Katsayı yerinde duruyor

Mustafa Kahraman
00:004/04/2010, Pazar
G: 3/04/2010, Cumartesi
Yeni Şafak
Katsayı yerinde duruyor
Katsayı yerinde duruyor

Danıştay aslında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği hukuk dışı 367 kararının aynısını kendi çapında verdi. Anayasa Mahkemesi duvarını millet, seçimde aştı. Peki İmam-Hatip'li ve onun yüzünden mağdur olan yüzbinlerce meslek liselinin hakkı nasıl iade edilecek? Bu sorun ve soru hâlâ masada ve çözüm bekliyor...

Üniversitelere girişte katsayı uygulaması, 28 Şubat iradesi tarafından, İmam-Hatip Lisesi (İHL) mezunlarının kendi alanları olan İlahiyat Fakülteleri dışına yönelmelerini önlemek, doktor, mühendis, avukat, öğretmen olmalarını; dolayısıyla devlette görev almalarını, iş dünyasında, bilimde, teknolojide inisiyatif almalarını engellemek, bu arada ilahiyat kontenjanlarını da iyice kısmak suretiyle onları köylerinde, kasabalarında kalmaya mahkum etmek üzere YÖK'e dikte ettirilen ve 1999'da pratiğe geçirilen bir proje: Halkı, toplumu yönetimden uzak tutma, Anadolu çocuklarının milli gelirden payını almasını ve daha yüksek standartta bir hayata kavuşmasını engelleme projesi.

KILIF LAİKLİK, MAKSAT BAŞKA…

Katsayı uygulaması, asla laiklik kaygısının sonucu değildir. 1975'te hakları olan üniversite kapılarının kendilerine açılmasından 1999'a kadar 24 yıl boyunca binlerce İmam-Hatip'li doktor, mühendis, avukat, hakim, savcı, öğretim üyesi, bürokrat oldu da ne oldu?

Laikliğe karşı tehdidin odağı olduğu iddia edilen bazı partilerin kadrolarında İHL'lilerin oranı hiçbir zaman yüzde 5'i bile bulmamışken, nasıl oldu da halkın bu okulları ve milletine, vatanına hizmetten başka hiçbir kaygısı olmayan tertemiz Anadolu çocukları devleti tehdit eden bir güç haline geldi?

“28 Şubatçı aklın” bile, 'rejimi sağlama alma' mantığı ile bu kıyımı yaptırdığını düşünmüyorum. Belki, “Erbakancılar, Cuma namazını cemaatle kıldı”, ya da, “Kurban Bayramı bu yıl hac mevsimine denk geldi” gibi manşetler atan gazeteciler seviyesinde, her İmam-Hatipli'yi potansiyel birer El-Kaideci gibi görenler de vardır aralarında…

Ama kahir ekseriyetinin, bunun tam aksine, halkın İmam-Hatip'li eliyle her tür iktidara ortak olma iradesini kırmak için milyonları karşılarına almak pahasına böylesi bir zulüm ve adaletsizliğe imza attıklarını düşünüyorum.

YÖK'ÜN ALFABETİK PLANLARI…

Danıştay'ın son iptal kararları, içlerinde yeniden umut yeşermeye başlayan binlerce aileyi ve yüzbinlerce genci şoke etti. AK Parti iktidarında eninde sonunda bir çözüme kavuşacağı inancıyla çocuklarını İHL'ye kaydettiren binlerce aile, çocukları ve yeniden sınava girerek daha iyi bir bölüme girmeyi hayal eden yüzbinler, hayal kırıklığına uğradı.

Bunun üzerine YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, “Endişeye mahal yok, bir çözüm bulacağız, kimse mağdur olmayacak” yollu bir açıklama yaptı, “Pekçok alternatifimiz var. A, B, C...Z'ye kadar planlarımız var” dedi.

Sonunda YÖK Genel Kurulu toplandı ve yeni kararını aldı. Bu kararla katsayı geri geldi. Ancak eski katsayıya göre meslek liselilerle diğer liseliler arasında, meslek liseliler aleyhine 50 olan puan farkı 10'a düşürüldü. Böylece Danıştay'a, “Bak, katsayıyı geri getirdik. Gerekçen kalmadı”, vatandaşa da, “Farkı 50'den 10'a düşürdük. Bundan iyisi can sağlığı” denilmiş oluyordu.

MEDYA AÇIĞA DÜŞTÜ

Nitekim medyanın YÖK'ü iyi niyetli gören kesimi, mesajı hemen aldı ve ağızbirliği yapmışçasına, “Katsayı sembolik hale geldi” türünden başlıklar attı. Ama Danıştay ikna olmadı. İstanbul Barosu'nun gizli başvurusunu yerinde buldu ve 10 puanı az bularak YÖK'ün B planını (!) da iptal etti. YÖK, Dava Daireleri nezdinde itirazda bulundu. İtiraz bu kez 15'e 14 oy çokluğu ile iptal edildi.

