Aç ama şerefli kadın

Prof. Dr. Yaşar Akbıyık
00:0027/12/2009, Pazar
G: 26/12/2009, Cumartesi
Yeni Şafak
Aç ama şerefli kadın
Aç ama şerefli kadın

İzmit, Adapazarı, Düzce civarında Rum ve Ermeni çetelere, eşkıyalara karşı mücadele verir. Bu çatışmalarda oğlu Seyfettin ve 9 yaşındaki kızı Fatma da yer alır. Oğlu Seyfettin, sağ ayağından vurulur. Kızı Fatma'nın elini bir şarapnel parçası alıp götürür. Kara Fatma adı bütün ülkeye efsane gibi yayılır.

Kara Fatma (Fatma Seher Erden), 1988 yılında Erzurum'da doğmuştu. Babası yörenin önde gelenlerinden Yusuf Ağadır. Subay Derviş Erden ile evli, iki çocuk anasıydı. Balkan harbinde, görev yapan eşinin yanında, Edirne'nin işgaline tanık olmuştu. Eşi vefat edince Erzurum'a dönmüş, Ermeni komitacılarla savaşmıştı. Güney cephesinde Fransız ve Ermenilere karşı, Batı cephesinde Yunanlılara karşı mücadele etmişti. Fatma Seher Erden'e kara unvanını, 1919'da Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal vermişti. Bir sıfat tamlaması olarak kara sözcüğü, lakap olmaktan öte bir unvandır. Yaygın olarak kullanılan ve yüceltici bir anlam ifade eden kara unvanı, yüksek, karakterli, korkusuz, yiğit, kahramanlıklar gösteren kişilere verilirdi.


“BÜTÜN KADINLAR SENİN GİBİ OLAYDI”

Kara Fatma, Mustafa Kemal ile görüşmesini ve kendisine kara unvanı verilmesini şöyle anlatır: “Mustafa Kemal'in huzuruna çıkabilmek için, üç günlük bir takip sonucunda, Sivas'ta öğle yemeğine davetli olduğu bir yere giderken, kendisini yakaladım. Kendisine bir mesele hakkında görüşmek istediğimi söyledim. Sert bir şekilde; “Ne görüşeceksin? dedi. Kalbimdeki vatan aşkı, bu sert ifadeye üstün geldi. Peçemi kaldırıp, İstanbul'dan buraya kendisiyle görüşmek için geldiğimi, maruzatımı dinlemesini istedim. Adımı, silah kullanmayı, ata binmeyi bilip bilmediğimi sordu. Mücadelemi anlattığımda, aldığı cevaplardan memnun olarak; 'bütün kadınlar senin gibi olsaydı Kara Fatma…' dedi. Kendi eliyle yazdığı bir kağıdı belge olarak bana verdi ve 'sıkışık zamanlarında sana yararı olur, haydi göreyim seni! Talimatlarımı unutma, bir an evvel İstanbul'a git ve işe koyul' dedi. O günden sonra adım Kara Fatma kaldı”.


700 ERKEĞİ YÖNETTİ

Sivas'tan İstanbul'a dönen Kara Fatma, 15 kişilik bir çete kurar. Zamanla emrinde 43 kadın, 700 erkekten oluşan bir birlik doğar. İzmit, Adapazarı, Düzce civarında Rum ve Ermeni çetelere, eşkıyalara karşı mücadele verir. Bu çatışmalarda oğlu Seyfettin ve 9 yaşındaki kızı Fatma da yer alır. Oğlu Seyfettin, sağ ayağından vurulur. Kızı Fatma'nın elini bir şarapnel parçası alıp götürür. Kara Fatma adı bütün ülkeye efsane gibi yayılır. Afyon, Sürmeli köyü yakınlarında, keşif görevi yaparken, Yunan mevzilerine çok yaklaşan Kara Fatma esir düşer. Yunan başkumandanı, Trikopis'in karşısına çıkarılır. General Trikopis, Kara Fatma'yı görünce hayretle ona bakarak “sen! Kara Fatma!” diyerek üç defa ismini tekrarlar. Meğer bunlar Kara Fatma'yı devasa bir kadın olarak hayal ediyorlarmış. 19 gün esir kaldıktan sonra kaçmayı başaran Kara Fatma, Bursa'nın işgali üzerine Sürmeli köyünde, kıtasının başına geçer mücadele verir.


RUS RESSAM PORTRESİNİ YAPTI

Başarılarından dolayı Mustafa Kemal tarafından, üsteğmenliğe terfi ettirilir. Meclis tarafından kendisine üsteğmen maaşı bağlanır, istiklal madalyası ile ödüllendirilir. Fakat o maaşını Kızılay'a bağışlar. Mustafa Kemal'in jesti onu son derece sevindirir.1923'de Türkiye İktisat Kongresine, İzmir'den seçilen delegeler içinde, Kara Fatma da vardır. Kongre süresince Kara Fatma katılımcılar ve delegelerden yüksek ilgi ve iltifat görür. Kurtuluş savaşı sonrasında Kara Fatma Ankara'daki Sovyet elçiliğine uğrar. Elçi, Aralov hatıralarında bu olayı şöyle anlatır: “Ankara'da bir çok insan elçiliğimizi ziyaret ederdi. Bir defasında, annesi ve birlikte savaşa katılan oğlu ile elçiliğe Kara Fatma da gelmişti.Fatma Çavuş kısa boylu, zayıf, enerjik yüzlü, kara gözlü, kara kaşlı, yaşlıca bir kadındı. Fatma'nın sırtında siyah bir ceket, altında çizgili bir eteklik vardı. Belindeki geniş kuşağında tüfek mermileri, kama, omzunda da kayış görülüyordu. Başını bir yemeni ile sarmıştı… Fatma Çavuş, Sovyetler Birliği'ne olan sempatisini belirtmek, Rus kadınlarının iç savaşa katılmaları konusunda bilgi almak için gelmişti”. Aralov, Rus ressam Lansere'ye, Kara Fatma'nın portresini yaptırmış ve onu Sovyetler Birliği'ne davet etmişti. Kara Fatma bu davet üzerine Kırım'a bir gezide bulunmuştu.


RUS MANASTIRINA SIĞINDI

Mustafa Kemal'in sağlığı döneminde, Kara Fatma bütün yurtta efsane haline gelmiş bir savaşçı kadın olarak, gazetelere röportaj veriyordu. Kara Fatma'ya göre kadın da, erkek kadar çalışabilirdi. Kendisi okumayı öğrenmeyi çok istemesine rağmen, bu mümkün olmamıştı. Çocukların mutlaka okuması gerektiğini söylüyordu. Erkek, kız bütün çocuklar okuduğunda, Anadolu'nun durumunun değişeceğini, işlerin düzeleceğini ve batıl düşüncelerin kalkacağını savunuyordu. İlerleyen yıllarda Kara Fatma, yoksulluk içine düşmüştü. Kızı Fatma'ya ve torunlarına bakmakta zorluk çekiyordu. İstanbul'un Galata semtinde bir Rus manastırına sığınmıştı. Kara Fatma, bu sırada gazetelere verdiği röportajda şunları söylemişti: “Şimdi 55 yaşındayım, yetimlerim bana kaldı, çalıştığım müddetçe amirlerimin takdirini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan istiklal madalyasıdır. Açım ama şerefliyim!...”