mülteci kamplarından, “yeniden mülteci” durumunda, BM okullarına sığındı. Gazze Şeridi'ndeki BM okullarına, çoğunlukla kuzey ve güneydeki sınır bölgelerinden kaçmış 200 bin kişinin sığındığı belirtilirken, yardımların tedarikinin düzenli sağlanamaması nedeniyle bu okullarda çok güç koşullar altında yaşamın sürdürülmesine çalışılıyor. Okullarda barınanların battaniye, ayakkabı, terlik ve benzeri birçok şeye ihtiyacı olduğu belirtilirken, bazı okullarda barınanlara 48 saatte ancak bir öğün yemek verilebildiği ifade ediliyor.