Nehir söyleşi biyografinin yerini tutar mı?

HATİCE SAKA
00:004/06/2008, Çarşamba
G: 4/06/2008, Çarşamba
Yeni Şafak
Nehir söyleşi biyografinin yerini  tutar mı?
Nehir söyleşi biyografinin yerini tutar mı?

Nehir söyleşi, yaşam öykülerinin sorulu-cevaplı ve adı gibi akıcı olan türü. Biyografi ve otobiyografi türünden daha verimli hatta bu türlere bir alternatif olduğunu düşünenlerin yanında onları besleyen bir kaynak olup olmadığını tartışanlar bulunuyor. Nehir söyleşilerse bu tartışmalar gölgesinde popülaritesini sürdürmeye devam ediyor.

Biyografiler, ele aldığı kişinin hayatını kronolojik olaylar zinciri halinde, aile üyeleri, meslektaşlar, arkadaşlar ve tanıkların beyanları, kişinin özel ve resmi evrakları, yapılmış başka araştırmaların sağladığı birikimler gibi somut belgeler ışığında hazırlanan yaşam öyküleri olarak karşımıza çıkıyor. Eldeki belgelerin nasıl ve ne şekilde kullanılacağı ise biyografiyi yazan kişinin yeteneğine ve sağduyusuna bağlı olarak şekilleniyor. Batı'da sürekli değişim ve gelişim gösteren biyografiler yazıldığı ilk dönemden günümüze kadar ilgi odağı olmayı başardı. Türk edebiyatı tarihinde ise kaynak ve belge eksikliği nedeniyle biyografi türünün gelişme göstermemesi ciddi bir sıkıntı olarak edebiyatımıza yansıyor. Ülkemizde nehir söyleşilerin yoğunluklu olarak basılmasına sebep olarak da biyografilerin yetersizliği gösteriliyor. Nehir söyleşide biyografiden farklı olarak, söz konusu bilgiye tanıklık eden kişinin doğrudan beyanının bulunması belge eksikliği sorununu ortadan kaldırıyor. Kişi hayatını kaleme almak yerine birinin hakkında sorduğu soruları cevaplıyor, cevaplardan yeni sorular çıkarak ilerleyen bir süreçte okuyucuyu zorlamayan bir alan yaratılıyor. Söyleşinin edebiyatla kesiştiği nokta ise soruları yönelten, metni yönlendiren kişinin, yâni kitabın yazarının oluşturduğu kurgu olarak gösteriliyor. Diğer yanda nehir söyleşilerin sadece yazanın anlattıklarıyla sınırlı kalması, kitap kahramanına sansür uygulanmasına yol açabiliyor. Sorulan soruların cevapsız kalması durumunda da parçaların eksik kalması kaçınılmaz oluyor. Yazarın yerine röportajcının, metnin yerine soru-cevap formatının yer aldığı nehir söyleşilerin okuyucuyu tembelleştirdiğini ve bazı soruların “dedikodu” niteliği taşıdığını söyleyenler nehir söyleşilerin geleceğine pek olumlu bakmıyor. Biz de bu tartışmalar ışığında yazar ve eleştirmenlere nehir söyleşinin yazarın anlaşılmasına ve edebiyata katkısını sorduk. Bu türün yararına inanlar şüphesiz çoğunlukta. Bununla birlikte kısır bir alan olduğunu ya da reklam koktuğunu düşünenler var.


