Adli Tıp Kurulu'ndan istifa eden Ayten Erdoğan, yaşadığı zorlu süreci gözyaşları arasında anlattı: 'B.Ç.'nin raporu için üstümde baskı oluştu. Cehennem hayatı yaşadım.'
Yazar Hüseyin Üzmez'in cinsel istismarına uğradığı öne sürülen B.Ç. için rapor verecek Adli Tıp Kurulu'dan “Yine, ruh sağlığı bozulmadı denilecek” diyerek istifa eden 6'ncı Adli Tıp İhtisas Kurulu Çocuk Psikiyatrisi üyesi Doç. Dr. Ayten Erdoğan, çarpıcı açıklamalarda bulundu. B.Ç. dosyasını günlerce incelediğini ifade eden Erdoğan istifasından bir hafta önce de 6. Kurul'da B.Ç. olayını görüştüklerini söyledi. Erdoğan, 'Orada kurul üyeleri 'Sen bu konuda uzmansın ne düşünüyorsun' dediler. Ben de vakayı görmediğimi ama dosyayı incelediğimi ve 'ruh sağlığının bozulması gerekiyor' sonucuna vardığımı söyledim. 'Kendisini de görmek gerekir ama soruyorsanız bozulmuştur' dedim. O günden sonra bir cehennem hayatı yaşadım' diye konuştu.
'Cehennem hayatı yaşadım' sözlerinin ardından gözyaşlarını tutamayan Doç. Dr. Erdoğan, 'Odayı terk etmek zorunda kaldım. Kurul'da 7 kişiyiz. Benden başka 'çocuk zarar görmüştür' diyen olmadı. Odadan çıktım. 1 hafta süresince idareden de, birkaç hocamdan da baskılar geldi. Benim gibi düşünmediklerini söylediler. Telkinlerde bulundular. Hükümetten ise kesinlikle bir etki yoktu, bu kurum içi bir durumdu' diye konuştu.
Bu tür vakalarda çok sayıda muayene yapılmasının sakıncalarına dikkat çeken Ayten Erdoğan, şunları söyledi: “Mağdur çocuk, bize gelmeden önce uzman olmayan kişilerce muayene ediliyor. Çocuk Koruma Kanunu'na göre, çocuğun bir kez ifadesi alınır. Gördüğüm tüm olaylarda 5-6 kez muayene yapılıyordu. 10 kez muayene bile vardı. Çocuklar bunu istemiyorlardı. 'Muayenenin yapılması zararlıdır' dedim ve imzalar attım. Sonraki muayeneler meslek ilkelerime, vicdanıma, ahlakıma aykırıydı. Durmak bir şey kazandırmazdı.'
Doç. Dr. Ayten Erdoğan, İstanbul'a getirildikten sonra tecavüzcüsü ile yolculuk yapmak zorunda kalan ve bu nedenle titreyen çocukları kendi gözleriyle gördüğünü söyledi. Erdoğan, 'Çok çarpıcı bir şey söylemek istiyorum; fakir bir ülkeyiz. Mahkemelerin paraları yok. Mahkemeden toplu halde çocuk gönderiliyor. Yani, tecavüzcüsü ve çocuk aynı otobüste gönderiliyordu. Ödenek yokmuş. O çocukları görüyordum; titriyorlardı ve 'nasıl aynı otobüste döneceğiz' diyorlardı. Eski kurul üyelerine 'bu nasıl oluyor?' diye sordum. Bana, 'sen ilk defa mı gördün, hep böyledir' diye cevap verdiler. Başsavcıyı aradım ve 'böyle bir şey olamaz' dedim. Ben bıraktığımda durum hala böyleydi' diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Adli Tıp Kurumu'nun yapısının değişmesi gerektiğini belirtti. Fincancı şunları söyledi: 'Bir kere çocuklarla ilgili değerlendirmeyi yapacak alan adli tıp uzmanı değildir. Bunun için adli tıp değerlendirmesine ihtiyaç yok. Türkiye'de her ilde çocuk ruh sağlığı uzmanlarının olduğu üniversiteler var. Buralar kullanılabilir. Yargı, bilirkişi olarak sadece adli tıbbı gördüğü sürece bu sistem tıkanır. Haftada 40-50 çocuğun cinsel taciz ve tecavüzden kuruma başvurduğu düşünülürse, sistemin neden tıkandığ da ortaya çıkar.”