Sanat acıyla beslenir

Mezin Tanrıseven
00:0031/10/2009, Cumartesi
G: 30/10/2009, Cuma
Yeni Şafak
Sanat acıyla beslenir
Sanat acıyla beslenir

Kendimi yaşadığım topraklara ait hissediyorum. Her zaman kültürümle gurur duydum. Bizden sonraki nesillere taşımak için bir sanatçı olarak elimden geleni yapıyorum

Canan Leslie Anderson, Amerikalı bir baba ve Türk bir anneden dünyaya gelmiş. 2 yıl Salzburg Üniversite Orkestrası'nda başkemancı olarak görev yaptı. Hindistan'da Bombay Senfoni Orkestrası'yla başkemancı olarak çalıştı. Bunlar Anderson'un başarılarından sadece birkaçı… Kemanına gönülden bağlı olan Canan Anderson, “Bana keman çalarak bir yere gelemezsin, pop söyle dediler. Ancak ben bu konuda sabırlıyım” diyor.



Canan Anderson kimdir. Sizi tanıyabilir miyiz?

Amerikalı bir baba ve Türk bir anneden dünyaya gelmiş, İtalya doğumlu, biraz Avrupalı biraz Amerikalı, ama özünde Türk kimliğine sahip, kemanına aşık, yaşadığı topraklara gönülden bağlı bir keman sanatçısıyım. Belirli dönemler yurtdışında yaşadım. Şu anda Türkiye'de hayatıma devam ediyorum. Ve yaşadığım topraklara gönülden bağlıyım.

Hangi ülkelerin orkestralarında çaldınız?

Türkiye'de eğitimimi tamamladıktan sonra yurtiçi ve yurtdışı birçok orkestrada yer aldım. Türkiye, Macaristan, Avusturya, Almanya, Hindistan'da konser verdim.

İlk konserinizi kaç yaşında verdiniz?

İlk konserimi 6 yaşında verdim. Vivaldi'nin La minor keman konçertosu çalmıştım.

Albümünüze neden Nuh Tufanı ismini koydunuz?

Dünyanın bu kadar çok bölgesinde yaşayıp, onlarla birlikte müzik icra ettiğinizde ister istemez içinizde bir kültür birikimi oluşuyor. Doğu müziği de, Batı müziği de bir etki bırakıyor, üzerinizde oluşan bu sentez farklı tarz ve müziği daha çok hissederek yorumlamanızı sağlıyor. Nuh'un Gemisi'nin dünyada ki tüm canlıların birlikte yaşadığı bir yer olduğunu düşünürsek, ruhumda yer etmiş, müziklerin kemanımla, müziğin engin denizinde, Nuh'un Gemisi'ni oluşturduklarını düşünüyorum.

Yurtdışında kariyerinizi sürdürmek istiyor musunuz?

Elbette istiyorum. Her şeyden önce ülkemde, kemanla çalınabilen farklı tarzları sevdirip, sonra hayalimdeki şovu tüm dünyaya duyurmak istiyorum. Tabii ki Türkiye'de bazı şeyler o kadar kolay olmuyor. Kemanla bir yere gelemezsin diyenler, türkü söyle diyenler, pop söyle diyenler var. Benim arzum, işini iyi yaptığın zaman ve kendine inandığında nelerin olabileceğini göstermek. Şimdi sırada farklı tarzları duyurmak var ki şovumda dünyada şimdiye kadar yapılmamış bir tarz olacak.

Anne Türk baba Amerikalı, daha çok hangi kültür ağırlıktaydı yaşamınızda?

Kendimi yaşadığım topraklara ait hissediyorum. Her zaman kültürümle gurur duydum. Ve onu bizden sonraki nesillere taşımak için bir sanatçı olarak elimden geleni yapıyorum.

Kimlerle çalıştınız?

Dünyada çaldığım orkestraları saymazsak Sarah Brightman , Barry White, Ferhat Göçer, Hüsnü Şenlendirici ve daha birçok tanınmış isimle çalıştım.

Dünyaca ünlü keman virtüözü Vanessa Mae'ye kafa tutuyorsunuz. Neden?

Ben kimseye kafa tuttuğumu düşünmüyorum açıkçası. Ben kendi müziğimi yapıyorum, her sanatçı müziğinde kendini ifade eder. Ben de kendimi çaldığım enstrümanla ifade ediyorum.

Şarkı söylemek mi yoksa keman çalmak mı daha mutlu ediyor sizi?