OTOBİYOGRAFİDEN DAHA VERİMLİ

Talat Sait Halman: Nehir söyleşi, ülkemizde yeni bir tür. Ömrü, sanırım, on beş yılı aşmıyor. Çiçeği burnunda diye tanımlasak yeridir. "Nehir Söyleşi" terimi de yeni. Akıp giden, uzun bir akarsu gibi bir anlatı iki kişi arasında. Birisi, kısa ve özlü sorular soruyor. Yaşamının öyküsünü anlatan ikinci kişi, genellikle uzun cevaplar veriyor. Hazırlanan kitap, fotoğraflarla, belgelerle, mektuplarla zenginleştiriliyor. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları bu türe öncülük etti. Başka yayınevleri de nehrin kıyısından geçen kafileye katıldı. Adalet Ağaoğlu, Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Hilmi Yavuz ve başka önemli kültür simalarının büyük ilgi gören nehir söyleşileri yayınlandı. Ben de 2000 yılında kendi yaşamıma ve düşüncelerime ilişkin bir nehir söyleşi kitabının onuruna nail oldum. Türkiye İş Bankası Yayınları için Sayın Cahide Birgül uzun bir söyleşi yaptı - haftalarca, günlerce, saatlerce. Yayın ve yaşantılarıma ilişkin özenli ve düzenli bir çalışma yapmıştı. Hayatımı benim kadar iyi biliyordu. Çok ilginç ve can alıcı sorular sordu. Birkaç trajik olayı anlatmamayı tercih ettim ama, ne kadar çetin olursa olsun soruların yüzde 95'inden fazlasını yanıtladım - içtenlikle, gıllı gışlı konuşmadan, aydınlatıcı bilgiler vererek. Bu deneyim, nehir söyleşi türünün otobiyografi türünden hangi bakımlardan üstün olduğunu da gösterdi diyebilirim. Başarılı bir mülakatçının soruları insana yeni ufuklar açıyor; oysa kendi hayatımın öyküsünü yazsam Sayın Birgül'ün soruları sayesinde ele aldığımız birçok konular ve gerçekler hiç aklıma gelmeyebilirdi. Ya da kendisinin üzerinde ısrar ettiği daha etraflı, daha ayrıntılı bilgileri vermenin okurlar için daha yararlı olduğunu düşünemeyebilirdim. "Nehir Söyleşi" türünün kültür ve edebiyatımızda, ayrıca siyaset âlemimizde, çok daha geniş ölçüde kullanılması, bence, son derece yararlı olacaktır. Otobiyografiden daha verimli, ilginç ve aydınlatıcı bir tür olduğuna kuvvetli bir inancım var.


KISIR BİR ALAN

Sennur Sezer: Son bir iki yılın modası "nehir söyleşiler". Nehir söyleşiler ayrıntılı biyografiler için yararlı olabilir. Bir sanatçının anlaşılması için eserleri üzerine ayrı ayrı incelenmeler yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bir yapıtı sanatçıyla konuşmanın, anılarını anlatmanın hoş bir yanı olabilir, otobiyografi yazmaya vakti olmayan pek çok sanatçı bu yolla kendini anlatma imkanı bulabilir. Ama bir sanatçının sanat anlayışını, ortaya koyduğu eserleri kavramak adına nehir söyleşilerin yeterli olduğunu zannetmiyorum. Bir kez söyleşiyi yapan kişi karşısındakini çok iyi tanıyacak ve konuşmasını sağlayacak ipuçlarını bilecek. Üst yanı sesleri kaydedecek makine ile onu kağıda geçirecek sabra bağlı. Bence bu konuşmaları yapanlar yazarla buluşmaya giderkenki ruh durumlarını, yazarla konuşurken neler yaşandığını yazsalar daha ilginç metinler ortaya çıkabilir.


REKLAM ARACINDAN ÖTEYE GİTMEZ

Ahmet Oktay: Nehir söyleşiler son zamanların modalarından biri. Bu söyleşilerin sanatçının sanatının anlaşılmasına çok fazla bir katkısı yok. Konuşmacı ve yazar arasında belirli bir içtenlik durumuna yaslandığı için yazarın bazı gizli yanlarını açığa çıkarabiliyor. Ama son kertede nehir söyleşiler bir reklam aracından öteye gider gibi gözükmüyor bana. Benimle de yapılan bir nehir söyleşi kitabı var. Ancak bu kitabın benimle ve sanatımla ilgili çok fazla önemli bilgileri içerdiğini, yararlı olduğunu zannetmiyorum.


