Türk medyası, geçirdiği değişimle konuşuluyor. Daktilodan laptoplara, ofislerden plazalara geçiş süreci gazetecilerin işini kolaylaştırdı. Hatta 3G teknolojisiyle uzaktan yazı işleri toplantısı bile yapıldı. Ama Babıâli döneminin gazetecileri o dönemde buldukları dostluk ve samimiyeti şimdi özlemle arıyor, gazetecilik anılarını dillerinden düşürmüyor
Babıâli, uzun bir dönem medya sektörünün başkenti olarak anıldı. Muhabirler, yazarlar Osmanlı döneminde Yüce Kapı olarak anılan şimdi ise turizm merkezi Sultanahmet'teki Babıâli çevresinde haber peşinde koşar, yazılarını yazarlardı. O zamanlar gazetecilik bir başka yapılmış olacak ki, Babıâli döneminin bazı gazetecileri “Ah nerede o eski Babıâli günleri” diyor. Şimdi ise gazetelerin son temsilciliklerinin de kapatılmasıyla Babıâli, artık medyanın gündeminde değil. O döneme yetişemeyen bir nesil olarak yazdıklarımız, dinlediklerimiz ve okuduklarımızdan ibaret ama yine de maziye dönmekte fayda var.
Teknolojinin henüz çok gelişmediği o dönemde belki yazılar laptoplarda yazılmıyordu ama o zaman, üzerinde mazinin tozunu taşıyan şimdilerde raflara kaldırdığımız daktilolar vardı. Babıâli çevresinde küçük ofislerde az eleman ve kısıtlı imkânlarla yapılan işler şimdilerde plazalarda yapılıyor. Babıâli'de temsilcilikleri bulunan Hürriyet ve Milliyet gazeteleri de buralardaki ofislerini kapatınca haberciler halktan daha fazla kopmaya başladı. Son dönemlerde bazı gazeteler yeniden merkezlere doğru kaysa da lüks gazete binaları gazetecileri toplumdan ve meslektaşlarından bihaber yaptı.
Teknolojinin gelişmesi sosyal hayata bir set çekiyor ama insanlara kolaylık da sağlıyor. Bu da son günlerde yeni bir tartışmayı başlattı. Gazetecilik öldü mü, peki bunun sorumlusu sadece teknoloji mi? Gazeteciliği teknolojinin öldürdüğünü savunan Hıncal Uluç, gazetecilerin bilgisayarlara bağlı kalarak, meslektaşlarıyla bir araya gelemediğinden yakınıyor. Mehmet Barlas ise, teknolojiyi sorumlu tutmuyor. Tartışmaya köşesini ayıracak yazarlar şüphesiz artacak ama bu tartışmalar sonucu değiştirmiyor.
Teknolojinin getirdiği tüm yenilikler ister istemez insanların arasına mesafe koyuyor. Sosyolojik bir süreç olarak yorumlayabileceğimiz bu durum medya sektörünü de etkiliyor ve gazeteciler, yöneticiler, diğer çalışanlar birbirlerinden habersiz gazete çıkartıyor. Şimdi ise, 3G teknolojisi ile karşı karşıyayız. Gazeteler artık haber toplantılarını bile tek bir mekânda yapmak zorunda değil, muhabirler bu teknolojiyle haberi merkeze daha kolay iletecek. Gazeteler görüntülü konuşmayla ilk haber toplantısını yapmaya başladı bile.
Tüm medyanın dayanışma içerisinde halkın hizmetine koştuğu dönemlerden Türkiye'deki 20 yy. döneminin medyasına geldiğimizde pek çok şeyin değiştiğini görüyoruz. Babıâli döneminde gazeteciler daha dayanışma içerisindeyken şimdi medya sitelerinde polemiklerden geçilmiyor. Bu sitelerden biri de www.gazeteciler.com. Sitenin yöneticisi Gazeteci Hadi Özışık, sitede gazetecilerin, yazarların dertlerini anlattığını söylüyor. Hadi Özışık'a göre, teknoloji iyi kullanılırsa gazeteciliğe hız kazandırır. Özışık, “Eskiden gazeteciler Babıâli yokuşundan çıkıp inerken birbirleriyle sohbet ederlerdi, şimdiyse medya siteleri vasıtasıyla birbirleriyle tartışabiliyorlar” diyerek tartışmaya katılıyor.