Keman benim ilk göz ağrım. Elbette ki keman çalmak. Ama ara sıra parçalarda sesimi de kullanmak beni mutlu ediyor. Şarkı söylemeyi kim sevmez.

Roberto Cavalli de Türkiye'de giydirmek istediği sanatçı olarak sizi seçmiş öyle mi?

Evet birlikte çalışıyoruz. Tarzını beğendiğim ve üzerimde taşımaktan hoşlandığım bir markanın benimle çalışıyor olması gerçekten gurur verici. Cavalli gibi bir markayı üzerinizde taşımak, duruşunuzla ve davranışınızla gerçekten büyük bir emek ve sorumluluk getiriyor.

6 yaşında bir oğlunuz var, yetenekli mi müzik konusunda. Çünkü siz o yaşlarda ilk konserinizi vermişsiniz…

Gerçekten çok yetenekli. Hem dans ediyor, hem keman çalıyor, hem de oyunculuğa karşı inanılmaz bir kabiliyeti var. Hatta teklifler bile gelmeye başladı.

Anne olmanızın sanatınıza nasıl bir yansıması oldu?

Bir anne olarak çocuğunuzu büyütürken zor zamanlarınız oluyor, bir de sanatçı kimliğinizi üzerinizdeyken. Hayatın her yerinde acı var ama sanatçılar biraz şanslı bu konuda çünkü sanatın tüm bu zorluklarla ve acı ile beslendiğini düşünüyorum. Pozitif tarafı ise çalıştığım müzikleri ilk ona dinletip yorumunu almam. Genelde de haklı çıkıyor.

Keman sizin hayatınızın neresinde?

Sevdiğim insanları saymazsak benim hayatım zaten kemanım. O yüzden kemanım bana ben kemanıma aşığım diyorum. Hayatımın her döneminde kemanım benim yanımdaydı. Bazen dert ortağım oldu, bazen ondan nefret ettim, bazen mutluluğum oldu. Ama çalmaya başladığınız zaman, çaldığınız parçanın tarzına ve duygusuna göre ruh durumunuz farklılaşıyor, yani ben ne hissediyorsam o da onu dışarı yansıtıyor, ya da o ne çalarsa ruhum ona uyum sağlıyor.

Egonuzla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Üreten kişi maalesef egoisttir ki üretebilsin. Zaten hep bu yüzden yalnız kaldığıma inanıyorum. Çalışmak için kendime zaman ayırman lazım, beste yapmak için kendime zaman ayırman lazım, konserlerde ben sahne alıyorum, sahnedeki her ayrıntının benim istediğim gibi olması lazım. Elimden geldiğince aile, arkadaş çevremi dengede tutmaya çalışıyorum. Zaten benim bu işe karşı olan sevgimi ve tutkumu bildikleri için anlayışlılar. Ben her şeyin konuşularak çözülebileceğine inanıyorum. O yüzden de egomdan kaynaklanan bir sorun olduğunda konuşmayı tercih ediyorum.


Türkiye'de kemancı yetişir

Tanıdığınız en iyi kemancı kim?

Itzhak Perlman. Benim için iyi keman çalmak tekniğin mükemmeliyetinden çok o duyguyu insanlara verebilmektir.

Daha mutlu olmak için nasıl bir bakış açısınız var?

Mutlu olmak görecelidir. Bana göre mutluluk işinde başarılı olmak ve bu başarıyı devam ettirirken özel yaşantısını da unutmamaktır. Bu çok zor olmakla birlikte, insanın kendisini, nereden geldiğini unutmaması, sevdiklerini kaybetmemesi ve Tanrı katında yeri olabilmesi için şarttır.

Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Müzik bana göre yaşamın kendisidir. Henüz bestelerimi dinleyicilerime sunmuş değilim. Zamanı geldiğinde içinde fırtınalar kopan Canan Anderson, ya da ağlayan bir Canan Anderson'ı sadece müziğinden tanıyabileceksiniz. Sahneye şu an 3 farklı konseptle çıkıyorum. Elektronik alt yapılı şov parçalarım, clup müzik üzerine (ki dünyada artık yeni trend ) keman ve akustik orkestra ile yerli ve yabancı parçalar çalıp seslendiriyorum.

Sizce Türkiye'de müzik konusunda üstün yetenekli çocukların iyi eğitim alacakları bir zemin var mı?

Zemin elbette ki var.Konservatuarlarımız bu zemini gayet güzel veriyorlar.Ancak ilerisinde bana göre muhakkak yurtdışına çıkıp devam ettirmek şart.