ASIL ÖNEMLİ OLAN SÖYLEŞİNİN DÜZEYİ

Tahsin Yücel: Sanatçının anlaşılmaşında nehir söyleşilerin yararı olduğuna inanıyorum. Bu konuda epeyce kitap yayınlandı. Sanatçı doğrudan ne yapmak istediğini anlatıyor ve yapıtları konusunda bilgi veriyor. Asıl önemli olan söyleşinin yapılma düzeyi, yani söyleşi yapan kişinin sanatçıyı tanıması, onun eserleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olması önemli. Örneğin benimle de bir nehir söyleşi yapıldı ve bu söyleşiden çok keyif aldım. Özel yaşamımla ilgili sorular da belirli bir düzeyde olduğu için rahatsızlık yaratmadı. Sanatçının kendini görüşlerini, ne yapmak istediğini tüm ayrıntıları ile ele alınması açısından nehir söyleşilerin faydalı olduğuna kanaat getiriyorum.


YAZAR İÇİN BULUNMAZ BİR FIRSAT

Nazan Bekiroğlu: Söyleşileri her zaman için çok cazibeli bulduğumu ifade ederek başlamalıyım. Bütün söyleşileri ilgiyle okurum. Yazarın, eserinde kullanamadığı malzeme, dile getirme fırsatını bulamadığı, bir yer bulup da yerleştiremediği çok şey söyleşilerinde çıkar karşımıza. Eğer yazarı önemseyeceksek, onun, söyleşileri olmaksızın bir bütün olarak kavranması mümkün değil bence. Hele nehir söyleşileri daha da önemsiyorum. Bu, bir mevzu etrafında yazarın konuşturulduğu ciddi bir eser, gerçek bir emek mahsulü olma özelliğini barındırıyor bünyesinde. Bunu en çok da bir kitap yazarken, söylemek ihtiyacını hissettiğim şeyleri kitaba yerleştiremeyip de bir sorunun cevabı olarak dile getirmek arzusunu beslediğim zamanlarda fark ediyorum. Nehir söyleşinin zamanın edebi ihtiyaçlarına cevap veren bir tür olarak giderek yerleşeceğine, hatta benim içimdeki bir niyet, yazarın kendi kendisiyle gerçekleştireceği nehir söyleşilerin de kaleme alınması gerektiğine inanıyorum.

PSİKO-ANALİZE DÖNÜŞÜP ARKA SOKAĞA GİREBİLİR

Buket Uzuner: Nehir söyleşi bildiğim kadarıyla Fransızların edebî- icatlarından biridir ve eğer iyi bir edebiyatçı/gazeteci veya eleştirmen tarafından yapılırsa bir çeşit psikoanalize dönüşerek, yazarın kendine bile kapattığı, bazan yasakladığı arka sokaklarını da aydınlatacak kadar derinlikli bir söyleşi türüdür. Nehir söyleşiyi diğerlerinden farklı kılan elementlerin ilki: konuşmalara başlamadan önce tarafların odaklanacakları konuya iyi hazırlanmaları gereğidir. Öte yandan söyleşinin günlerce, bazan haftalarca sürmesi nedeniyle konuşmacılar arasında oluşan ortak dil yepyeni bir tarzın ortaya çıkmasına yol açabilir. Bir ya da iki saatlik konuşmayı kontrol etmek kolaydır ancak konuşmanın günlere, bazan haftalara yayılması konuşmacıların farklı ruh hallerinde, farklı olayların içinde birbirlerini görüp, tanımalarına neden olur. Bu durum, zaman içinde oluşan psikoanaliz ortamında taraflar arasında olumlu bir yakınlık, dostluk geliştirebileceği gibi, nefrete de yol açabilir. Yani nehir söyleşi söyleşenlere de sürprizler sunduğu için, biz okurlar söyleşilen yazarı çok farklı ruh hallerinde ve saklı köşelerinde de tanımak fırsatını buluruz. Ben bir yazar olarak benimle nehir söyleşi yapılmasından ürperen biriyim, bu nedenle Gümüş Yaz-Gümüş Kız kitabında editöryal çalışmalara bizzat katıldığımı itiraf etmeliyim. Ancak bir okur olarak, edebiyat/sanat işini sevdiğim yazar veya sanatçıların nehir söyleşilerini okumayı çok önemserim. Bunlar yukarıda saydığım nedenlerle edebiyat ve araştırmacılar - tarihçileri için de çok zengin kaynaklardır.


