8. Türkçe Olimpiyatları kapanış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, “Kabil'in, Darfur'un, Bağdat'ın çocukları için nasıl adalet istediysek, bugün de aynı şekilde, hiçbir art niyet taşımadan, hiçbir ayrım yapmadan, Ramallah'ın, Kudüs'ün, Gazze'nin çocukları için adalet istiyoruz” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Kabil'in, Darfur'un, Bağdat'ın çocukları için nasıl adalet istediysek, bugün de aynı şekilde, hiçbir art niyet taşımadan, hiçbir ayrım yapmadan, Ramallah'ın, Kudüs'ün, Gazze'nin çocukları için adalet istiyoruz' dedi.
Erdoğan, 8. Türkçe Olimpiyatlarının, Bakırköy Sinan Erdem Spor Salonunda düzenlenen kapanış töreninde yaptığı konuşmada, Türk milletinin Haiti ve Şili'de meydana gelen depremlerde mağdur olan insanların acısını ve hüznünü kalplerinde hissettiğini söyledi.
Endonezya'daki, Açe'deki, İran'daki depremlerde hayatını kaybedenler için Türk halkının gözyaşı döktüğünü, Pakistan'da deprem olunca topyekun seferber olduğunu belirten Erdoğan, çocukların dahi kollarındaki bileziği çıkarıp Pakistan'a gönderdiğini kaydetti.
Erdoğan, 'Kabil'in, Darfur'un, Bağdat'ın çocukları için nasıl adalet istediysek, bugün de aynı şekilde, hiçbir art niyet taşımadan, hiçbir ayrım yapmadan, Ramallah'ın, Kudüs'ün, Gazze'nin çocukları için adalet istiyoruz' dedi.
Gazze'de Beyt Hanun'da yaşayan 3 yaşındaki El Muiz'in Ocak 2009'da, ablasının elinden sıkı sıkıya tutmuş, yakındaki bakkala giderken üzerlerine bomba düştüğünü ifade eden Erdoğan, El Muiz'un, 16 yaşındaki ablası Ayun'la birlikte orada hayatını kaybettiğini anlattı.
Erdoğan, İsrail askerlerinin, Gazze'deki Cebeliye Mülteci Kampında yaşayan 2 yaşındaki Esad Nizar Abdülkadir'in babasını öldürmek için evlerinin çatısına bomba attığını, Abdülkadir'in aynı anda babası, annesi, büyük annesi ve yeğenlerinin hayatını kaybettiğini söyledi.
8 yaşındaki İyad'ın Gazze'de, Han Yunus yakınlarındaki Karara'da yaşadığını, arkadaşlarıyla birlikte yakındaki bir tarladan şeker kamışı topladıktan sonra evlerine dönerlerken üzerlerine bomba atıldığını kaydeden Erdoğan, kendisi, kardeşi ve arkadaşının öldüğünü, diğer bir arkadaşının da hastaneye götürülürken yolda hayatını kaybettiğini aktardı.
Erdoğan, dedesiyle akşam namazını kılmak için evlerinin yakınındaki camiye giden 6 yaşındaki Muhammed Musa El Silavi'nin de bombalanma sonucu 14 kişiyle birlikte hayatını kaybettiğini anlatarak, 2009 Ocak ayından itibaren 300 çocuğun, 2000'den itibaren de bin 500 çocuğun bu şekilde hayata gözlerini yumduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Bununla da kalmadılar. Hayatının baharında, umut dolu, sevda dolu, aşk dolu gençleri potansiyel terörist bahanesiyle umutlarından, sevdalarından, aşklarından kopardılar. Filistin'de nice genci katlettiler. Yetmedi, Gazze'ye insani yardım taşıyan gemiye uluslararası sularda saldırdılar, 19 yaşındaki Furkan Doğan'ı hayalleriyle birlikte öldürdüler. Neydi Furkan'ın suçu? Gazze'ye ilaç götüren, sargı bezi götüren, bebek maması, koltuk değneği, tekerlekli sandalye götüren bir yardım gemisinde bulunuyordu Furkan. Bu muydu suçu? Evet acı, evet iç karartıcı, ama maalesef gerçek. Belki bugün Furkan aramızda olacak ve şu coşkulu salonda yaşadığımız heyecana o da alkış tutacaktı. Belki bugün bu salonda El Muiz de olacaktı. Belki Esad da bugün bizimle bu coşkuyu paylaşacaktı. Belki de 13 yaşındayken katledilen İsra Kusay, bugün burada bize Nazım Hikmet'in şiirini okuyacak ve diyecekti ki; Koşuyor altı yaşında bir oğlan/Uçurtması geçiyor ağaçlardan/Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman/Çocuklara kıymayın efendiler/Bulutlar adam öldürmesin.
