Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, önümüzdeki dönemde de belirsizlik aralığının her iki yönde 2 yüzdelik puan olarak korunacağını belirterek, gerçekleşen enflasyon ile hedef enflasyon arasındaki farkın mutlak değerinin 2 yüzdelik puanı aştığı takdirde hesap verme yükümlülüğünün devreye gireceğini bildirdi.
Yılmaz, 2011 Yılı Para ve Kur Politikası'nı açıkladığı basın toplantısında, Enflasyon Hedeflemesi Rejimi çerçevesinde, şeffaflık ve hesap verme ilkelerini uygulayabilmek için kamuoyunca gözlenebilir ve somut bir ölçüt ortaya koyabilmek için, nokta hedefler etrafında belirsizlik aralığı ilan ettiklerini hatırlattı.
Enflasyon belirsizlik aralığının dışına çıktığında hesap verme yükümlülüğünün devreye girdiğini kaydeden Yılmaz, belirsizlik aralığının enflasyon hedeflemesine geçildiği dönemden bu yana hedef etrafında her iki yönde 2 yüzdelik puan olarak uygulandığını söyledi.
Yılmaz, kontrol dışında kalan işlenmemiş gıda ve tütün gibi kalemlerin fiyatlarında öngörülemeyen oynaklıkların Türkiye'de belirsizlik aralığının göreli olarak daha geniş tutulmasının temel sebebi olduğuna işaret ederek, özellikle işlenmemiş gıda fiyatlarında yaşanan aşırı oynaklıkların enflasyonun yıllık frekansta dalgalı bir seyir izlemesine neden olduğunu kaydetti.
Türkiye'de işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklığın AB ülkelerine kıyasla belirgin olarak daha yüksek olduğunu belirten Yılmaz, ayrıca bu durumun büyük ölçüde yapısal unsurlardan kaynaklanmasının kısa vadede işlenmiş gıda fiyatlığındaki oynaklığın devam edeceğini gösterdiğini söyledi.
Yılmaz, bu çerçevede, önümüzdeki dönemde de belirsizlik aralığının her iki yönde 2 yüzdelik puan olarak korunup, gerçekleşen enflasyon ile hedef enflasyon arasındaki farkın mutlak değeri 2 yüzdelik puanı aştığı takdirde hesap verme yükümlülüğünün devreye gireceğini bildirdi.
2011 yılında hesap verme yükümlülüğünü uygulama biçiminde değişiklik olmayacağını belirten Yılmaz, enflasyon hedeflerinin yıl sonları için belirlendiğinden ilgili yılın sonunda enflasyonun hedeften belirgin olarak sapması durumunda, hükümete bir açık mektup yazacaklarını kaydetti.
Yılmaz, ayrıca Enflasyon Raporu'nun da hesap verme sorumluluğunun pekiştirilmesi açısından destekleyici bir işlev görmeye devam edeceğini söyledi ve şöyle devam etti:
'Bu çerçevede, enflasyonun yıl içinde de üçer aylık dönemlerin sonu itibariyle yıl sonu hedeflerden 2 yüzdelik puandan fazla farklılaşması durumunda sapmaya yol açan nedenler ile hedefe ulaşılması için alınan ve alınması gereken önlemleri, Enflasyon Raporu aracılığıyla kamuoyuna açıklayacağız.
Hedef enflasyonun orta vadede nereye gideceği bilgisini içerirken, tahmin, enflasyonun hedefe doğru ilerlerken izlemesi öngörülen seyri ifade etmektedir. Dolayısıyla iktisadi bilimlerin orta vadede enflasyon hedefimizi, daha kısa vadelerde ise enflasyon tahminlerimizi referans alması uygun olacaktır.'
Yılmaz, para politikasının temel iletişim araçlarının Enflasyon Raporu ve Para Politikası Kurulu Duyuruları olduğunu hatırlatarak, Kurul'un önceden açıklanan bir takvim çerçevesinde aylık olarak toplandığını anlattı.
Toplantının hemen ardından Para Politikası Kararı'nın ve kısa gerekçesinin bir basın duyurusu ile internet sayfalarında açıklandığını kaydeden Yılmaz, 2011 yılı için Para Politikası Kararı duyurusunun yayımlanma saatinin 14.00 olarak belirlendiğini bildirdi. Yılmaz, duyurunun İngilizce çevirisinin de yine aynı gün yayımlanacağını söyledi.
