Sizin dükkanda neden türbanlı yok?

Saadet Berrin Üstüner
00:0023/01/2011, Pazar
G: 22/01/2011, Cumartesi
Yeni Şafak
Sizin dükkanda neden türbanlı yok?
Sizin dükkanda neden türbanlı yok?

Ertuğrul Bey barların, cafelerin, gece kulüplerinin yasak olmadığını; lakin muhafazakarların oraya gitmediğini yazıyor. Allah aşkına böyle bir mantık olabilir mi? Başörtülü kadına birilerinin tercihine göre mi kapılar açılıp kapanır.

Yukarıdaki başlık Ertuğrul Özkök' ün Hürriyet Gazetesi'ndeki Cuma günkü köşe yazısının başlığı. Yazar Ülke TV'de katıldığı bir programda "Hürriyet'te niye türbanlı gazeteci yok?" sorusu üzerine, "Durmadan neden bu soruyu soruyorsunuz?" diyerek cevap verdiğini, altında da bu sorunun açılımını yazmış. Kendine göre sorular sorup yine kendine göre cevaplar vermiş.

Üzerinde en çok eğildiği konu ise türbanlı kadınların eşlerinin, onlara getirdiği yasaklar veya kadınların kendi kendine koyduğu tabuları olmuş. Bu yasakları kaldırmanın türban yasağını kaldırmaktan da zor olduğu görüşünde. Aslına bakarsanız söylediklerinin bir kısmı doğru olmakla birlikte bu yasakların niçin olduğunu bilememesi konuya yüzeysel yaklaşmasına neden olmuş.

Muhafazakar kadınların ya da erkeklerin kendilerine yakıştıramadıkları için bazı eylemlerden uzak durduklarını, bunları normalleşme süreci içinde aşacaklarını düşündüğünü yazıyor. Bunun sebebi İslam terbiyesine yakışmayan eylemlerin Müslüman bireye de yakışmıyor olması olabilir mi? "Başı örtülü kadının engellemelerden dolayı giremediği yerler var; ama bir de hiçbir engel olmadığı halde girmediği yerler de var." diyen Ertuğrul Bey barların, cafelerin, gece kulüplerinin yasak olmadığını; lakin muhafazakarların oraya gitmediğini yazıyor. Allah aşkına böyle bir mantık olabilir mi? Başörtülü kadına birilerinin tercihine göre mi kapılar açılıp kapanır. Sen her yeri serbest bırak. Ben inancıma, kendime yakıştırdığıma gireyim, yakıştırmadığıma da girmeyeyim. Bana gece kulüpleri lazım değil. Üniversite kapıları, devlet daireleri lazım. 'Kamusal alan' dediğiniz alanlar lazım. Üstelik kamu benim.

Asıl olan yaptığın işi hakkıyla yapabilmektir. Hürriyet Gazetesi de böyle düşünse farklı fikirleri, aykırı yaklaşımları dile getiren, bu arada dış görünüşü de farklı olan başörtülü bir gazeteciye köşesini verse fena mı olur? Bir olumsuzluğu kendi hayatında yaşayan sorunu daha iyi dile getirip aktarabilir. Gazetenin okuyucu kitlesi genişler, çeşitlenir.

Aslına bakarsanız tabanda böyle ayrışmalar yok. Başörtülü başörtüsüz tüm kadınlar zaten birbirleriyle iletişim halinde. Birlikte birçok zevki, sosyal hayatı paylaşıyorlar. Ortak noktalarda buluşup eğleniyor, geziyor, hayır işlerinde koşturuyorlar. Ayrışma sadece takva noktasında ortaya çıkıyor. Farklılık kılık kıyafet tercihinde yani dış görünüşte var. Açık olsun kapalı olsun kadınlar bir araya geldi mi, hiç fark etmez; konuşacak, paylaşacak o kadar çok konu bulur ki.

Başörtülü ya da dindar bir kadının içkinin su gibi aktığı bir ortamda müzik dinleyip eğlenmesi tabi ki yakışık almaz. Ama edebiyle gidip oturacağı bir konseri dinlemesinde de bir sakınca bulunmaz. Herkesin bikiniyle, mayoyla yarı çıplak bir plajda bulunması pek tabi yakışık almaz; ama kendine uygun bir yerde elbette denize girecektir. Başın örtülüyse her şeyi yapmaya kalkmamalısın. Daha başından bu yasaklara uyacağını kabul etmişsin demektir. Başörtünle düğünlerde, konserlerde oynamak zıplamak uygun olmaz. Yakışmayanı yapmamak muşaretin de bir gereğidir.

Ertuğrul Özkök yakıştırmamanın, muhafazakar kesimin hem kadınında hem de erkeğinde ciddi bir otosansüre, "otoyasaklama"ya yol açtığını söylüyor. Otokontrol her daim gerekli. Kontrolsüz yaşam olur mu? Bahsedilen yasaklar Allah'ın emri.

Başörtüsü yasağını bu kadar basite indirgeyip "Onlar yasak olmayan yerlere de gitmiyorlar." demek doğru bir yaklaşım değil. Kadın başörtüsüyle de her yerde çalışabilir. Başörtülü kadınların sadece merdiven sildiği ya da okullarda müstahdem olabildiği devirler geride kaldı. Türbanlı erkekler dedikleri dış görüntüsünde hiç bir şey anlaşılmayan; ama dindar kafalı erkekler! Onlar üniversitelerine girebilirken, başörtülü sınıf arkadaşları tahsillerini bırakmak zorunda kaldılar. Yarısı tasfiye edilen dindar öğrencilerin erkek olanları okullarını bitirip evlendiler. Başı açık; ama kafalarının içi türbanlı bir sürü kızımızın babaları oldular. Hadi şimdi de bu kızlarımızı ayırın bakalım. Gelecek onların elinde şekillenecek. Başlarını açtınız; ama fikirlerini değiştiremediniz. Şimdi ne olacak?