Terkos Gölü'nün tapusuna sahip Vakıf Gureba (Gariban) Hastanesi, şebeke suyu kesilmek istenince resti çekti: “Terkos bizim. O zaman biz de İstanbul'un suyunu keseriz.”
'Şebeke suyu' kavramıyla özdeşleşen 'Terkos Suyu'nun ve dolayısıyla barajının sahibi olan Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba (Gariban) Eğitim Hastanesi'nin suyu kesilmek istendi. Bu duruma tepki gösteren hastane yönetimi, “Suyu asıl biz keseriz” diye rest çekince İSKİ'yle ücretsiz su protokolü imzaladı.
Bu ilginç hikayenin başlangıcı 1843 yılına dayanıyor. Hastane, Sultan II. Mahmud'un eşi ve Sultan Abdülmecid'in annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan tarafından fakir ve gariplerin tedavi edileceği bir hastane olarak vakfedildi. 1845 yılında hazırlanan bir nizamnameyle hastanenin giderlerinin karşılanması için çok sayıda mal vakfedildi.
Ancak hastaneye bağlanan bu akarların tamamı, vakfiyeye aykırı olmasına rağmen, zamanla el değiştirdi. Vakıf Gureba Hastanesi de 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla 10 yıl süreyle Sosyal Sigortalar Kurumu'na devredildi. Buna itiraz eden vakıf, konuyu yargıya taşıdı. Danıştay, vakfı haklı buldu. Yeniden vakıf hastanesi olan hastane, su faturasından muaf olmaya devam etti. 2005 yılında hastanenin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesinden sonra, 80-150 bin YTL su faturaları ödemeye başlayan hastane, 2006 yılında Terkos Gölü'nün sahibi olması nedeniyle İSKİ'yle ücretsiz su kullanımı için protokol anlaşması yaptı.
Fıkra gibi detirten olayı Yeni Şafak'a anlatan Başhekim Turan Aslan, su meselesinin ilk kez 1965 yılında gündeme geldiğini söyledi. Aslan, 'Hastane SSK'ya geçince İSKİ'ye ayda 150 bin YTL su faturası ödemeye başlamış. Sonra yine vakıf bünyesine geçince faturalar ödememiş. İSKİ ekipleri, 'eğer su faturalarınızı yatırmazsanız suyunuzu keseriz' demiş. Hastane yönetimi de 'Terkos bizim. O zaman biz de İstanbul'un suyunu keseriz' deyince, konu yargıya taşınmış. Sonra İSKİ'yle ücretsiz su protokolü imzalanmış ' diye anlattı.
Valide Sultan, bağışladığı malların başka amaçlar için kullananlara beddua ediyor. Beddua şöyle: “Hayır maksadıyla sağladığım evkafım, ahret gününe kadar şartlarıyla icra oluna. Bu şartlar tebdil ve tahrif edilirse, buna sebep olanlar; -Kim (ölünün vasiyetini) işittikten sonra onu tebdil ederse vebali onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitici ve bilicidir (Bakara Suresi 181)- ayetinin ifade ettiği üzere, dünya ve ahrette cezaya müstahak olsunlar.”
Bezm-i Alem Valide Sultan vakıflarına ait çok sayıda mal varlığı bulunuyor. İşte o malların listesi: Terkos Gölü, hastane, mektep, cami, kütüphane, üç köşk, gümrük binası, iki köy, 243 adet ev, mağaza, 45 dükkan, 4 bakkal, 2 han, 3 kahvehane, 3 fırın, 5 değirmen, 2 çömlekhane, 2 sebilhane, hamam, 4 ahır, 60 samanlık, mandıra, ambar, çeşme, 16 oda, 2 sahilhane, kayıkhane, 8 kireçocağı, 265 bağ, 44 dönüm bostan, 10 bahçe, 12 fundalık, 187 bin 87 dönüm zirâi arsa, 5 koru, 180 parça arazi, 174 dönüm tarla, 8 kıta mera, 244 kıta arsa, 280 dönüm çayır, 30 dönüm zeytinlik, bin 602 adet zeytin ağacı, 101 büyük baş hayvan, 72 zeytinyağı mengenesi, Bağdat ve Trabzon gümrük gelirleri (414 bin 847 kuruş), 600 limon ağacı, şerbethane, mumhane, 2 gümrük arsası, zeytinyağı mağazası.