Kurul'un ayrıntılı değerlendirmelerini içeren toplantı özetinin ise toplantıyı takip eden 5 iş günü içinde internet sayfasında İngilizce çevirisi ile birlikte yayımlanacağını ifade eden Yılmaz, Enflasyon Raporu'nun yılda 4 defa yayımlanmaya ve raporun kamuoyuna tanıtımının basın toplantısı ile yapılmaya devam edeceğini kaydetti ve şöyle devam etti:
'Para ve kur politikası çerçevesine ilişkin kamuoyu ile paylaşılan duyurular Başkan tarafından, Merkez Bankası'nın faaliyetleri ve para politikası uygulamaları hakkında Bakanlar Kurulu ile TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na yılda 2 defa yapılan sunumlar, her ay enflasyon verilerinin açıklanmasını takibeden iş günü içinde yayımlanan aylık fiyat gelişmeleri raporu, yılda 2 kez yayımlanan finansal istikrar raporu, Merkez Bankası yetkililerinin yurt içi yurt dışı toplantılarda yaptığı sunum ve konuşmalar ile diğer basın duyuruları da ekonomik görünüm ile uygulanan ve uygulanacak politikalar ile ilgili kamuoyunun bilgilendirilmesinde önemli rol oynamaya devam edecektir.
Merkez Bankası tarafından yayımlanan çalışma tebliğleri, kitapçıklar, ekonomi notları ile düzenlenen konferanslarda iletişim politikasının önemli unsurları olmayı sürdürecektir.'
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yabancı para yükümlülükleri için uygulanan zorunlu karşılık oranlarının da, önümüzdeki dönemde vade dilimlerine göre farklılaştırılmasının söz konusu olduğunu bildirdi.
Yılmaz, kısa vadeli yükümlülükler için belirlenen zorunlu karşılık oranlarını da, iç ve dış gelişmelere bağlı olarak kademeli şekilde artırmaya devam edebileceklerini söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, 2011 Yılı Para ve Kur Politikası'nı açıkladığı basın toplantısında, 2010 yılında küresel ekonomi, kademeli olarak toparlanmaya devam ederken, bu toparlanmanın küresel krizin kaynağı olan gelişmiş ekonomilerde daha yavaş ve kırılgan bir görünüm arzettiğini belirtti.
Gelişmekte olan ekonomilerdeki toparlanmanın ise daha hızlı ve istikrarlı olarak gerçekleştiğini vurgulayan Yılmaz, bu çerçevede aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok gelişmekte olan ülkede, üretimin kriz öncesi seviyenin üzerine çıktığını, bu ülkelerde işgücü piyasalarının da daha istikrarlı bir iyileşme gösterdiğini ifade etti.
Yılmaz, ortaya çıkan ayrışmanın para politikası uygulamalarına da yansıdığını ve gelişmiş ülkelerde daha önce benzeri görülmemiş parasal genişleme yaşandığına işaret etti.
Genel değerlendirmenin ardından Türkiye'deki gelişmelere dikkati çeken Merkez Bankası Başkanı, son dönemde zorunlu karşılık oranlarının artırıldığını, Ekim ayından itibaren rezerv birikiminin hızlandırıldığını, finansal istikrara yönelik riskleri sınırlandırmak için de alternatif araçların daha etkin kullanımına dönük TL zorunlu karşılıklara faiz ödenmesini uygulamasına son verildiğini hatırlattı.
Kriz sonrası süreçte Türkiye'de, parasal aktarım mekanizmasının daha etkin çalıştığını dile getiren Yılmaz, bu dönem risk algılamalarındaki dalgalı seyre karşılık, para ve kredi piyasalarında oluşan faizlerin temel belirleyicisinin, Merkez Bankasının politika faizi olduğunu vurguladı.
'Türkiye ekonomisinin normalleşme sürecinde önemli bir aşama olan bu durumun ortaya çıkmasında, kriz döneminde uygulanan basiretli para politikası önemli bir rol oynadı' diyen Yılmaz, gerek küresel ölçekte faizlerin düşük seyretmesi, gerekse politika faizlerinin düşük düzeylerde sabit tutulacağı açıklamalarının, piyasa faizlerinin bu yıl tarihsel olarak en düşük düzeye inmesini ve bu seviyelerde seyretmesini sağladığını söyledi.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının 2010'daki not artırımlarının da, söz konusu iyileşmenin kalıcı olduğunu teyit ettiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye'nin risk primi göstergelerinin kriz öncesine kıyasla en yüksek miktarda düşen ülkeler arasında yer aldığına da vurgu yaptı.
