Sinemadan oyun salonlarına kadar birçok aktivitenin bir arada olduğu alışveriş merkezleri ülkemizde günden güne çoğalıyor.
Gerçi artık bu mekânlar AVM'den çok yaşam merkezleri haline geldi. Eskiden boş arazilerde, mahalle aralarında top oynayan, bisiklete binen gençler artık AVM'leri mesken tutmuş durumda.
Zaman Gazetesi'ninhbaerine göre, çok değil, bundan 5-10 yıl öncesinden bahsedeceğiz. Aslında o günleri de değil, geriye kalanı, değişeni konuşacağız. Çünkü gençlerin sokaklarda top koşturduğu, yaz kış demeden mahalle aralarında bisiklete bindiği günler de farklılaşan dünyadan nasibini aldı. Yeni neslin eğlence anlayışı şimdi daha farklı. Artık gençler okuldan, işten artan zamanlarını Alışveriş merkezlerinde (AVM) geçiriyor. Yiyor, içiyor, sinemaya gidiyor, alışveriş yapıyor, oyun salonlarında bilgisayar oyunları oynuyor... Yani AVM'ler her ne kadar alışveriş tutkunu kadınların mekânı olarak gösterilse de asıl müdavimleri gençler. Peki, bunun sebebi ne?
Gençlerdeki alışveriş merkezi merakının artması tabii ki son yıllarda ülkemizdeki AVM sayısında görülen artışla yakından ilgili. Çünkü artık alışveriş merkezleri yalnızca gelir seviyesi yüksek kesimin gittiği, sosyetik mekânlar olmaktan çıktı. Tabiri caizse biraz daha halka indi. Örneğin İstanbul'da AVM denildiğinde önceki yıllarda akla ilk gelen yerler Bakırköy'deki Galeria ve Etiler'deki Akmerkez olurdu. Bu yerler birçok insan için hem uzaktı hem de çok pahalı olduğu için gidilmesi imkânsız yerlerdi. Ama şimdi İstanbul'un varoş semtlerinde bile en az bir tane alışveriş merkezi var.
Tabii ki tek neden AVM'lerin çoğalması değil. Gençler buralarda ilgi çekici birçok etkinliği bulabiliyor. Oyun salonları, sinema, bowling derken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorlar. Ayrıca kendilerini ifade edebilecekleri, enerjilerini boşaltacak aktiviteler yapacakları çok fazla ortam bulamamaları da gençleri AVM'lere iten bir etken. Psikolog Mehmet Dinç'e göre bir başka boyut da AVM'lerin gençlere alışveriş yapmadan gezme imkânı sağlaması. Çünkü yazın serin, kışın sıcak ortamlarda para harcamadan çok sayıda yer gezilebiliyor. Dinç, durumun bir de sosyal boyutu olduğunu belirtiyor: "Gençler birbirleriyle orada tanışıyor, çevre ediniyor sık sık bir araya gelmek istiyorlar." Ulaşım imkânlarının rahat olması da önemli. AVM'lerin önünde genelde otobüs durakları bulunuyor, gençler her saat rahatlıkla buralara gidebiliyor.
Değinmeden geçmeyelim bu işin ceremesini de aileler çekiyor. Gençlerin eğlence anlayışının sokaklardan AVM'lere taşınması aile bütçesini bir hayli sarsan bir durum. Çünkü her genç sadece bakmakla yetinmiyor. Ya ilgisini çeken bir film izliyor ya da tüm albenisiyle karşısında duran fast foodlardan birinde karnını doyuruyor. Sinemadan yemeğe her şey bu yerlerde dışarıya oranla biraz daha pahalı. Bir de işin içine oyun salonları girince varın siz düşünün ailelerin durumunu. Sosyolog Doç. Dr. Ferhat Kentel tüketim toplumunun sonucu olarak gördüğü AVM'lerin, her şeyi, her yeri satabilmek mantığını kapitalizmin mantığı olarak görüyor. "Eskiden bizim kendimize ait hayatlarımız vardı. Topumuzu oynardık, sokak aralarında gençler olurdu." diyen Kentel, tüm bunların artık kapitalizm tarafından ele geçirildiği fikrinde. Tabii tek suçlu gençler değil. Kentel, bir zamanlar gençlerin, çocukların top oynadığı, bisiklete bindiği arazilere alışveriş merkezleri dikildiğine dikkat çekiyor. Böyle bir ortamda düşünce dünyaları, algı kalıpları çok fazla öteye gidemeyen gençler de elde var olanla yetinmeye çalışıyor. Peki yapacak bir şey yok mu?
AVM'ler özellikle metropollerde yaşayan gençlerin sosyalleşebilmeleri için sınırlı mekânlardan biri. Sosyolog Ferhat Kentel bu açıdan sadece "Gençler AVM'lere gitmesin" demenin yeterli olmayacağını vurguluyor. Kentel, bunun yerine AVM'lerin yeniden düzenlenebileceği, daha insani, daha demokratik mekânlar haline getirilebileceği görüşünde. Tabii burada da görev şehir plancılarına ve mimarlara düşüyor. "AVM'ler sadece tüketimin olduğu mekânlar yerine, daha makul mekânlar haline nasıl getirilebilir diye düşünmek gerekiyor." diyor Ferhat Kentel ve ekliyor: "Amerika gibi bazı ülkelerde yapıldığını biliyorum. Kaymakamlık, belediye binalarını falan AVM'lerin içine koyuyorlar. Bu iyi midir kötü müdür bilmiyorum ama en azından devlet binasına gittiğinizde sadece resmi binayla karşılaşmıyorsunuz. Tersi şekilde AVM'ye gittiğinizde hayattan soyutlanmıyorsunuz. Ya da yaşlı bakımevleri AVM'lerin içinde oluyor. Yaşlılar hayattan izole olmuyor hem de AVM'ler mekanik mekânlar olmaktan uzaklaşıyor."
Psikolog Mehmet Dinç: Yapılan yayınlar, reklamlarla toplumda bir AVM alt kültürü oluşmaya başlıyor. AVM tipi, AVM kıyafeti, AVM markası ortaya çıkıyor. Tabii bu işin ekonomik boyutu. En önemli faktörlerden biri ise gençlere yeni bir dünyaya karşı bir kimlik kazandırma imkânı sağlaması. Gençler bu kültürün içine girdiğinde kendini özgür, değerli hissettiği yeni bir dünyaya açıldığını düşünüyor. Elde edemese bile görerek her şeye ulaşabildiğini düşünüyor. Bu kısa süreli bir tatmin sağlıyor. Bu kısa süreli tatmin gençlerde zamanla AVM'lerde gördükleri aletleri, kıyafetleri almak için uzun süreli para biriktirme eğilimine dönüşüyor. Ben bunu danışanlarımda da görüyorum. Para biriktirmek güzel bir şey tabii ama genelde bunlar uçuk miktarlar olduğu ve harçlıkları yetmediği için gençler maalesef ulaşabilmek için hırsızlık, iddia gibi yollara başvurabiliyor. AVM'lerin böyle bir riski de var. Bu anlamda anne-babalara büyük görevler düşüyor. Daha uyanık olmalılar ve çocuklarına alternatif imkânlar sunmalılar. Mesela AVM'lerde gençlerin spor yapabilecekleri yerler kısıtlı. Gençler sportif faaliyetlerin içine yöneltilebilir. Aynı şekilde kültürel faaliyetler de yok denecek kadar az, ebeveynler bu konuda destek olabilir.