İşin aslına bakarsanız, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Erhan Kayaalp'in sinema tutkusunun boyutlarını tanımlamak için yukarıdaki başlık da son derece kifayetsiz kalıyor; Erhan Hoca'nın Nişantaşı'ndaki evinde gördüğüm manzaraya tam bir karşılık bulmak gerekirse 'Film şeridi yiyerek hayatta kalan adam' demek çok daha doğru olacaktır!
Ancak, içinde bulunduğumuz günler itibarıyla, Erhan Hoca'ya artık bu iki katlı krallığın da yettiği söylenemez; çünkü evin içinde dolanırken bir şeyleri devirmemek ya da çarpmamak için ciddi ciddi sıkıntı çekerek adımlar atıyoruz. Ev sahibi ise ortamın sıkışıklığına o kadar alışkın ki en dar yerlerden bile ustalıklı beden manevralarıyla geçerek aradığı her şeye saniyeler içinde kolayca ulaşıveriyor. Çünkü kendisi için bu malzemeler, onun hayat alanını dolduran ıvır zıvırlar değil, hayatının ta kendisi! O yüzden de onlardan arta kalan bölümlerde düzenli bir hayat yaşamaya son derece antrenmanlı…