Şeker kamışı toplayıp evine götürürken öldürülen İyad belki burada olacak, o da bir Nazım Hikmet şiiri okuyacak, 'Çocuklar Öldürülmesin/Şeker de yiyebilsinler' diyecekti. Sahneye belki 3 yaşındayken hayata gözlerini yuman Vadi Emin Ömer çıkacak, Necip Fazıl Kısakürek'in şu dizelerini bize aktaracaktı; Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk/Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk. Fatihlik nimetinden yüzü nurlu bir mühür/Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür.
Belki, 5 yaşındayken, geçen yıl Gazze'de öldürülen Meryem Nizar Abdülkadir, bugün 8. Türkçe Olimpiyatlarına katılacak ve bize, 'Belki şehre bir film gelir/Bir güzel orman olur yazılarda/ İklim değişir/Akdeniz olur/Gülümse' şarkısını söyleyecekti.'
Başbakan Erdoğan, yeryüzünde hiç kimsenin, çocukların katledilmesini mazur gösteremeyeceğini, bir çocuğun dahi ölümünün tüm insanlığın ölümü, vicdanların, masumiyetin ölümü olduğunu belirterek, 'Açık söylüyorum, masum bebeklerin, masum çocukların, masum sivillerin katledilmesine göz yumanlar, görmezden gelenler, gizli ya da açık şekilde saldırılara destek verenler, en az katiller kadar sorumludur, en az saldırganlar kadar suçludur' diye konuştu.
Dünya üzerindeki her bir çocuğun, doya doya yaşamayı, doya doya oynamayı fazlasıyla hak ettiğini, çocukların cıvıl cıvıl oyun parklarını doldurmasını istediklerini dile getiren Erdoğan, tüm çocukların, gençlerin güle oynaya okullarına gitmesini, en güzel, en kaliteli eğitimi almasını, dünyanın neresinde olursa olsun insanların geleceğe umutla bakmasını istediklerini kaydetti.
Erdoğan, 'İşte bugün burada gördüğümüz bu muhteşem tablo, bu anlayışın anlamlı bir tezahürüdür. En büyük hizmet, insana yapılandır, eğitime yapılandır, dostluğa ve kardeşliğe yapılandır. Büyük mütefekkir Said Nursi diyor ki; 'Bizim düşmanımız, cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silahlarıyla mücadele edeceğiz'. İşte biz bütün dünyaya, bütün samimiyetimizle şu güzel mesajı vermeye devam edeceğiz; Ümitvar olunuz... Şu gelecek tasavvurumuz içinde en gür sada barışın sadası olacaktır' şeklinde konuştu.
Salondaki gençlere ve çocuklara da seslenen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bütün diller gibi Türkçe de sevginin dilidir, kardeşliğin, muhabbetin dilidir. Sizler, Türkçeyi öğrenerek, Türkçe şiirler okuyarak, Türkçe şarkılar, türküler söyleyerek, aramızda zaten var olan gönül köprülerini daha da güçlendirdiniz. Ülkelerinize, şehirlerinize, evlerinize döndüğünüzde, ulaşabildiğiniz herkese, Türkiye'nin barış mesajlarını, Türk halkının selam ve muhabbetlerini iletin. Bugünün dünyasında artık uzak diye bir kavram yok. Bizim ülkelerimiz artık birbirine uzak değil. Hele bugün burada kurduğumuz gönül bağları, bizi birbirimize daha da yakınlaştırıyor ve yakınlaştırmaya devam edecek. Geleceği sizler şekillendireceksiniz sevgili çocuklar. Aydınlık bir geleceği yarın sizler inşa edeceksiniz. Birbirinize karşı sevgi, birbirinize karşı saygı her zaman rehberiniz olsun. Dayanışmayı yüceltin, paylaşmayı yüceltin, adaleti, hakkı ve hukuku her şeyin üzerinde tutun. Bugün burada tesis ettiğiniz dostlukları mutlaka ve mutlaka yaşatın. Burada, Asya, Avrupa ve Afrika'nın buluşma noktasında, Batı'nın en Doğu'sunda, Doğu'nun en Batı'sında, kardeş bir ülke, kardeşiniz olan bir millet olduğunu hiçbir zaman hatırınızdan çıkarmayın. Türkçe'nin evrenselliğini yaşattığınız için, Türkçe'nin güzelliğini bizlerle paylaştığınız için sizlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Öğretmenleriniz başta olmak üzere emeği olan herkesi tebrik ediyorum.'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Aşkın, sevdanın dili birdir, dostluğun dili birdir, kardeşliğin, dayanışmanın, paylaşmanın dili birdir' dedi.
