Türkiye'nin sahillerden sonra en fazla ziyaret edilen ve bir kanyoda kurulu turizm cenneti Safranbolu, doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve misafirperverliği ile gelenleri büyülüyor. Ulaşımının kolay olması, tarihi dokusu nedeniyle yıllarca turist ağırlayan Safranbolu, son yıllarda doğaseverlerin de ilgisini çekiyor.
Türkiye'nin sahillerden sonra en fazla ziyaret edilen turizm yerlerinden biri olan Safranbolu, doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve misafirperverliği ile gelenleri adeta büyülüyor. Geleneksel evleri ile tanınan Safranbolu, son yıllarda farklı etkinlikleriyle de turizmcilerin gözdesi. Ulaşımının kolay olması, tarihi dokusu nedeniyle yıllarca turist ağırlayan Safranbolu, son yıllarda doğaseverlerin de ilgisini çekiyor.
Kentin en yaşlı zanaatkarlarından ve Safranbolu'nun son semercisi 88 yaşındaki Mehmet Ağyaroğlu, şehrin dokusunun büyük ölçüde korunduğuna, Safranbolu'nun UNESCO'nun Dünya Miras listesine alınması ile birlikte, bölgede tarihi binalarda birçok restorasyon çalışmasının yapıldığına vurgu yaparak, 'Yaşayanı, binaları, zanaatkarı ile Safranbolu demek tarih demektir' dedi.
Sıcak demire hayat veren Hüseyin Şahin Özdemir de bu mesleğin son halkası olarak kendisini görüyor. Eskiden bölgede birden fazla sıcak demir ustasının bulunduğuna dikkati çeken Özdemir, teknolojinin gelmesi ile birlikte sıcak demircilik mesleğinin de yok olma noktasına geldiğini söyledi. Çocukluğunda çırak olarak bir demircinin yanında çalışmanın bir ayrıcalık olduğunu anlatan Özdemir, şimdilerde ise çırak bulmanın çok zor olduğunu kaydetti.
18. ve 19. yüzyıl Osmanlı kent dokusunu günümüze değin koruyabilen Safranbolu'daki tarihsel anıtların çoğu, Candaroğulları ve Osmanlı dönemlerine ait. Safranbolu'daki tarihsel anıtlar çoğunlukla kare ya da kareye yakın planlı, düz çatı ya da kubbe ile örtülü, moloz taştan yalın örnekler. Her evin kendine özgü hikayesi ve geçmişi bulunurken, Safranbolu evlerindeki kapılarının sırrı ise oldukça ilginç. Çandaroğulları ve Osmanlı dönemlerine ait birçok evin kapısında 2 adet tokmak bulunuyor. Sır da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Zil niyetine kullanılan tokmaklar, gelen misafirin bayan mı, erkek mi olduğunu gösteriyor.
Son dönemlerde Safranbolu, turizmle birlikte lokumculukla da anılmaya başlandı. Çeyrek asırdan beri Safranbolu'da varolan lokumculuk hergeçen gün büyüyerek bir sektör haline gelmeye başladı. Lokumcu Erdinç Sezer fındıklı, safranlı, çifte kavrulmuş Antep fıstıklı, güllü ve sakızlı lokum yaptıklarını, istendiği takdirde doğadaki tüm esanslarla lokum yapılabileceğini söyledi. Sezer, Safranbolu'nun 2 bin 500 yatak kapasiteli Mart ve Kasım ayları arasında onbinlerce misafiri ağırlayan bir turizm cenneti olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Safranbolu'da turizm iç turizmle başladı. Daha sonraları Japonya, Kore başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden misafirlerimiz gelmeye başladı. Tabii bu da beraberinde birçok katma değer getiriyor. Tüm Safranbolulular bundan bir şekilde etkileniyor. Bakkalından manavına, kasabından hediyelik eşya satana kadar. Bölgemizde sadece 8-9 ay olan turizm sezonunu tüm yıla yaymamız gerekir.”