Babıâli döneminde şartlar çok daha zordu. Ama aynı zamanda ilişkilerin toplumla meslek erbabı arasındakiler açısından da daha samimi, içten şenlikli olduğu dönemdi. O beyaz kâğıda can verenin insan olduğu bilinci vardı. Şimdi plazalarda büyük kalabalıklarla çalışılıyor. Bu insanların medyaya can verdiği konusu göz ardı ediliyor. Sanayileşmenin etkisiyle içine kapalı, toplumdan haberdar ama toplumun içinde olmayan bir yaşam biçimi eskisinin yerini aldı. Gazeteleri okuyorum. Bir kendi işiyle uğraşanlar, bir de kendi işiyle uğraşanlarla uğraşanlar var. Birbirlerini tanımayan insanlar birbirleri hakkında yorumda bulunuyorlar. Babıâli'de haset dolu, hakaretli yaklaşımlarla sütun dolduramazdınız. Eskiden fikir öndeydi. Şimdi ise, gazeteciler gelişen teknolojiyle daha rahat çalışıyor ama teknoloji sadece hızı getirir, derinliği insan oluşturur. Gazeteciler şimdi yüz yüze gelemiyor. Sosyal ilişkiler daha zayıf. Tartışmalar medya sitelerine taşındı. Burada da zaman içinde yeni bir üslubun, ahlakın, karşılıklı ilişkinin gerektirdiği saygının oluşacağını umut ediyorum. Öte yandan teknoloji sosyolojik bir gelişme. Teknoloji gelişir ama mesleğin özü ve kuralları değişmez. Ben teknoloji nedeniyle bunların olduğuna inanmıyorum, bizde mesleğin özü ve kuralları çalışmıyor.
Babıâli gazeteciliğini doya doya yaşayamadım ama o zaman insanlar arasında daha sıcak ilişkiler vardı. Daha küçük mekânlarda çalışılıyordu. Teknoloji çok ilerlememişti. Şimdi olduğu gibi gazeteciler yazısını bilgisayar başında kimseyle temas kurmadan yazmıyorlardı. Yazı işleri toplantıları daha sıcak ve samimi bir şekilde geçiyordu. Küçük kadrolarla birebir temaslarla çalışılıyordu. Patronla çalışan arasında da temas vardı. Gazeteciler o dönemlerde halkla temas içindeydi. Şimdi havaalanına benzeyen binalarda insanlar birbirlerinden habersiz çalışıyor. Gazeteye gitmeden yazınızı yazabiliyorsunuz, olayları internetten takip
edebiliyorsunuz. Ben teknolojinin gazeteciliğe, gazetecilere olumlu tesir ettiğini düşünüyorum. İlla mekâna bağlı kalmak gerekmeyebilir. Ben köşe yazarıyım ha odamda oturmuşum ha bambaşka bir mekânda. Belki ikili ilişkilerde mesafe açıldı ama bilgiye erişmek kolaylaştı.
Her gazeteci kendi gazetesinde çalışanlarla ayrı bir toplum haline geldi ve iletişim azaldı. Eskiden çalışanlar yazarlar ve yöneticiler arasında dostluk ve samimi ilişki vardı şimdi ise bu internet haberleşmesine dönüştü. Gazeteciler o zaman farklı fikirleri savunup, farklı gazetelerde çalışıyor olsalar bile birbirlerine selam verir, birbirleriyle iletişime geçerlerdi. Bunun şu an olmaması büyük bir kayıp. O zamanlar yemekleri şimdiki gibi binalarda değil halkın arasında yerdik. Çorbacıya gittiğimizde vatandaşla da konuşur, onun derdini dinlerdik. Sosyal iletişimdeki bu kopukluk gazete yöneticilerinin plazalar yapma istediğinden kaynaklanmadı. Gelişen teknoloji maalesef bunu gerektiriyor. Daha yüksek tirajları olan gazeteler çıkarmak için, modern binalar kullanmak gerekiyor. Bugünün en az personelli, az tiraj yapan gazetesi Babıâli döneminin en büyük gazetesinin binasına sığmaz. Bugün aynı binada çalışan gazeteciler arasındaki samimiyet, o dönemde aynı sokakta farklı gazetelerde çalışan gazeteciler arasındakinden daha az. Ben bu yüzden yazarların tartışmalarını hiç yadırgamıyorum yeter ki seviyeli olsun.
Tüm dünyada basının gelişimi, teknoloji, hukuk düzeni, özgürlükler ve toplumun kültür düzeyi ile ilgilidir. Yeni bir durumla karşı karşıyayız. Eski ile karşılaştırma yapmak zor. Ben 40 yıldır yazıyorum. Eskiden telefon imkânları, faks imkânları bile sınırlı idi. Özgürlük limitleri dardı, teknik imkânlar sınırlı idi. Okur sayısı düşüktü, ulaşım zordu. Ama artık Gökova'da oturan bir gazeteci haberleri de izliyor günlük yazısını da yazıyor. 3G ile artık denizde bir geminin güvertesinden yayın kurulu toplantısına katılabiliyorsunuz. Yazılı, sözlü, görüntülü medya ve internet medyası rekabet içinde. Yeni asır sonrası plaza dönemi başladı. Teşvikler, rekabet ve teknolojideki gelişmeler yanında özgürlük limitlerinin artması sürecinde yeni bir dönem başladı. Okuryazarlık oranının artması, piyasaların canlanması, reklam sektöründeki hareketlilik, plaza medyası denilen dönemi başlattı. TRT tekelinin kalkması ile radyo ve televizyonlarda patlama yaşandı. Şanslı bir noktadayız. Dünyaya söyleyecek sözümüz var.