Son olarak YÖK, 17 Mart 2010'da toplanarak yeni bir katsayı belirledi. Bu kez farkı 15 puana çıkardı. Yani C planına geçti. Tüm şartları eşit olan, yani orta öğretim başarı notu aynı, sınavda yaptığı doğru/yanlış soru sayısı ve diğer parametreleri aynı olan bir liseli ile bir İHL'li arasında kafadan 15 puan fark olacak. Bir liseli, İHL'liden 15 puan önde yarışa başlayacak.

'İyi niyetli YÖK'ü üzmek istemeyen basın buna da fit oldu: Star, haberinde kararı olumladı. Sabah, Zaman, Vakit yorumsuz verdi. Bugün, haberi birinci sayfadan görmeye bile değer bulmadı. Tek muhalif ses Yeni Şafak'tan geldi, o da oldukça utangaç bir üslupla, 'Katsayıya Pansuman' başlığını yeterli buldu. Televizyonlar ise, sıradan-rutin gelişmeler kategorisinde, haberi verip geçti.

Peki şimdi neredeyiz… 22 Temmuz 2009'dan bu yana ne oldu…Katsayı haksızlığı-zulmü, sona mı erdi… Sanki öyle bir hava var. Herkes halinden memnunmuş gibi bir görüntü var. Yani şu: Evet katsayı kalkmadı ama etkisi de pek kalmadı.

YÖK cephesinde durum kesin böyle. Çünkü kararı kendisi aldığına göre, başka türlüsü olamaz. Bulunduğu pozisyonun belki şöyle bir tercümesi var: Ey halkım! Gördün işte, ben elimden geleni yaptım ama Danıştay, bu kadarına izin verdi.

DANIŞTAY NEREDE DURUR?

Tabii bunun, geleceğe yönelik perspektifinde; A, B, C planlarında bilinenler yerine konulduğunda Z planına kadar gitmeye gerek kalmadan H planında puan farkı 45'e çıkıyor. Puan farkı 45'e çıkarsa belki Danıştay da iptal giyotinini durdurur: Hadi 5 puan da benden olsun, der. Böylece katsayı kalkmış olmasa da, üniversiteye girme hakkı, sadece bir fakülte ya da amfide sınava girecek İHL'lilerin kampüsü gezme, sınıfları görme, laboratuarların önünden geçme hakkı olarak tescillenir. YÖK'ün planlar zinciri başka bir çözümü düşünmeye izin veriyor mu?

Sorunu tanıma ve çözme konusunda YÖK ve Başkanı'nın strateji yoksunluğuna rağmen, kendilerinin iyi niyetlerinden şüphe edilemeyeceği için kan kusan yüzbinler “kızılcık şerbeti içtim” diyor.

Peki yıllarca bu soruna son derece duyarlı olan (!) basına ne oldu… Yoksa duyarlı değildi de öyle bir görüntü mü verdi… Şu 15 puanın ne anlama geldiğini hiç düşündüler mi, yukarıda adı geçen gazetelerin yazı işlerindeki arkadaşlar… Kendileri düşünüp yorumlayamıyorlarsa bir bilene yorumlatmak da mı akıllarına gelmedi… YÖK'ün aldığı karara onun iyi niyetinin hatırına eyvallah mı demeli…

KATSAYI KALKMADI Kİ…

Bu arkadaşlara şu kadarını hatırlatmak isterim: Meslek liseliler, branşlara göre değişmekle birlikte, fizik, kimya, matematik, geometri, biyoloji ve diğer kültür derslerini ya hiç görmüyorlar, ya da sembolik olarak bir ya da iki sene görüp mezun oluyorlar. Dolayısıyla başka hiçbir engel olmasa bile, özellikle son yıllarda onlarca öğrencinin full çektiği de dikkate alınırsa, zaten pek şansları yok.

Bu yetmiyormuş gibi buna 15 puanlık da bir fark konuluyor. Bir puanlık farkın bile binlerce öğrencinin mesleğini belirlediği bir sistemde 15 puanlık fark nasıl kapatılacak? Aslında katsayı tamamen kalksa bile donanım bakımından zaten derin bir eşitsizlik var. Bu açığı kapatmak için bir meslek liseli, derslerinde başarılı olup yüksek not alma zorunluluğu yanında, olağanüstü bir çaba göstermek zorunda iken, bir de 15 puanlık fark….

Katsayı adaletsizliği konusunda son durum şudur:

Danıştay aslında herkesin gözünün içine baka baka, Anayasa Mahkemesi'nin, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasını engellemek için verdiği hukuk dışı 367 kararının aynısını kendi çapında verdi. Anayasa Mahkemesi duvarını millet, seçimde gösterdiği tepki ile aştı ve Gül, gecikmeli de olsa koltuğuna oturdu. Peki İmam-Hatip'li ve onun yüzünden mağdur olan yüzbinlerce meslek liselinin hakkı nasıl iade edilecek? Bu sorun ve soru hâlâ masada ve çözüm bekliyor…

mkahraman@yenisafak.com.tr