Erdoğan, 8. Türkçe Olimpiyatlarının kapanış töreninde yaptığı konuşmada, dünyanın dört bir yanından Türkiye'ye, İstanbul'a gelen çocuk ve gençleri selamladı.
Başbakan Erdoğan, 'Anadolu'nun gönül mimarı Hazreti Mevlana der ki; İnsanoğlu, dilinin altında gizlidir. Dil, can kapısının perdesidir. Perde kıpırdayınca, dil konuşunca sırlara ulaşılır' diye konuştu.
Yeryüzündeki her dilin güzel, yeryüzündeki her dilin kalbin aynası olduğunu dile getiren Erdoğan, '120 ülkeden gelen 750 misafirimize, tüm katılımcılara, tüm hanımefendilere, beyefendilere, bütün bu coğrafyadaki ortak bir kelimeyle seslenmek istiyorum. Arapçadan Kırgızcaya, Boşnakçadan Kazakçaya, Farsçadan Urducaya, Bengalceden Türkçeye kadar farklı dillerde aynı anlama gelen, barış anlamına gelen 'selam' kelimesiyle sizlere sesleniyor, hepinizi en kalbi duygularımla, en samimi hissiyatımla selamlıyorum. Selam ülkesine, barış ülkesine, dostluk ve kardeşlik ülkesi Türkiye'ye hoş geldiniz, sefalar getirdiniz' diye konuştu.
Erdoğan, bu heyecanı yaşattıkları, yüreklere hitap ettikleri, gözleri sevinçle, neşeyle, kardeşlik hissiyatıyla yaşarttıkları için gençlere, çocuklara, öğretmenlerine ve tüm emek verenlere bu ülke ve bu millet adına şükranlarını sunduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bir avuç insan, bir avuç gönül adamı, dünyanın uzak coğrafyalarına, uzak ülkelerine vasıl oldular. Oralara Türk insanının sevgisini götürdüler, Türkiye'nin gönül zenginliğini götürdüler, Anadolu'nun şefkat ve merhametini götürdüler, medeniyetimizin hikmet ve irfanını götürdüler. Hiçbir fedakarlıktan kaçınmadılar, hiçbir zorluğa boyun eğmediler, engellerden yılmadılar, bahanelere sığınmadılar, vazgeçmediler ve Türkçeyi, Türk bayrağını var oldukları her zemine bir barış sembolü olarak taşıma şerefine eriştiler.'
Artık gittiği birçok ülkede, sadece büyükelçiliklerde değil, Türk iş adamlarının büyük yatırımlarında; Türk okullarında Türk bayrağının dalgalandığını, Türkçenin konuşulduğunu gördüğünü, bundan da ülkesi ve milleti adına büyük gurur duyduğunu belirten Erdoğan, bunu millete ve ülkeye yaşatan tüm öğretmenlere, tüm okul idarecilerine, bu gönül hareketine ön ayak olan herkese teşekkür etti.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Kalp ne ile doluysa, dudaklardan işte o dökülür gider. Türkçenin en büyük şairi Yunus Emre der ki; Sözü bilen kişinin yüzünü ak ede bir söz/Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz/Söz ola, kese savaşı/Söz ola, bitere başı/ Söz ola, ağulu aşı/Yağ ile bal ede bir söz. Evet, bizler farklı dillerle konuşuyor olabiliriz. Hissiyatımızı, kalbimizden ve zihnimizden geçenleri farklı kelimelerle ifade ediyor olabiliriz. Ancak biliniz ki aşkın, sevdanın dili birdir; dostluğun dili birdir; kardeşliğin, dayanışmanın, paylaşmanın dili birdir. Biz birbirimizle konuşurken, kalbimizle konuşuyor, yüreğimizle konuşuyor, gönlümüzden konuşuyoruz. Bizim, hepimizin, gönül dünyamızdan neşet eden kelimelerimiz, barış için dökülüyor, muhabbet için dökülüyor, sevgi, kardeşlik, dayanışma ve paylaşma için dökülüyor.