Başkan Yılmaz, mevcut konjonktürde ekonomide gözlemlenen iç ve dış talebin büyüme hızlarındaki ayrışma ve hızlı kredi genişlemesinin cari açığı artırdığını da bildirdi. Yılmaz, 'Buna ilave olarak Avrupa ve Amerika ekonomilerindeki son gelişmeler ve alınan kararlar, küresel ölçekte para genişlemesine yol açarak, cari açığın 2011-2013 dönemi için hazırlanan Orta Vadeli Programda yer alan öngörüleri aşma ihtimalini gündeme getirmiştir' diye konuştu.
Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğuna işaret eden Yılmaz, ancak kuruluş kanununun bankayı, finansal sistemde istikrarı sağlayıcı tedbirleri almakla da görevlendirdiğini anlattı.
Fiyat istikrarı ve finansal istikrarın, birbirlerini tamamlayıcı 2 önemli hedef olduğunu belirten Yılmaz, Merkez Bankası'nın, Türkiye'de finansal istikrardan sorumlu kurumlardan biri olmakla birlikte, finansal istikrara makro açıdan bakan bir kuruluş olduğunu da kaydetti.
İçinde bulunulan küresel konjonktürün, kısa vadeli faizlerle birlikte, likidite yönetimi ve zorunlu karşılıklar gibi alternatif araçların yetkin kullanıldığı bir politika bileşimini gerekli kıldığını anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
'Önümüzdeki dönemde fiyat istikrarına kalıcı şekilde ulaşırken, finansal istikrarı da makro düzeyde gözetip, korumak amacıyla kısa vadeli faizleri ve faiz dışı araçları eşgüdüm içinde kullanmaya devam edeceğiz.
Finansal istikrarın korunmasına dair atılacak öncelikli adımların başında, bankacılık sektörünün yükümlülüklerinin vadesini uzatmak gelmektedir. Ülkemizde bankacılık sektörü, sağlam bir bilanço yapısına sahip bulunmaktadır. Ne var ki, bankaların gerek yurt içinde, gerekse yurt dışından sağladıkları fonların ortalama vadesi, aktiflerinin vadesine kıyasla oldukça kısadır. Aldığımız ve alacağımız tedbirlerle, hem mevduatın, hem de yabancı sermaye girişlerinin daha uzun vadeye yönelmesini amaçlamaktayız.
Önümüzdeki yıl TL cinsi mevduat dışı yükümlülüklerden uygun görülenlerin vadesini uzatmayı teşvik etmek amacıyla ayrı bir çalışma yapacağımızı belirtmekte yarar görmekteyim. Diğer taraftan döviz tevdiat hesaplarının ve diğer yabancı yükümlülüklerinin vadesinin uzatılmasını teşvik etmek amacıyla yabancı para yükümlülükler için uygulanan zorunlu karşılık oranlarının da önümüzdeki dönemde vade dilimlerine göre farklılaştırılması söz konusu olabilecektir. Ayrıca daha kısa vadeli yükümlülükler için belirlediğimiz zorunlu karşılık oranlarını, iç ve dış gelişmelere bağlı olarak kademeli şekilde artırmaya devam edebileceğiz.'
Alınan ve alınacak önlemlerin finansal istikrarın korunması için zorunlu olduğunun altını çizen Yılmaz, ancak bunların tek başına yeterli olmayacağına da dikkati çekti. Merkez Bankası Başkanı, 'Bu konuda tüm kurumların eşgüdüm içinde hareket ediyor olması büyük önem taşımaktadır. İlgili diğer kurumların özellikle kredi arzını sıkılaştırıcı ve finansal sistemde vade uzatımını sağlayıcı önlemlere destek vermesi, para politikasında hareket alanımızı geliştirerek, politikalarımızın etkinlik ve esnekliğini artırmaktadır' açıklamasında bulundu.
Yılmaz, cari açığa ilişkin risklerin sınırlandırılması için de kamu tasarruflarının artırılması ve mali disiplinin sürdürülmesi gerektiğini dile getirdi.
Merkez Bankası Başkanı, son dönemde özellikle Avrupa'daki çevre ülkelerin kamu borç dinamiklerindeki bozulmanın temel riskler arasında yer aldığına işaret ederek şunları söyledi:
'Türkiye'nin yakaladığı yüksek büyümeden kaynaklanan ek kamu gelirinin önemli bir kısmının kamu borçlarının azaltılmasında kullanılıyor olmasının, gerek fiyat, gerek finansal istikrar açısından önemli olduğunun altını çizmek istiyorum.
Alınan ve alınacak önlemlerin fiyat ve finansal istikrar üzerindeki etkilerini yakından izlediğimizi ve gerekirse yeni tedbirlerin devreye sokulacağını da belirtmek isterim.'