BİYOGRAFİNİN YERİNİ TUTAMAZ

Handan İnci: Edebiyatımızın en büyük eksiklerinden biri biyografi türü. Edebiyat incelemelerine katkısı yadsınamayacak bir yan kaynaktır biyografiler. Oysa en tanınan, (tanıdığımızı sandığımız) yazarların hayatlarına bile yabancıyız. Bizde bilgi-belge biriktirme konusundaki ihmal, yazarların günlük, anı ve mektup türlerine ilgisizliği veya bu tür yan metinlerin kolaylıkla imha edilebilmesi biyografi yazmak için yola çıkanların elini kolunu bağlıyor. Buna, yazarı tanıyanların onun hakkında yalan yanlış konuşmasını, ya da hiç ağzını açmamasını da ekleyin... İşte bu noktada "nehir söyleşi"ler imdada yetişecektir. Bir süredir sayıları gittikçe artan nehir söyleşiler, aslında biyografların yapması gereken çalışmanın birinci ayağı gibi görünüyor bana. Yazarı kendi ağzından dinlemek şüphesiz çok başka bir tad. Ancak, yazarın aktardığı bilgilerin de denetlenmesi, yaşadığı-yazdığı dönemin bağlamı içine oturtularak yorumlanması gerek. Büyük bir zevkle okunmakla beraber nehir söyleşiler biyografinin yerini tutamaz, ona ancak ilk elden derlenmiş değerli bir malzeme verebilir.


SÖYLEŞİ, SANATÇININ YAPITI KADAR ÖNEMLİ

Nalan Barbarosoğlu: Nehir söyleşilerin sanatçının anlaşılmasına katkısı, sanatının arka planını göstermesi, açımlaması bağlamında değerlendirilebilir. Sanatçının yaşama iklimini, düşünsel yelpazesini serimleyen söyleşiler, sanatın katmanlarında daha sağlıklı dolaşmamızı sağlıyor. Tabii bu sanatçıyla söyleşiyi yapan arasında kurulan iletişime, gelişen dile de bağlı. Söyleşiyi yapanın sanatçının dünyayla ve sanatla ilişkisini yakından tanıması, iyi anlaması, sanatçının sanatsal ve yaşamsal problemlerine yakınlık duyması, hatta mümkünse içselleştirmesi ve bu içselleştirmeyle arasına bir mesafe koyabilmesi, söyleşinin enerjisini yükselten etmenler arasında başı çekiyor diye düşünüyorum. Söyleşi sırasında refleksif otosansürü ortadan kaldıracak doygunlukta ve olgunlukta bir hava oluşması ise söyleşinin derinliğini ve ufkunu genişletir ki, böylece söyleşi süreci, yaratıcı bir sürece dönüşür. Okur sanatçının biricikliğine bu türden söyleşiler aracılığıyla daha rahat ve aracısız girebilir. İdeal koşullara olabildiğince yakın mesafede gerçekleştirilen söyleşiler, benim gözümde sanatçının bir yapıtı kadar önem kazanıyor. Samimiyet ve cesaret, söyleşinin itici gücü sanırım.


Şiirim Gibi Yaşadım

Can Bahadır Yüce

Hilmi Yavuz ile söyleşi

Dünya Kitap, 213 s.


Hayat, Edebiyat, Siyaset

Metin Cengiz

Ahmet Oktay ile söyleşi

Everest Yayınları, 348 s.


Bir Çığır Öyküsü

Demet Tezcan

Şule Y. Şenler ile söyleşi

Timaş Yayınları, 332 s.


Cemil Meriç ile Söyleşiler

Metin Tekin

Çizgi Yayınları

269 sayfa


Aklın Yolu Bindir

Cahide Birgül

T. Sait Halman ile söyleşi

İş B. Kültür Y., 521 s.


Murat Belge Bir Hayat..

Tuba Çandar

Doğan Kitap

360 sayfa


Zaman Kaybolmaz

Nilgün Uysal

İlber Ortaylı ile söyleşi

İş B. Kültür Y., 626 s.


Görünmez Adam

Kaan Özkan

Tahsin Yücel ile söyleşi

İş B. Kültür Y., 357 s.


Açtırma Kutuyu

Belgin Sarmaşık

Attila İlhan ile söyleşi

Bİlgi Y., 411 s.


Bir Dil Yaratmak

Abidin Parıltı

Mehmet Uzun ile söyleşi

İthaki Y., 309 s.