Biz hiç kimsenin diliyle, inancıyla, derisinin rengiyle, etnik kökeniyle, milliyetiyle, ırkıyla ilgili değiliz. Yeryüzündeki hiçbir insanı diğerinden ayırt etmiyor, ona kem gözle bakmıyor, farklı muamele etmiyor, edilmesine de rıza göstermiyoruz. Bizim için can kutsaldır, insan kutsaldır, yaratılmış her şey kutsaldır. İnsan nasıl kutsalsa insanın hakları da, kimliği de, farklı özellikleri de o kadar kutsaldır, saygı değerdir. Yine Yunus Emre'nin diliyle ifade ediyorum; biz, yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. İnançları ne olursa olsun insan, önce insandır. Derisinin rengi ne olursa olsun insan, bizim anlayışımızda önce insandır. Hangi dili konuşuyor olursa olsun, bizim felsefemizde insan önce insandır. Tıpkı Mevlana'nın söylediği gibi; ister Musevi olsun, ister Hristiyan olsun, isterse puta tapsın, ister siyah, ister beyaz olsun; bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir. Bizim kapımız, bizim yüreğimiz ardına kadar açıktır.'
Misafir olan 120 ülkenin gençleri ve çocukları aracılığıyla bazı hatırlatmalarda bulunmak istediğine dikkati çeken Erdoğan, 'Türkiye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de en güzel şekilde ifade ettiği gibi 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesini özümsemiş, bütün politikalarını bu anlayış üzerine inşa etmiş bir ülkedir. Biz, hem bölgemizde, hem de tüm dünyada sadece ve sadece barış istiyoruz. Bölgesel ve küresel barışın tüm dünyaya refah ve huzur getireceğine inanıyor, bulunduğumuz her platformda barış çağrılarımızı ısrarlı şekilde dile getiriyoruz. Zira biz kelime anlamı itibariyle tanımında barış olan İslam dininin mensuplarıyız ve herkese bu anlayışla yaklaşmak durumundayız' diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin İspanya ile birlikte Medeniyetler İttifakı girişiminin mimarı, eş başkanı ve yürütücüsü olduğunu anımsatarak, tarihin en büyük barış projelerinden biri olan Medeniyetler İttifakı girişimini samimiyet ve dostluk üzerine kurduklarını, şu anda da büyük bir gayretle, cesaretle ve kararlılıkla çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.
İspanya'nın başkenti Madrid'de ve İstanbul'da yapılan zirvelerde tüm dünyaya barış çağrılarını aktardıklarını dile getiren Erdoğan, önceki hafta da Brezilya'nın Rio şehrinde toplandıklarını ve Latin Amerika'dan dünyaya seslendiklerini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, gelecek yıl Katar'da toplanılacağını, oradan da dünyaya barış, dostluk, kardeşlik çağrıları gönderileceğini bildirdi.
'Biz barış mücadelesinde samimiyiz, biz dayanışma ve paylaşmayı dünyaya hakim kılma çabamızda samimiyiz' diyen Erdoğan, 'komşularla sıfır problem' politikalarını bu samimiyetin göstergesi olarak her tarafta gösterdiklerini, birçok ülkeyle vizelerin kaldırılmasının da yine bu samimiyetin göstergesi olduğunu vurguladı.
Erdoğan, dünyanın her köşesiyle kurdukları işbirliğinin de bu samimiyetin göstergesi olduğunu ifade ederek, TRT TÜRK ile tüm dünyaya Türkçe seslendiklerini ve barış mesajlarını ilettiklerini anlattı.
Yunus Emre enstitüleri ile Türkçe öğrenmek isteyenlere ulaştıklarını, barış dilini, Türkçeyi öğrettiklerini ifade eden Erdoğan, 'TİKA ile ata yadigarlarımıza, ihtiyaç sahiplerine, Kızılay ile mağdurlara ulaşıyor, yardım elimizi uzatıyoruz. Aynı şekilde, gönül insanlarıyla, yüreklerini insanlığa hizmet yoluna koyan öğretmenlerimizle, okullarımızla nice ülkelere ulaşıyor, gelecek nesiller adına sağlam dostluklar tesis ediyoruz' dedi.